Tarık, İstanbul
"Başka bir şey ister misiniz?" diye sordum. Adam bana bakmadan elinin tersi ile bira bardağını bana doğru sürükledi. "Aynısından mı olsun?" dedim ve adam başını kaldırıp bana baktı. "Sen bana başka bir şey ver." dedi. "Ne istersiniz?" dedim. Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı "Sen bana viski ver." dedi ve kısa bir süre düşündükten sonra "Evet, evet viski!" dedi. Masadan bira bardağını aldım ve viski bardağı koydum. Adam gözlerini yine pastaya dikmişti. Bende adama dik dik bakarak viski şişesini açtım ve bardağa doldurdum. Adamın önüne bardağı ittim ve viski şişesinin kapağını kapatıp yerine koydum. Bir anda gözlerini pastadan ayırıp bana baktı. Bu sefer dik dik bakışların sırası ondaydı. Viskiden bir yudum aldı ve bardağı tekrar masaya koydu. Kısa bir süre sonra viskisini tekrar yudumladı ve gözlerini yine bana dikti. Bende daha fazla beklemeden lafa girdim. "Biraz konuşmak ister misin?" dedim. Adam bu sorduğum soruyu hiç üstüne bile alınmadı. Yüksek müzik sesinden beni duymadığını düşündüm. Bu sefer adama biraz daha yaklaştım ve omuzuna ufak bir dokunuş yaptım. "Pardon, biraz konuşabilir miyiz?" dedim. Adam bir anda şaşkın bir ifade ile yüzünü bana çevirdi.
"Buyurun, ne vardı?"
"Biraz konuşmak istiyorum."
"Onu anladım. Ne hakkında konuşmak istiyorsun?"
"Bu mekânın sahibiyim."
Adam bu lafımdan sonra biraz gülümsedi ve bardağından bir yudum daha içti. Daha sonra bardağını göstererek "Demek viskiler senden." dedi. Bu laf sonrasında bende biraz gülümsedim ve viski şişesini çıkarıp masaya koydum. "Bu şişe benden." dedim ve adamın biraz daha yüzü gülmeye başladı. Adamın gülüşleri bana biraz cesaret verdi ve konuya balıklama daldım. "Çok üzgün görünüyorsun, biraz konuşmak ister misin?" Adamdan gelecek her cevaba hazırlıklı olmalıydım. Bu cevabın sözel olmasını umuyordum ama her ihtimale karşı fiziksel gelecek cevap içinde hazırlıklı duruyordum. Adam gözlerini yine bana dikti ve imalı bir tavır ile "Sen boş zamanlarında müşterilere sormak için sorular mı hazırlıyorsun?" dedi. Neyse ki gelen cevap beklediğim gibi çok sert bir şekilde olmamıştı ama bu cevabın ufaktan kırıcı bir yanı da vardı. İçimden derin bir nefes alarak "Böyle eğlenceli bir mekânda çok üzgün duruyorsun, karşında kim olursa olsun soracağı ilk soru bu olurdu." dedim. Adam viskiden bir yudum aldı ve gözlerini yine bana dikti. Resmen benden nefret edermiş gibi bakıyordu. Bu şekilde bir sonuca varamayacağımızın farkına vardım. Ama illaki bir derdi vardı ve bu derde ortak olmak istiyordum. Bir şekilde ortamı yumuşatıp asıl olan biteni öğrenmem gerekiyordu.
"Bu mekânı ben insanlar mutlu olup eğlensinler diye açtım. Burada onlarca insan eğlenirken eğer sen mutsuzsan demek ki ben istediğim sonucu alamamışım. Bu yüzden bir arkadaş gibi seninle sohbet edip derdini dinlemek isterim. Eğer elimden gelen bir şey olursa da de derdine bir çare bulmak için ne gerekiyorsa yapmak istiyorum."
Sanırım yaptığım konuşma etkili olmuştu. Adam başını ağır ağır kaldırdı ve bana baktı. "Bugün benim doğum günüm. O kadar başka bir şey yok." dedi. Doğum günü olan birinin bu derece üzgün olmasının illaki mantıklı bir açıklaması vardır diye düşündüm. Bu mantıklı açıklamayı her ne olursa olsun duymak istiyordum. "Mutlu yıllar diyeceğim ama çok mutsuz görünüyorsun." dedim ve raftan bir bardak alıp kendime çok az viski doldurdum. "Evet. Ama kaç insan doğduğunda mutluydu ki?" dedi ve viskisinden bir yudum daha aldı, boş bardağı da masanın üzerine vurdu ve devam etti. "Dünyadan bir haber doğduk. Hangi gün doğmak istediğimizi kimse sormadı. Nasıl yaşayacağımızı, hangi gün öleceğimizi, kimlerin hayatımıza girmesini istediğimizi, kimlerin hayatımızdan çıkmasını istediğimizi... Kimse bunları sormadı, hep kabullendik. Hep kader kısmet dedik. Baht ya da yazı dedik. Ben hayatımın bu şekilde yazılmasını istemedim. Çok güzel bir hayatım oldu kabul ediyorum. Ama her güzel filmin sonu kötü bitmeyebilir. Ama benim filmimin sonu kötü bitti. Böyle olsun istemezdim." dedi ve tekrar pastaya odaklandı. Bu sırada bende çok beklemeden bardağı tekrar doldurdum ve sessizlikten sonra konuşma sırasının bende olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasıl Bir Acısın Sen?
RomanceBazı insanların yaşam alanı yalanlarla çevrilidir. Kimi yalanlar mutlu eder, kimileri tutsak. Tutkulu bir aşkın içine yalan karışırsa, aşk biter. Yalanlara inanarak aşık olan, sonunda acı çeker. Acının sebebi ya kaderdir ya da intikam. İntikam uğrun...