Tarık, İstanbul
Yorucu geçen toplantıdan sonra misafirleri uğurladık ve babamın asistanı Sedef ile babamın odasına geçtik. Toplantı sonrası görüşmemizi yapıp alması gereken notları değerlendirdik. Babamın bu şirket içinde benden sonra güvendiği tek kişidir Sedef. Uzun bacaklı, gösterişli fiziği ve çekici tavrı ile gayet hoş bir kızdır. Buradaki çoğu çalışanın aklını başından alan bir tiptir. Bazı zamanlar gece geç saatlere kadar babamla çalıştığı olur. O zamanlarda ise Annem sürekli babama telefon açıp kontrol eder. Eğer o telefonun açılmadığı bir zaman olursa kontrol etmek için şirkete bile gelir. Ama bildiğim kadarıyla Sedef'in düzenli ilişki yaşadığı bir adam var. Hatta bazen bizim bara gelip takılırlar.
"Tarık Bey, bugün acele ile toplantıya geçtik, soramadım. Ekrem Bey, niye katılmadı bize?"
Bu soru sonrası biraz şaşırdım tabi ki. Çünkü babam iş dolayısıyla Almanya'ya gidiyordu ve bundan asistanının haberi yoktu. Nasıl bir iş ki bu, kimseye bilgi verilmiyor?
"Nasıl yani senin haberin yok mu? Bu sabah apar topar Almanya'ya gitti babam."
Sedef bu cümlem karşısında şaşkın bir ifadeye büründü. Elindeki ajandayı masasına bıraktı ve cep telefonunu eline aldı.
"Benim bir şeyden haberim yok. En son dün akşam görüştük bana da bir şey demedi."
"Acil haber geldi, iş için Almanya'ya gideceğini söyledi. İnmiştir herhalde bir arayayım ben."
Babamı aramak için telefonumu elime aldım. Ama telefonu kapalıydı. Herhalde uçaktan inince açmayı unuttu, ya da görüşmede rahatsız edilmemek için telefonunu kapalı tutuyordu.
"Kapalı telefonu. Kafama takıldı şimdi, nasıl bir işmiş bu sana bile haber vermedi. Bugün bir görüşmesi var mıydı?"
Telefonu masaya bırakıp ajandasını aldı ve içini açıp kontrol etti. "Bugün bir görüşmesi yok ama dediğiniz gibi bana bile haber vermediyse başka bir işi çıkmıştır herhalde." dedi ve ajandasını kapattı.
"Bize kitapların Almanca çeviri için görüşmeler olduğunu söyleyip gitti. Başka bir şey olsa mutlaka söylerdi."
Sedef, tekrar cep telefonunu alıp kurcaladı. Telaşlanmışa benziyordu, babamı aradı ama telefonunun halen daha kapalı olduğunu söyledi. Ben de bara geçmek için toparlanmaya başladım.
"Ben çıkıyorum şimdi haber alırsan beni ararsın, aynı şekilde ben de seni ararım. Şarjı da bitmiş olabilir. Birkaç saat sonra açar telefonunu zaten."
"Tamamdır Tarık Bey. Görüşmek üzere."
Toparlanıp şirketten çıktım. Arabama binip bara doğru yola koyuldum. Aslında şuan aklımda olan tek şey babamdı. Bize yalan söylediğini kesinlikle aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Ben bunları düşünürken cep telefonum çaldı, meraklı gözlerle arayanın kim olduğuna baktım. Arayan annemdi. Yüksek bir ihtimalle babamdan haber alamadığını söyleyecekti. Telefonu açtım ve annem ile konuştum. Epey bir telaş içindeydi. Bu telaşını dindirmek adına yalan söylemek zorunda kaldım. Babamla uçaktan inince konuştuğumu ve iyi olduğunu söyledim. Toplantıya gireceği içinde telefonunu kapattığını söyledim. Bu söylediklerime ne kadar inandı bilmiyorum ama onu biraz rahatlatmaya yetti diye düşünüyorum.
Bar'ın otoparkına arabamı park ettim ve içeri girdim. İçeriye baktığınızda "kalabalık" kelimesinin tam olarak yakışacağı biçimde müşteri vardı. Engin ise benim bulunduğum yere sırtı dönük bir biçimde durmuş, iki elini birbirine bağlamış, etrafı gözlüyordu. Yavaşça yanına gidip sırtına dokundum. Ağır bir hamle ile arkasını döndü ve beni görünce birbirine bağlı ellerini çözüp tokalaşmak için elini uzattı. Ben de aynı şekilde tokalaşmak için elimi uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasıl Bir Acısın Sen?
RomanceBazı insanların yaşam alanı yalanlarla çevrilidir. Kimi yalanlar mutlu eder, kimileri tutsak. Tutkulu bir aşkın içine yalan karışırsa, aşk biter. Yalanlara inanarak aşık olan, sonunda acı çeker. Acının sebebi ya kaderdir ya da intikam. İntikam uğrun...