S1 [bölüm 7] senden önce bilmezdim mavinin hüzün olduğunu

3.1K 279 135
                                    

y/n : medyadaki video derek hale'i günah keçisi ilan eden bütün beacon hills'e gelsin.

***

"Bu şey daha hızlı gitmez mi?"

Derek'in sabırsız söylenmeleri tepemin tasını attırıyordu. Ona ters bir bakış atıp, "Beğenmiyorsan koşarak git!" diye çıkıştım. O da aynı ses tonuyla, "Öyle yapsam daha çabuk varırdım Stiles. İnan bana." diye cevap verdi. Sinirle gaza biraz daha yüklendim. Benim emektar Jeep'im daha fazlasını kaldıramazdı.
Gittikçe telaş olmaya başlamıştım. Virajları keskin bir şekilde dönüyordum. Nihayet Allison'ın evi görüş açıma girince aracı durdurdum. Arada mesafe bırakmaya özen göstermiştim, nihayetinde Derek de bir kurtadamdı. Arabadan inerken ona döndüm. "Mümkün olduğunca görünmemeye çalış. Ben Scott'ı alıp döneceğim."

Kapıyı açıp aşağı atlamadan önce beni dirseğimden yakalayarak durdurdu. Dönüp ona baktım. "Ters giden bir şeyler hissedersem içeri geleceğim. Argent için iyi olmayacak." Beni mi tehdit ediyordu yoksa Bay Argent'ı mı anlayamadım ama silkinerek tutuşundan kurtuldum. Telaşla eve doğru koşarken bir taraftan da Scott'ı aramaya çalışıyordum. "Aç şu lanet telefonu!" Allison'ın birdenbire onunla barışmak istemesi tuhaftı ama tuzak olabileceğini hiç düşünmemiştim. Beacon Hills'deki her canlının üst düzey manyak olabileceği aklıma gelmemişti.

Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Telefonu sinirle cebime sokmuştum. Kapıyı açan Bay Argent'tı. Yüzüme salak bir gülümseme oturttum. "Merhaba Bay Argent," dedim abartılı bir neşeyle. "Allison beni ders çalışmak için çağırmıştı ama telefonuna ulaşamadım. Burada mı acaba?" Adamın yüzüne dikkatli bakınca gerçekten de avcıyı andırıyordu. Allison'a babasının ne iş yaptığını sorduğumda avlanıyor demesi dikkatimi çekmemişti. Ah Tanrım. Keşke çekseydi. Bay Argent kapıyı biraz daha aralayarak geçmemi işaret ederken, "Allison!" diye seslendi. Bana şüpheyle bakıyordu. "Scott'la partner olduğunu sanıyordum."

Bir şeyler uydurmam gerektiğini fark ederek kahkaha attım. "Elbette. Ama biz kimya partneriyiz." Bay Argent kaşlarını kaldırıp, "Scott'ın da kimya partneri olduğunu söylemişti sanki." dedi imayla. Nefesimi üfleyip lafi dolandırmayı kestim. "Pekâlâ Bay Argent. Dürüst olacağım. Kızınızdan çok hoşlanıyorum. Moron Scott'ın onu kapmasına izin veremeyeceğim için bu saatte buraya kadar geldim. Gençliğinizde sizin de böyle rakipleriniz olmuştur. Anlayacağınızı umuyorum."

Bay Argent başka bir şey söyleyemeden Allison merdivenlerin başında belirdi. Onu görünce sevinmiş gibi kollarımı açtım. "Ah Allison! Yine güneş gibi parıldıyorsun. Kahrolası Scott nerde?" Koşar adım merdivenleri tırmanıp onu da önüme katarak Bay Argent'ın görüş açısından çıktım. "Scott nerede?" diye tekrarladım. Şaşkınlıktan kekelerken odasına doğru ilerledi. Onu takip ettim. Yatağın kenarında oturan Scott'ı görünce rahat bir nefes verdim. Scott ayağa kalkıp öfkeyle bana baktı. "Aşağıda saçmaladıkların da neydi öyle?" diye çıkıştı. Göz devirdim.

"Meraklanma dostum. Allison senindir. Benim gözüm Lydia'dan başka bir şey görmüyor." Bunu söylerken otomatiğe alınmış gibi hissettim. On yıldır aynı şeyi söyleyince alışkanlık hâline geliyordu. Artık bunun doğruluğunu sorguluyordum. Silkinip kendime geldim. "Buradan gidiyoruz. Hemen." Uzanıp çantasını aldım ve ders çalışmaktan başka her şeyi yaptıklarını belli eden dağılmış kitaplarını topladım. Beni izlerken anlam veremeyen bir öfkeyle, "Neler olduğunu açıklayacak mısın Stiles?" diye sordu. "Gidip bensiz işler çeviriyorsun, yapmamanı söylememe rağmen. Sonra da telefonda bana bağırıp bir yabancıyı savunuyorsun! Şimdi de gelmiş kız arkadaşımın evini basıyorsun. Senin sorunun ne?"

Öfke patlaması yaşayıp çantayı bütün gücümle suratına fırlattım. Bunu beklemiyordu, bu yüzden çanta bütün ağırlığıyla yüzünün ortasına yapıştı. Burnundan iğrenç bir çatırdama sesi gelince Allison dehşete düşerek ellirini ağzına götürdü. Umursamaz bir tavırla elimi salladım. "Nasılsa düzelecek." Scott'ın gözleri sarı parlaklığına bürününce ileri gittiğimi anladım. Ama durmak istemiyordum. Güldüm. Alaycı bir gülüştü. Kollarımı iki yana açtım. "Hadi Scott! Gel parçala. Önünde duruyorum. Kontrolünü kaybet ve parçala."

they can't take you from me [sterek] b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin