6. Bölüm

369 38 1
                                    

Geç yazdım ama size up uzun bir bölüm yazdım. Sınavlarım bu hafta bitti k.b Okuyucu sayımız giderek artıyor arkadaşlar. Sizleri çok seviyorum

"Eylül"

"Hıı"

"Geç kalıcaksın, kalk giyin"

"Nee" yerimden sıçrayıp hemen saate baktım, 8.20. Savaşı izlerken uyuyakalmışım. Koltuğun kenarında duran formamı alıp banyoya kaçtım. Hızlıca giyindim, aynadan sonbirkez saçlarıma bakıp şekil verdim. Okula gidebilirdik, evet ben ve Savaş birlikte okula gitmek bu his çok güzel.

Banyodan çıktığımda Kuzeyle çarpıştık. "Günaydın" deyip hızlıca aşağı indim. Bu sabah çok güzeldi onun beni uyandırması, gözümü açtığımda ilk onu görmek. Şimdide birlikte okula gidiyoruz. Bugün keyfimi kimse kaçıramaz. Merdivenden son adımımı atıp salona geçtim ama Savaş giyinmemişti. Okula geç kalıcaz, sorunu ne bunun?

"Giyinmemişsin"

Oturduğu koltuktan bana bakmadan konuştu.

"Seninle okula gideceğimimi sanıyorsun"

"Anlamadım"

"Masanın üzerindeki para okula gitmem için yeterli."

Sinirden elim ayağım birbirine dolandı. İçimdeki mutluluk parçalanıp kalbimi acıtmaya başladı artık. Yutkundum, gözlerim doldu ama akmasına izin vermedim. Sakince koltuğa doğru adım attım, Savaşın yanındaki ceketimi almak için eğildim. Sertçe ceketi kapıp "Çok kibarsın!" ve o evden çıkmak için ayaklarıma yüklendim. Hızlıca salondan çıkıp dış kapıyı sertçe vurdum.

Hayal kurmak; olamayacağını bildiğimiz halde umut edip kurgulamak, iç dünyamızda bölünmek, heycanlanmak, kurduğumuz hayalin içinde dibine kadar mutluluktan boğulmak. Sonra, bişey seni dürter gerçek dünyaya dön der sen aslında dönmek istemessin ama dönersin hayal kırıklığıdır. İnsanın içinde en büyük enkazları bırakanda aslında hayal kırıklığıdır...

Kendimi yolun karşısına attım, ayakların benden isteksiz yürüyordu. Kolundaki saate baktım 8.50. Okula gitmek istemesemde gitmeliydim. Beynim bana emir veriyordu derslerden geçmen lazım yoksa baban çok kızar. Bu cümlede canımı sıkıyordu aslında. Hayatım zaten boktan bişey bide babamın benim üzerimdeki seçimleri baskıları ayrı bir yer ediliyordu bok kelimesinin içinde.

İçim sıkıla sıkıla yürürken yoldan geçen taksiyi durdurdum. Yanımda okula gidicek kadar param vardı. Bide koymuş oraya parayı gidersin diyor bana, Öküz. Taksiciye okulun ismini verdikten sonra arkama yaslanıp bir of çektim. Savaşı anlamıyorum, neden bu kadar dengesiz? Dün gece bana ailesinden bahsetti, güvendi. Sabahta aşağıladı. Aslında beni kırıp inciten başka birşeydi. Benimle okula gitmek istememesinin sebebi neydi? Çokmu çirkinim? Geçen seferde aynı şeyi yaptı. Evet evet beni beğenmiyor. Bu durum dahada canımı sıkmaya başladı. Sevdiğim kişi tarafından beğenilmemek incitti beni.

Aslında çok güçlüyüm ben. İç sesim "Kimi kandırıyorsun Eylül, sen güçlü görünmekten güçsüz düşmüş zavallının tekisin." dedi, öyleydide. Yorulmuştum güçlü görünmekten. Düşüncelerimden arınmayı deneyerek yola odaklandım. Okulun sokağında taksiciye ücreti ödeyip indim. Saatime baktım 8.58. Derin bir nefes alıp etrafıma baktım. Bu lanet okulu bitirip mezun olmalıydım, hayallerime ulaşıp mutluluğu tatmalıyım. Savaşın buna engel olmasına izin veremezdim, beni üzmesine izin vermemeliyim. Önceliğim şu okulu bitirmek.

Okulun kapısından içeri adım attım, yüzüme bir gülümseme takındım. İşte ben buydum, kendimden emin, hedefleri olan, yılmayan Eylül. Özgüvenim yerine geldikten sonra birkez daha güçlü durmam gerektiğini anladım. Hızlı adımlarla ilerledim. Hocayla kapıda karşılaştık,"günaydın" deyip birlikte sınıfa girdik. Ama sınıf demeye bin şahid, gördüklerimle birkez daha anladımki bu sınıfta olmamın tek sebebi Savaş. Uyuşuk adımlarla sırama geçtim, Savaş yoktu, gelmemiş.

AKREPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin