-20-

222 13 0
                                    

" Bak Fırat burdan ağzına uçan tekme atarım senin. " Diyen Deniz'e bayık bakışlarımı gönderdim.

Bugün okula geldiğimizden beri yaşadığımız şeyler çok garipti. Deniz, Fırat'ın eski platoniği, Fırat'ın hala onla ilgilendiğini sanıyordu. Bende birşey demiyordum, Gamze benim yerime not tutuyordu, okula geldiğimde eski kanlılarımla kötü kötü bakışmış ve kavga etmiştik. Neden kavga ediyoruz inanın bilmiyorum. Şimdi ise bize tuzak kuran şerefsizlerin, zorla kullandıkları çocuğu izliyordum.

Çocuk gerçekten de çok pısırıktı. Hatta çoğu kızdan güzel bir yüze sahipti. Bol kıyafetlerinden bile belli olan bir zayıflığı vardı. Ve tekti. Yanında kimse yoktu, yanına gidersek korkacağını biliyordum. Bu yüzden Aysar'ın kendine gelimesini ve bu işi hep birlikte halletmeyi planlıyordum.

Gözümün önünden ayırmadığım çocuk bir anda birisi tarafından kolundan çekilmeye başlandı. Hızla ayağa kalktım, Fırat hala Deniz'e laf anlatmaya çalışıyordu, kolundan tutup onu da kaldırdım.

Gittikleri yöne doğru giderken, Fırat durumu çakmıştı, sesini çıkarmadan yürümeye devam etti. Okulun yan kısmında kalan kazan dairesine girdiler. Peşlerinden girdik, arka taraflardan konuşma sesleri duyuyorduk." Bugün o gerizekalıyla yine buluşacaksın. Bak yakalanırsan adımızı filan vereyim deme, ağzına sıçarız biliyorsun. Tamam mı? " Dedi. Sonlara doğru yükselen sesine karşılık, titrek bir ses, " Ta-tamam." Dedi.

Öfkem bu güçsüz sesle iyice gerilirken, yanlarına gitmeye başladım. O sırada tekrar o şerefsizin sesi duyuldu, " Küçük bir ibne olduğunu öğrenirlerse sana ne yaparlar biliyorsun değil mi? " Dedi. Ardından kahkaha attı, " Seni tek tek sikerler. Ama bu sana zevk verir diye düşünüyorum. Değil mi? " Dedi. Karşılık gelmedi, benim sinirden gözlerim kızarırken, Fırat'ın da benden farkı yoktu.

Sinirime daha fazla dayanamayıp daldım oldukları yere. Gözlerim hızla şerefsizi bulurken, günlerin verdiği doluluk ile yumruğumu indirdim yüzüne. Sinirin verdiği güçle yere düşerken, yanımda titreyen bedeni umursamamaya çalıştım. Yüzüne bakarsam bunu dövmeye unuturdum.

Üzerine çıkıp yumruklamaya devam ettim. Fırat ise çocuğa sarılmış sakinleşmesini sağlamaya çalışıyordu. Öfkemi atıp ayağa kalktım, çocuk yerde öylece yatmaya devam etti. Yüzü tamamen dağılmıştı. Son bir hamle daha yapıp karnına tekmeyi indirdim, " Bir daha bu çocuğun yanına 3 metreden fazla yaklaştığını görmeyim." Dedim. Yüzüme bakacak gücü olmamasına rağmen, " İbne dayanışması diyorsun yani. " Dedi. Tekrar bir tekme attığımda inleyerek olduğu yerde büküldü.

Oradan çıkarken de bakmadım titreyen korkak bedene. Sessizce revirin olduğu yere gittik. Orası genelde boş olurdu. Hatta yeri değiştirilmiş ve o kısım bozuk elektrik sistemi yüzünden boş bırakılmıştı.

Gidip bir koltuğun üzerine oturdum. Fırat hala kolunun altında olan bedenle karşıma oturdu. Gözlerimi hala titreyen çocuğa çevirdim, " Nerden bulaştın bunlara? " Dedim. Sesimdeki sitem kendimi suçlu hissettirince devam ettim, " Tabi sen bulaşmasan bile seni gözlerine almışlarsa bırakmazlar şerefsizler. " Dedim.

Gözleri korkakça etrafta dolandı, " Beni buraya neden getirdiniz? " Dedi. Korktuğunu anlayınca hemen atladım, " Korkmaya gerek yok. Sadece bize neler olduğunu anlatman lazım. Kim olduğunu biliyoruz. " Dedim. Gözleri korkuyla açıldı, hızla öne atılıp ayaklarıma kapandı, " Ne olur kimseye söyleme. Ne dersen yaparım. Ne olur. " Dedi. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Kendime geldiğim an onu yerden kaldırdım. Ağlıyordu ve titriyordu.

Sarıldım sıkıca, biraz daha ağlamasına izin verdim. Olayın sadece bizden ibaret olmadığını anlamak zor değildi. Sakinleşene kadar sırtını sıvazladım, " Bak biz senin hakkında birşey bilmiyoruz. Sadece onların bize ne yapmaya çalıştığını merak ediyoruz. " Dedim. Yüzünü omzumdan ayırıp konuştu, " Gerçekten mi? " , yaşlı gözleri, masumluk parıltılarını kaybetmemişti. Gözlerim dolmak üzereydi, neyden bu kadar korkuyorsa onu korumak isterken buldum kendimi.

Tesadüf(gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin