Bölüm 21-AŞK; ÇILGINLIKSA AŞK

334 88 141
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni yıl çekilişi ile ilgili bilgi, bölüm sonundadır. Keyifli okumalar dilerim. Dilerim beğenirsiniz.

💖💖💖

Aşk, çılgınlık değilse aşk değildir.

💖💖💖

         Kaç mevsim aşk pazarında geçti yalanlarla,
         Düş sattım aldanmışlara.
         Aklım kaçıverdi elimden bir gece vaktiydi,
         Sevdiğim başka, sevenim başka...

Abajursuz gök kubbenin karanlığında boğuluyordu artık. Ne acısıyla dalga geçen müziğe kulak vermek istiyordu ne de kaptanla muhatap olmak. "Ulan şarkılarda mı insanın üstüne üstüne gelir arkadaş!.. Ben böyle işin gelmişini geçmişini..." diyerek ağız dolusu küfretti denizin orta yerinde..

           Aklım kaçıverdi elimden bir gece vaktiydi,
          Sevdiğim başka, sevenim başka...

Tahammül sınırlarının sonuna gelmişti artık Baybars.

"Hay o lanet rapora da, sevmeyi eline yüzüne bulaştıran ruhuma da; canıma okuyan yamyam şarkılara da, sonuna kadar açan kaptana da... Siktirin ulan!.."

İşte tam da bu acı için bir ömür boyu hep kaçmıştı aşktan. Üstünde buruş buruş siyah bir şort, bir sürü yeri tuzlu sudan lekelenmiş üstelik artık siyah olmak vazgeçmiş soluk bir atlet vardı. Saçı sakalı birbirine karışmış burnundan soluyordu devrik kral. Dibine kadar içtiği şişeyi başına dikti. Boğazına bir şey akmayınca, denizin üstüne doğru uzatıp salladı. Önce şarap şimdi de bir şişe viskiyi devirmişti ama hâlâ yüreğinde koca saplı bir bıçak, aklında da Mısra vardı. O da doğal olarak ikonik legolu Johnnie Waker'a kızdı; haklıydı ama. Şişeyi kendine çevirip melon şapkalı, bastonlu adama parmağını salladı.

"Hay senin gibi viskiye ben.Sarhoş ettinde mi bittin şerefsiz... Gazoz musun lan sen soytarı?..Kendini alkol mü zannediyorsun yoksa. İbnelik lan bu. Şimdi Yeni Rakı olacaktı ki... Sızmıştım sızmış..."

Aklım kaçıverdi elimden bir gece vaktiydi,
Sevdiğim başka, sevenim başka...

Daha fazla tahammül etmek... Lanet olsun mecbur da değildi. Uykusuzluktan ve yorgunluktan yuf borusuna dönüşen kalın sesiyle kaptanına bağırdı.

"Kaptan, sabah yüzümü rakıyla yıkayacağım ona göre; kime söylersen söyle. Bir de kapat şu tımarhanelik radyonu; ya da rap kanalı falan aç."

Hayat inim inim inletiyordu çelik imparatorunu. Kaldırımlarda sallanan keşleri kıskanacak haldeydi o akşam. En son tekneye çarpan dalgalara sataşmaya başlamıştı. "Mısra artık yok. Çarpıp durmayın lan pruvaya."

Sadece denize değil gökyüzündeki yıldızlara, gecenin sessizliğine, zavallı kaptana en son da saatine kızdı. "Benim dünyam öldü sen neden ölmedin it oğlu it." diye söylenerek kolundan çıkarttı; soğuk suya içi sızlamadan usulca bıraktı. Yine de istediği sarhoşlukta değildi maalesef. Ne kadar şişe devirirse devirsin Mısra'sızlık gerçeğinden kopamıyordu. Sigarasından derin bir nefes aldı.

Bu gece dördüncü geceydi; Mısra'sız geçen dört kocaman gece. Annesinin yokluğu kadar büyüktü kaybı. Şu evrenin en şanssızıydı o; en kimsesiz, en yıkılmış, en zavallı, en alçak, en lanetlenmiş; ne kadar berbat -en- varsa sürüsü Cesur Baybars da toplaşmışlardı.

Sonsuzluk kayalığının açıklarında demirliydi tekne. Mısra'yı tam da oturduğu bu noktada, kollarında tutmuştu. Sarılmıştı. Saçlarıyla oynamıştı... Kızıl'ı tanımasaydı ruhsuz hayatında ot gibi yaşayıp gidecekti de... Mısra'nın kokusunu, pembe yumuşak dudaklarının tadını biliyordu artık.

Koca Kral & AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin