Halbuki, güzel seven kadınlar, güzel seven adamlara layıktı... (Ahi Aratoğlu)
💖💖💖
Mısra gecenin dipsiz siyahında ruhunu kaybetmiş yapayalnız, üstelik çok üzgündü. İçine saplandığı çukurdan çıkamama ihtimaliyle de hayal gücü fazla mesai yaptığından güvenliğine dair hissiyatı yerle bir olmuştu. Karanlık, yüreğini hep telaşla titretirdi ya şimdiyse deli ürküyordu ışıksız suskun dünyadan. Ancak bu durum, içindeki yaralı kadını sonunda isyan ettirdi; avaz avaz kendini azarlamaya başladı.
"Bu korku neden? Kaybedecek neyim kaldı ki?.. Cesur zorla neredeyse bedenimi..." Hatırlamak istemiyordu o anları. "İçimdeki minik can boşluğa savrulmadı mı?" diyerek hıçkırdı. "Bizden geriye hiçbir şey kalmadı... Ben ne için korkuyorum ki?.."
Biraz sakinleşmeliydi! Kayalığına, kutsal mabedine gitmeliydi. "Burada ölmeyeceğim," diyerek kendi kendine söz verdi.
"Biraz daha dayanmalıyım, birkaç saat daha. Balçık çamurda boğulmayacağım... Ama nasıl?.."
"Gaza mı bassam?"
"Hayır, hayır ..."
Frene ya da gaza basınca bu koca çukurdaki sonunun ne olacağını bilemediği için, ne yapacağına da bir türlü karar veremiyordu.
Kararsızlığı öfkesini tetikledi "La..la..lanet olsun..." diyerek söylendi.
La la lanet olsun!.. Mu?... İşte şimdi gülüyordu. Acı ama koskocaman bir sırıtış yüzüne yayıldıkça yayıldı. En son kekelediğinde yedi yaşındaydı. Kekelemenin dışında başkaca bir derdinin olmadığı, öylesine güzel yıllardı ki o zamanlar...
En sevgili psikoloğu -ki zaten bir tane psikoloğu olmuştu şu hayatta- Melodi Hanımın sözlerini hatırladı. "Güzelce nefes al, uzun cümleleri boş veriyoruz tatlım. Düşünceni üçe böl Mısra. Her şey sırayla tamam mı? Sakin ol bebeğim."
Kalbindeki yedi yaşındaki çocuk karnı kocaman dışarı çıkana kadar derince bir nefes aldı. Gözlerini hafifçe yumdu. "Haydi bebeğim" dedi kendini motive edercesine.
"Düşüncelerini maddelere ayır. Haydi daha önce yaptın. Yine başarabilirsin."
Mısra'nın başarmaktan başkaca bir şansı da yoktu zaten. Heyecanını kontrol etmeye çalıştı. Gözleri sıyrılmış eteğine kaydığında, elbisesinin üstünü çekiştirdi. Eline bulaşan yapışkan kan içini hüzünle doldurdu ama boş verdi. Koltuğunda oturuşunu düzeltti. Uzunca bir süre saçlarıyla oynadı. Ön camlar tamamen çamura bulandığı için dışarı görüşü hiç yoktu. Şimdi bunu düşünmenin hiç sırası değildi ama.
Gecenin dahi rengini kıskandığı kara jeepin içinde, kararlı bir sesle fısıldadı.
"Madde bir, şu kazuleti tekrar çalıştır kadın."
"Madde iki, arazi vitesine tak."
"Madde üç, lanet gaza kalbin ne kadar emrediyorsa o kadar bas bakalım."
"İnşallah doğru maddeleme yapmışımdır," diye dua ederken Kara Kuşu çalıştırdı. Sorunların bitmeyeceği bir geceydi bu akşam... Zira Cesur Baybars'ın dünyalar güzeli bir tanesi, bu devasa jeepi arazi vitesine nasıl geçirecek, bu konu hakkında en ufak bir fikri dahi olmadığını, sıra madde ikiye gelince fark etmişti.
Kendinin dahi şaşırdığı bir hızda hemen madde ikiyi revize ediverdi. "Önce kullanım kılavuzunu bul, oku. Sonra arazi vitesine tak. Haydi bebeğim bu gecenin sabahını göremeyeceksin ama ölüm bu pis çukurda değil..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koca Kral & Aşk
RomanceAşk Affeder mi? Sizce ?.. İlk Aşk Serisi 1. Kitap Aşk zamansız gelir ve zamansız gider... Çekiciliği de belki ne yaşanacağının belirsizliğinde saklıdır... Mısra kalbinin kralı ilan ettiği Cesur'un kollarında yaşlanacağına inanıyordu‼️ Oysa Nedennn...