trece

613 72 116
                                    

Bugüne kadar içimde fırtınalar koparken yüzümde rüzgar dahi esmezdi. Ne yaşarsam yaşayayım insan içine Güler yüzle çıkar, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ederdim. Hayatım maskeli balodan farksızdı, bu balodaki en iyi oyuncu da bendim. Maskemi yüzüme kazımış, kendi hislerimi dünyaya kapatmıştım, bugüne kadar. Bugün oyun bozulmuştu. Tüm maskeleri teker teker indirecektim. Kendi maskemi bile. Herkes her şeyi öğrenecekti, bu oyunun anlamı yoktu artık.

"Ne?" Taehyung'un yüzü kızarırken kantinci dahil, nerdeyse tüm okulun gözleri bizdeydi. Jennie'nin çevirdiği dolapları ondan en çok zarar gören çıkaracaktı. Yani ben, Lalisa." Doğru duydun Taehyung. Jennie seni Jimin ile aldatıyor. Hem de gözünün içine baka baka."

"Yalan söylüyorsun, genç bir kızın üstüne nasıl bu kadar kirli bir iftira atabilirsin?! Hiç utanman yok mu ha?!" Gözleri dolarken boynundaki damarlar belirginleşiyordu. Her ne kadar Jennie'ye konduramasa da içindeki şüpheyi gözlerinden okuyabiliyordum. İçindeki şüphenin boş bir kuruntu olmadığını ona gösterecektim.

"Asıl utanmaz senin sevgilin. Chaeyoung'un doğum günü partisinde bile rahat durmadılar. Kanıtım bile var." Karşımda sinirden titrerken sakince telefonumu çıkartıp videoyu açtım. Oldukça net ve açıktı. Açıp Taehyung'un eline verdiğimde gözlerinden yaşlar aka aka izlemişti. Jennie yerde oturmuş, başını ellerinin içine almış ağlıyordu. Kalabalığın arasındaki fısıldaşmaları da cabasıydı.

Video bittiğinde telefon düşmüştü elinden. Elinin tersiyle gözyaşlarını silip Jennie'nin önüne eğildi. Jennie başını kaldıramazken Taehyung'un gür sesi yükselmişti." Başını kaldır!" Diye bağırdığında Jennie başını iki yana sallamıştı. Taehyung'a gerçekten üzülüyordum, yıllarca sevdiği ve güvendiği kız tarafından aldatılmıştı. Hem de en yakın arkadaşıyla." Başını kaldır!" Diye bağırdı daha güçlü bir şekilde.

Jennie titreye titreye başını kaldırdığında Taehyung'un gözlerindeki acı içimi titretmişti. Jennie'nin buna Hakkı yoktu. Bu kadar çok insana zarar vermesi sinirlerimi bozuyordu. "Bitti, her şey. Bir daha sakın hanıma yaklaşayım deme." Deyip hızlı bir şekilde ortamı terk ettiğinde Jimin gözünü yere dikmiş, sandalyede oturuyordu. En az Jennie kadar o da suçluydu.

Chaeyoung umduğumdan daha sakindi. Bir ruh gibi yerdeki telefonu alıp videoyu açtı. Sakince izledikten sonra telefonu masaya bırakıp Jimin'e döndü. Bu sakinliği beni korkuturken beklenmedik bir şekilde Jimin'in yüzüne sert bir yumruk geçirmişti. Yumrukla Jimin'in kafası sola savrulurken Chaeyoung iki yakasından da tutup yerinden kaldırdı ve boşluğa savurdu sertçe. Jimin başını yerden kaldıramazken gözünden yaşlar süzülüyordu.

Chaeyoung Jimin'in saçından tutup dizini havaya kaldırıp dizini Jimin'in yüzüne geçirmişti. Bu hamleyle ben dahil herkesin ağzı açık kalırken Chaeyoung, Jimin'in saçından tutup Jennie'nin yanına atmıştı. Jimin'in burnu kaynarken ikisinin de başını kaldıracak halleri yoktu. "İkinizden de nefret ediyorum, pisliğinizde boğulun piçler!"diye bağırıp kalabalığın arasında kaybolmuştu.

Kalabalık yavaş yavaş dağılırken Jeongguk'a baktım öylece. Gözünü Jimin ve Jennie'ye dikmiş, öylece kalmıştı. Yüzündeki aldatılmışlığı, hayal kırıklığını görebiliyordum. Çocukluk arkadaşları ona ihanet etmişlerdi. Arkasından iş çevirip, onu aptal yerine koymuşlardı. Onu yalnız bırakmak istiyordum, tüm bu yaşadıklarını hazmettikten sonra onla konuşabilirdim. Kalabalık dağılmışken masanın üstünden telefonumu alıp ayrıldım ordan. Tüm yaşananların bedelini tek ben ödemiyordum ilk defa. Bu sefer herkes yaşaması gerektiğini yaşamıştı. İşte bugün hep ezdikleri kişi onlardan üstün olmuştu.

...

Yemek yemiştim, uyumuştum biraz. Ardından annemi Jisoo'nun evine bırakıp gelmiştim. Olanları unutmak için bir yapboz vardı önümde. Eskiden Beomgyu ile yapıp yapıp söktüğümüz yapboz. Onla oyalanmak isterken düşünüyordum. Bir boşluk vardı içimde, hiçtim sanki. Bahçedeki gülüşmeler, kardeşlerimin varlığı yokken benim de ruhum yoktu bu evde. Yapbozun bir parçası bile takılmamıştı yerine. Yapbozu bir türlü tamamlayamıyordum, anladım. Değer verdiğiniz insanlar yokken bir türlü tamamlanmıyordu o yapbozlar. Ya bir parçası eksik kalıyordu ya da hepsi.

Nothing Breaks Like a Heart | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin