S2 [bölüm 25] ben bine bölüneyim, yeter ki senin kılına dokunmasınlar

2.3K 236 119
                                    

medya: different persons but same feelings...

***

Jennifer'la birlikte ayakta yalnızca Derek kalana kadar hepsini defalarca fırlattık. Kollarımda bu kadar güç olduğunu bilmiyordum. Onları tutup bir çuvalmışçasına fırlatırken kendimi yenilmez hissediyordum. İç sesim, zavallısın, diyip duruyordu. Haklı olduğunu biliyordum. Ve garip bir şekilde Nogitsune'yle bedenlerimiz ayrılmamıştı.

Herkes bir köşede yığılıp kalmışken Derek Hale her defasında ayaklanıyordu. O her ayaklandığında göğsümde kabaran heyecanı bastırmam gerekiyordu. Yeni tanıştığımız zamanlarda da onunla ilgili her şey beni heyecanlandırıyordu. Ama özellikle bu güçlü duruşu, bu sarsılmazlığı, Derek Hale'i çekici kılan şeydi. Öleceğini bilse bile dimdik duruyordu. Ona vurduğum her darbeyle daha da güçlü bir şekilde ayağa kalkmıştı. Ama hava kararıyordu. Onileri çağırma vaktim gelmişti. Gözlerimi ondan çektim. Keşke o gün soruma cevap verseydi. Belki bir şeyleri telafi etmeyi becerebilirdik.

Onilere seslendiğimi anlamış gibi, "Yapma Stiles," dedi. Kurtadam formundayken bile güzeldi. "Sana değer veren herkesi öldürmek mi istiyorsun?" Kendisine gelmeye çalışan dostlarıma baktım. Gülmeden duramıyordum. Bana değer veriyorlarmış. "Derek bana tek bir şey söylemen yeterliydi. Ama sen susmayı seçtin. Değerden bahsetmeye hakkın yok." Jennifer'ın gitmek için sabırsızlandığını hissediyordum. Onileri üzerlerine saldım. Jennifer'la ormana ilerlediğimiz sırada iç çekti. "Gençlerin ne kadar aptal olduğunu hatırlattın bana." dedi. Kaşlarımı çattım.

"Bu da ne demek?"

Omuzlarını silkti. "Her şey apaçık ortadayken konuyu uzattıkça uzatmayı tercih ediyorsunuz. Nogitsune olduğun için her şeyi daha net gördüğünü sanıyorsun. Ama eskisinden daha da körsün." Canımı sıktığını ona söylemedim, muhtemelen bunu biliyordu. Ama haksız da sayılmazdı. Güç, insanın uğrunda her şeyi feda edeceği bir hazineydi. Onu ele geçirince her şeyi yapabileceğinizi sanıyordunuz. Ama haftalar önce Scott'la yaptığımız bir konuşma kulaklarımda çınlıyordu. Sınırsız güce sahiptim ama birine kendimi zorla sevdiremezdim. Sırf ona vurabiliyorum diye Derek Hale'in bana boyun eğeceğini düşünmem saçmalıktı. Onu hiç tanımadığım belli oluyordu. Alfaların alfasına boyun eğmeyen bir adamdan şeytana boyun eğmesini beklemek boş bir ümitti.

"İşte burası."

Ünlü nemetonun kesik bir ağaç olması beni bir miktar hayal kırıklığına uğrattı. Olduğum yerde durup başımı yana yatırdım ve nemetonu inceledim. Doğaüstü bir güce hükmettiğine inanmak neredeyse imkansızdı. Çatlak bir kütükten neler yapılabilirdi? Etrafında dolaşıp incelemeye devam ettim. Nogitsune gülerken "Hâlâ sırrrrları saklıyorrrsunnnn." diye fısıldadı. Sırlardan bahsedip duruyordu ve bazı anlarda kabuğuna çekilmesinin tek sebebinin bu olduğunu düşünüyordum. Öğrenmemi istediği sır neydi?

Jennifer harekete geçmemi sabırsızlıkla bekliyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ben de ipleri Nogitsune'nin ellerine bıraktım. Ağaç köküne uzandık. Elim pürüzlü yüzeye değer değmez bir elektriklenme hissettim ve nemetonun çatlaklarından ateşböcekleri fışkırmaya başladı. Bir böcek sürüsüyle çevrelenmek dehşet vericiydi. Elimi çekip böcekleri kovmak için kollarımı sallamaya başladım. O sırada Jennifer bir şeyler mırıldanarak büyü yapıyordu. Deforme olmuş suratı ortaya çıkınca yüzümü buruşturarak geri çekildim. İstediğini yapacak kadar süre tanıdım. Bu sırada gökyüzünde güneşin ilk ışıkları parlamaya başlamıştı.

Jennifer, güneş görünür bir hâl alana kadar devam etti. Daha sonra yüzü normale döndü ve memnun bir gülümsemeyle üzerime saldırmadan önce "İşbirliği için teşekkürler, Stiles," dedi. Daha ne olduğunu anlayamadan parmağı alnıma değdi. Geri doğru sendelerken bütün vücuduma aynı anda dayanılmaz bir acı yayıldı. Acının tarifi yoktu. Ama eğer olsaydı, yanarak ölmek olarak tarif ederdim. Sanki defalarca kez yanıyordum, dedim iyileşiyordu ve tekrar yanıyordum. Bitmek bilmez bir acıydı. Akıl hastanelerinde acıdan deliren insanlar olduğunu duymuştum. Eğer bu doğruysa ben de deliriyordum. Bu acı bana aklımı kaçırtacaktı. Jennifer karşımda durmuş gülerek izliyordu. Bütün vücudum acıyla sarsıldı.

they can't take you from me [sterek] b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin