14-YATAKTAN GİT CESUR! NE OLUR GİT.

459 104 14
                                    


Aşk yaşamdır deriz, ancak umutsuz inançsız aşk; ölümden beterdir. (Hubbart)

                                                                                         💖💖💖

Adamının kokusu vardı elinde tuttuğu gömlekte. Gittikçe çölleşecek günleri için son bir kez uzun uzun yüzüne bastırdı, sonra aldığı yere geri bıraktı. Ne öpme özgürlüğü vardı artık ne de dokunabilme... Çaresizliği iliklerine kadar hissetti. Cesur içerde yatak odasında ateşler içinde yatıyordu. Gözünü ne zaman açsa bir tek "Git" demişti. "Git."

Oysa gidememişti Selin; içi akıyordu o kalpsize nasıl bir başına hasta bırakıp, arkasını dönüp gidebilirdi ki?..

"Seni ne çok seviyorum." diyerek saçını okşadı o uyurken; ruhu bile duymamıştı Cesur'un.Yalancıydı ya gerçekten. O son gün; hani terk ederken "Yapamam, değişemem. Bir kadına bağlanmama izin verecek olsam bu sen olurdun," dememiş miydi?.. Oysa eve girdiği andan beridir, gözleri sımsıkı kapalı tek bir ismi sayıklıyordu Cesur; "Mısra."

Ayrılalı henüz beş gün olmuşken nereden çıkmıştı ki bu Mısra?.. Aklı almadı içi acıdı. Birlikteyken başka birine bakacak adam değildi Cesur. Bu konuda en ufak şüphesi yoktu Selin'in.

Bende olmayıp da onda olan ne sorusu kutsal hüznünün önüne geçti, içi sızladı genç kadının.

Onun da ömrü altı ay mı olacaktı acaba?.. Aklında deli sorular dolaşıp duruyordu. Yeni kıza böyle bir açıklama yapmış mıydı Cesur?.. Bilemedi. Ama Selin'e söylemişti; "Bağlanmak yok. Sana verebileceğim en fazla altı ayım olabilir." diyerek üstüne basa basa söylemişti.

İlgiliyimdir dememişti ama; sabahlara kadar uzayan sevişmelerimizi hiç unutamayacaksın, naziğim, yüreğine işlerim... Bir de ben çekip gittiğimde geride kalanı, enkaza çeviririm uyarısını atlamıştı.

Selin, aşkın soldurduğu zümrüt yeşili gözlerindeki ıslaklığı elinin tersiyle kuruladı. Bu daireye daha önce hiç gelmemişti. Üç gün önce önce kapının önünde Cesur'u beklerken hayalleri bambaşkaydı; belki yeniden...

Cesur asansörden çıkıp dairesinin kapısını açtığında son anda ortaya çıkmış ve içeri girmek için davet beklememişti. Elinde tenini yakan veda armağanı vardı. O paha biçilmez lanet şey ucuz hissettiriyordu kendini. Kalbini hislerini anlatmaya çalıştı ayaküstü ancak Cesur'a dinletemedi.

Rengi solgundu adamının. Ayakta zor duruyordu. Cesur'un her dediğini olduğu gibi kabul etmek hücrelerine nasıl işlediyse izin vermediği için doktor dahi çağıramadı; hiç tanışmadığı Demir'i de arayamadı. Ama olmuyordu böyle. Üç gündür bir şey yememişti içmemişti; ateşler içindeydi aşk.

İnce parmakları Cesur'un saçları arasına dolanırken daha fazla dayanamadı; hıçkırarak mırıldandı. "Seni kurtaracağım söz. İlacın Mısra ise o gelecek koca adam, yeterki sen iyi ol."

Sonra cep telefonunun açma tuşuna Cesur'un parmağını değdirdi. Parmak izi teknolojisine şükrederken ekran açıldı. Kıyamamıştı Cesur'a. Kendini tamamen silip, kızı aramıştı işte.

Şimdi koca dairenin orta yerinde tek başına sevdiği adamım Mısra'sını bekliyordu. Bunu nasıl yapabilmişti; kendi dahi hâlâ inanamıyordu.

⚔️👑⚔️👑⚔️

Mısra, ruhuna sızan hüzünlü kadının sesinden çok etkilenmişti. Ancak o kısa konuşmadan sonra "Ne biçim bir oyun bu?.." diye çok düşündü. Baybars ahalisi odalarına çekilmiş olsalar gerek, sessizdi ev.

Koca Kral & AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin