Aşk mektubuna başlarken ne söyleyeceğimizi bilemeyiz. Bitirirken de ne yazdığımızın farkında olmayız... (Rousseau.)
💖💖💖
Kapkaranlıktı Dünya. Ne bir yıldız ne bir ışık. Mehtap dahi bulutların arkasına saklanmış, dünyayı aydınlatmaktan vazgeçmiş gibiydi. Gece kadar siyah lüks jeep, ıssız yolda hız limitlerini alt üst edercesine son sürat ilerliyordu. Mısra, yola çıktığından beri sağ ayağını bir an olsun gaz pedalından çekmemişti.Karanlıkta araba kullanmaya alışkın değildi. Üstelik böylesine zır zır, göz yaşlarını tutamazken; Allah'a emanet son hız gidiyordu işte. Ama elinde değildi. Beyni kısa devre yapmış, bağıra bağıra ağlama modunda takılı kala kalmıştı. Oysa ufacık bir hıçkırığa dahi hali yoktu. Farkında değildi ancak arabanın içinde gerçektende hiç sesi çıkmıyordu.
"Hayatımın en mutlu gününün gecesi böyle mi bitecek?" diye saçma bir fısıltıyla kendi kendine mırıldandı.
"Sen bana ne yaptın Koca Kral?.."
Kandan yapış yapış olmuş direksiyonunu sıkıca kavramaya çalıştı. Yaşayan bütün hücreleri sızlarken fiziksel eziyetin dahi bir sınırı var diye geçirdi aklından. Oysa bir tek aşk denen lanet yarasıyla baş edemiyordu. Daha bu sabah yahu daha bu sabah; dünyanın öbür ucundaki toplantıdan kaçıp gelen, "Kocan, karısını yatağa hapsetmek için ekonomik konseyden firar etti küçük hanım," diyen Cesur'u değildi sanki!..
Bu sözlere şakacı bir şımarıklıkla gülümsemişti Mısra.
"Sizi bekliyordum majesteleri "
"Özle demiştim giderken" diye mırıldanmıştı Cesur. "Sözümü ne kadar tutmuşsun anlarım birazdan."
Öperken kokusunu derin derin içine çekerdi hep. Öylesine mutluydu ki...Ya şimdi?..
Cesur'u yüzünden, hâlâ sevebildiğinden; son hız ölüme gidiyordu. Üstelik zifiri karanlıkta, korkarak... Bir an annesi geldi aklına. Şimdi Mısra'sının gerilim filmi gibi bir yerlerde tek başına olduğunu bilse, yere göğe koyamadığı damadına ilk defa çok kızardı herhalde...
Hele bir de Mısra'nın nereye, ne için gittiğini bilse...
Ama bilmiyordu. Ne annesi ne babası, nereye gittiğini bilmiyordu. Gezegenin zenginler liginin tepesindeki ukala kocası dahi "Hayatımdaki tek zaafım" dediği karısının nereye gittiğini bilmiyordu... Cesur Baybars'ın uğur meleği almış başını, onun dünyasından, kendi dünyasından, sırlarla dolu bu hayattan gidiyordu işte. Gökyüzü de ölüm yolculuğunu kendi partisiyle kutlamaya karar vermişti galiba. Uzakta bir yerlerde art arda şimşekler çaktı. Mısra, korkuyla titredi. Dudaklarından o hainin ismi döküldü.
"Cesur..."
Frene bastı durdu. Yüzünü avuçlarının içine sakladı. Gözünün önündeki tek hayal kocasıydı ve buna şaşırmadı.
"Yaşayacak olsam beynimin içine kocaman bir çukur kazardım aşkım." diyerek sakince kendi kendine mırıldandı. "Sonra seni o çukura yuvarlardım. Bir daha hatırlamayacağım kadar aşağılara gömerdim. Bilmiyorum öyle bir derinlik var mı ama... Sonra da unuturdum lanet olasıca adını. Unuturdum yaptıklarını. Unuturdum sevmeni. Öpmeni. Nefesini... Şimdi senin için varlığımda bir mezar kazmıyorsam bu gecenin sonunda artık yaşamayacağım için. En çok da senin için yaşamayacağım Cesur. "
Ancak rastgele bir yerde değil, yaşamını sonsuzluk kayalığında bitecekti Kızıl. Bu nedenle de hırçın dalgaların kayaları dövdüğü o sahile, bir an önce ulaşmalıydı... Mısra ölümü için seçtiği o deniz kıyısına daha önce de defalarca gitmişti. Cesur ile beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koca Kral & Aşk
RomanceAşk Affeder mi? Sizce ?.. İlk Aşk Serisi 1. Kitap Aşk zamansız gelir ve zamansız gider... Çekiciliği de belki ne yaşanacağının belirsizliğinde saklıdır... Mısra kalbinin kralı ilan ettiği Cesur'un kollarında yaşlanacağına inanıyordu‼️ Oysa Nedennn...