cuatro

559 67 80
                                    

Olduğum yerde kala kalırken nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Onu burda görmek belki hayatımın en kötü görüntüsü olmuştu. Bu anı hiç yaşamamış olmayı diledim, babamı burda hiç görmemiş olmayı diledim bir an. Ama dilediğim olmamıştı her zamanki gibi.

''Kim bu adam, neden sana doğru geliyor?'' Diye sordu Jeongguk kulağıma eğilerek. Babam olduğunu söylemek istemiyordum. Sustum öylece, nasıl olsa sustuklarımı duyamayacaktı.

Babam karşımda durduğunda sinirle yüzüme bakıyordu. Ne istediğini bilemiyordum çünkü nerdeyse her zaman gözlerime bu şekilde bakardı.

''Kartı ver!'' Diye bağırdığında okuldaki birkaç öğrencinin gözleri bizi bulmuştu. Ona annemin kartını veremezdim, eğer verirsem tüm parayı içkiye harcardı. Hızla yürüyüp koluna girip sakinleştirmeye çalıştım. Kolundan tutup okulun kapısına doğru çekiştirmeye çalışırken kıpırdamıyordu.

''Hadi, gidelim burdan.'' Dediğimde kolunu silkti. Zayıf kollarım onu tutamamıştı. ''Bırak beni, annenin kartını ver çabuk!'' Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım.

''Olmaz.'' Dediğimde çantamı kavramış ve çekiştirmeye başlamıştı. Çantam kolumdan çıkacakken daha sıkı tuttum ve çekiştirmeye başladım. İkimiz de çantayı çekiştirerken bahçedekiler bir filmmiş gibi bizi izliyordu.

''Ver lan çantayı!''Diye bağırdığında Jeongguk'un sesi yükselmişti. ''Ne yapıyorsunuz? Lalisa'nın çantasını bırakın artık.''dediğinde çantamın kulbu kopmuş , çantam elimde kalmıştı. Hızla göğsüme bastırdım. Babam beni bırakıp bu sefer Jeongguk'a diklenmeye başlamıştı.

''Kimsin lan sen? Ne hadle benim işime karışıyorsun?!'' Deyip bir adım daha yaklaşmıştı. Boyu Jeongguk'tan kısaydı ve ona alttan bakıyordu.

''Beyfendi gidin burdan! Lalisa sizi görmek istemiyor.'' Jeongguk'un sesi sonlara doğru titrerken babamın geri adım atmak gibi bir niyeti yoktu. Jeongguk'un omzundan ittirdiğinde Jeongguk sert bir yumruğu gözüne geçirmişti. Babam bu yumrukla yere düşerken okuldan birkaç kişi Jeongguk'u tutuyordu.

''Siktir git lan burdan!''Diye bağıdığında  babam sağ gözünü tutup ayağa kalktı. Ağlamamak için kendimi zor tutarken babamı bu halde görmek acı veriyordu. Onun da diğer babalar gibi olmasını isterdim. Kızının arkasında duran, şevkat gösteren, iyi davranan biri olmasını isterdim. Fakat o destek çıkmak bir kenara dursun hayatımı zorlaştırmak için elinden her şeyi yapıyordu. Gözünü tutup ayağa kalktığında baş parmağını bana doğru sallamaya başladı.

"Sen görürsün Lalisa. Bu yaptığının hesabını vereceksin!" Göğsüm sıkışırken elimdeki çantayı sımsıkı tutuyordum. Tek kelimeyle rezil olmuştum. Babam okuldan ayrıldığında Jeongguk etraftakilere dönmüştü." Bakın lan işinize, film mi oynuyor!" Diye bağırdığında  daha fazla dayanamayıp hızlı adımlarla okulun kapısına doğru ilerlemiştim.  Başım önde giderken utancımdan yerin dibine girmek istedim, hiç bu anı yaşamamış olmayı diledim. 

Gözlerimden yaşlar akarken kaldırımlardan birer birer geçip evime doğru yol alıyordum ki Jeongguk arkamdan bağırana kadar. Peşimden koşmaktan bitap düşmüş bir sesle bağırdı.

"Lalisa, beni bekle!"diye bağırdığında tekrardan yürümeye başladım." Evine git Jeongguk. Peşimi bırak artık." Ara sokakların içinden aşağı doğru inerken arkamdan koştuğunu hissetmiştim. Hiç olmadığı kadar yakın olup kolumdan tuttuğunda durdum. Ağlamaktan gözlerim ağrırken kalbimin acısını dindirebilecek tek şey ona sarılmamdı. Ama yapamazdım, kendimi ona tamamen teslim bir şekilde bırakamazdım. Bırakırsam eğer bunu kullanırdı, en zayıf anımda vururdu beni. Hayat bana kimseye güvenmem gerektiğini çoktan öğretmişti.

Nothing Breaks Like a Heart | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin