ocho

563 64 159
                                    

"Gidecek misin peki?" Jeongguk masanın bir diğer ucunda kalemi ile oynayıp bana bakarken kararsızdım. Daha önce hiç gece dışarı çıkmamıştım, arkadaşlarımın da doğum günlerine katılmazdım. Böyle şeylere alışkın değilken birdenbire okulun en zenginlerinden Park Chaeyoung'un partisine katılmak benim için absürdtü.

"Bilmiyorum. Aileme danışmam gerek, hem önümünde beş gün daha var. Düşünürüm elbet."dediğimde dosyanın ağzını kapatıp bana dönmüştü." Doğum gününe katılan kızlar elbiselerini haftalar önce hazırlar. Bence sen de elini çabuk tut. Jisoo ile işten sonra bakarsınız bir şeyler."dediğinde kaşlarım çatılmıştı.

"Ne işi?"

"Bilmiyor musun? Jisoo, Taehyung'un babasının yeni açtığı şirkette yarı zamanlı işe başladı. Zaten bölümü de tutuyor, işe alınmasına biraz yardım ettim diyelim." Jisoo ablayla nerdeyse iki gündür hiç yan yana gelememiştik. Onun işe girmesine çok sevinmiştim.

"Bilmiyordum, sevindim. Şey... Ödev bitti, ben gideyim."Dediğimde başını sallamıştı. Önümdeki defter ve kalemliğimi çantama atıp ayaklandım. O da ayaklanıp peşimden geldiğinde gözüm poster kaplı kapıya takılmıştı.

"Dans edelim mi?" Diye sorduğunda afallamıştım, anlamsızca yüzüne baktığımda gözüyle kapıyı işaret etti. "Orası benim dans odam. Merak ediyorsan bakabilirsin. Hem daha geç değil." Aslında merak ediyordum. Nedensizce oda ilgimi çekmişti, içini görmek istiyordum. Jeongguk önümden geçip kapıyı açıp içeri girdiğinde ardından girmiştim.

Karşıda tüm duvarı kaplayan bir ayna, parke zemini vardı. Odada eski bir teypten başka bir şey yokken Jeongguk gülümseyip tavanı işaret etmişti. Başımı kaldırıp tavana baktığımda ağzım açıkta kalmıştı. Tavan tamamen cam kaplıydı.

"Burası çok güzel." Dediğimde Jeongguk gülüp teypten bir şarkı seçmişti. "Ed Sheeran- thinking out loud. Gel, dans edelim." Dediğinde gülümseyip çantamı yere bırakmıştım. Güneş ışığı üzerimize vururken Jeongguk ile karşı karşıyaydım. Elini bana uzattığında tutmuştum. Belimden kavradığında boşta kalan elimi omzuna koymuştum. Şarkı oldukça romantik ilerlerken heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum.

"Bir adım geriye attığımda, attığım adıma uyum sağlıyarak bir adım ileri at." Dediğinde gözlerimiz birbirine kenetlenmiş gibiydi. Bir adım geri attığında üstüne gittim. Bu haraketleri tekrarlarken nefesimin kesildiğini hissediyordum. Bedenim aşktan yanarken hiç olmadığımız kadar yakındık bu sefer. Elimden tutup döndürdüğünde bir tur dönüp iki elimi de ensesine yerleştirmiştim istemsizce. Belimden sıkı sıkı sıkıtutarken bedenimiz müziğin akışına kapılmıştı.

Kendimden asla beklemediğim haraketleri yaparken cam tavandan yansıyan güneş ışıkları bile Jeongguk'un gözündeki ışık kadar tatmin edici değildi. Belimi sıkı bir şekilde kavramıştı. Kendi etrafımızda dönerken parmaklarım ensesini sıkı sıkı tutmaya çalışırken aramızdaki Çek'imi tarifi yoktu.Durduğumuzda ikimiz de nefes nefeseydik. Gözlerimi açıp yüzüne baktığımda yüzümü incelerken yakaladım onu.

Tüm detaylarımı ezberlemek istercesine gözlerini bir saniye olsun yüzümden çekmiyordu. Ben ise gözlerine kenetlenmişken dudaklarıma baktığını görebiliyordum. Heyecandan kalbim göğüs kafesime sığmazken tüm benliğimi ona vermeye hazırdım. Yıllarca göğsümde hapis kalan kuşların cıvıltılarını Jeongguk sayesinde duyuyordum. Bir elini enseme götürüp hızlı bir şekilde dudaklarıma yapıştığında durdurmak içimden gelmemişti.

Alt dudağım dudaklarının arasındayken haraket edemiyordum. Kendimi ilk defa birisini öperken bulmuştum. İlk öpücüğümü belki de hiç almaya niyetim yokken Jeongguk benden söküp almıştı. Gözlerim kaparken ince belim kolları arasında, dudaklarım ise dudaklarının arasındaydı. Şarkı hala çalmaya devam ederken bu atmosfer gözlerimi dolduruyordu. Ona aşık olma korkusuyla ne yapacağımı bilemiyordum.

Nothing Breaks Like a Heart | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin