18.bölüm

311 25 1
                                    

Ayda'dan

Yavuz yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı. Hunter itini yakalamamız an meselesiydi artık. Dolunay her şeyi öğrenmişti. Yavuzun annesi olacak o kadının peşine düşmüştü. 'Bu basit bir nefret olayı değil bu işin içinde başka bir iş var' diyordu. Şuan hepimiz yani tim, ben ve Dolunay Yavuz ve Selimin kaldığı lojmanda oturuyorduk. Dolunay elinde bir kase çorbayla geldi ve konuşmaya başladı.
- Abi sofra hazır siz oturun ben Yavuz'a çorbasını içmesinde yardımcı olacağım.

Yavuz konuştu.
- Canım ben kendim yiyebilirim sen de geç sofraya.
- Hayır. sevdiğim adama ben içireceğim çorbasını ha istemiyorum diyorsanız o ayrı üsteğmenim.
- Hayır hayır sen içir ama ben çok çabuk alışırım böyle el üzerinde tutulmaya.

Orhan abi Yavuz'u dürtüp 'Bak sen zibidiye! oğlum Dolunay bacım sen iyileş çabuk da bize yardım et diye uğraşıyor naz etme ve şımarma iç çorbanı hadi biz de geçelim sofraya.' Dedi.  Güldük. Sonra Selim, Mahmut abi, Şeref abi ve ben sofraya geçtik. Yemekleri yedik. Sonra Yavuz biraz uyudu biz de salona geçip konuşmaya başladık.
- Abi şu kadını buldunuz mu?
- Hayır bacım arıyoruz. Sen o kadın hakkında ne düşünüyorsun?
- Valla abi ben bu kadının arkasında birinin olduğunu düşünüyorum

Selim konuştu.
- Nasıl yani Baldız?
- Şöyle ki bu Hunter ile bir ilgisi var bence.
- Niye?
- Çünkü bu kadın para için her şeyi yapacak biri.
Mahmut abi konuştu.
- Dolunay bacım haklı olabilir bu şerefsiz belki de bu şekilde dikkat dağıtıp başka bir planını uygulamaya çalışıyor.
Selim konuştu
- Olabilir. Biz araştıralım bunu. Dolunay bu kadın eğer bizim düşündüğümüz gibi bir oyun oynuyorsa sizinle mutlaka iletişime geçer. Tek yol beklemek ve beklerken araştırmak..
- Tamam.

1 hafta sonra

Dolunay'dan

Yavuz çoktan iyileşip time katılmıştı. Bir hafta olmasına rağmen ne Hunter'a ne de o kötü kalpli kadına ulaşabilmiş değildik.
Tim operasyon'a gitmişti. Biz de tugay'a gitmek için evden çıktık. Yolda giderken telefonumun melodisini duydum. Gizli bir numara arıyordu. Belki istihbaratçılardan biridir diye açtım.
- Alo
-

Alo ben Evşan Ergül
- Sen sen.... nerdesin? çabuk söyle! kime çalışıyorsun? Amacın ne senin kadın!
- Her şeyi anlatacağım başım belada yardımcı ol.
- Kendi pisliğinde boğul derim normalde ama sen bize maalesef ki lazımsın söyle nerdesin?
- Söylerim ama tek gel asker, polis istemem
- Olmaz sana nasıl güveneyim! Hoş senin gibi bir şeref yoksunu ile tek başıma da mücadele ederim ama...
- Sana doğruyu söylüyorum gerçekten pişmanım sana her şeyi anlatacağım.
- Tamam söyle neredesin?
- ........ Otel.
- Bekle geliyorum.
- Tamam.

Telefonu kapattım Ayda'ya dönüp konuştum.

Ayda sen git benim bir işim var. Taksiye atlayıp gelirim.
- Olmaz! Söyle kimdi o?
- Ayda!
- Dolunay!
- Af Allah'ım ya! Evşan Ergül.
- NE! Yavuz'un annesi olan mı?
- O kadın Yavuz'un annesi değil.
- Tamam yani o aradığımız kadın mı?
- Evet.
- Hemen Tuğrul amcaya haber veriyorum.
- Olmaz beni istedi konuşalım dedi. Herşeyi anlatacakmış. Sonra ben onu ellerimle teslim edeceğim zaten
- Dolunay bu çok tehlikeli ya bir şey yaparsa.
- Allah aşkına ne yapabilir bana
- Ya tuzaksa.
- Sence ben güvenmesem gider miyim?
- Tamam o zaman ben de geliyorum.
- Olmaz ya sana bir şey olursa.
- Aa niye öyle diyorsun hani hiç bir şey yapamazdı.
- Tamam. Gel.

Ayda'dan

Kadın'ın dediği adrese gittik. İçeri girdik kadın peşimizden kapıyı kapatırken etrafı da kontrol etmeyi unutmadı. Ve konuşmaya başladı.

Bir Savcı & Bir Doktor Ve AskeriyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin