Bölüm 23 - SONSUZLUK KAYALIĞINDA...❤️

410 83 53
                                    

                                         Aşkın dokunuşu ile herkes bir şair olur. (Plato)

                                                                                 💖  💖💖

Beyaz özel jetin kapıları açıldığında dışarıda hava oldukça güzeldi. Siyahlar içindeki uzun boylu sabırsız, hızlıca merdivenlerden indi. Havaalanından dışarıya çıktığında kapkara gözlükleri elindeydi; takmamıştı. Kadim Mardin'in, gözünü kamaştırmasını sevenlerdendi o; hayranıydı bu şehrin.

"Hoş geldin ağam."

Elini kalbinin üstüne götürerek kâhyayı selamladı. Gökyüzünün altında rüzgârla sevişmeyi özlemiş ruhunu taşıyacak iki teker, az ileride onu bekliyordu. Tutkuyla baktı. Endişeli gözlerini saklayamayan adamının uzattığı siyah kask, güneşin altında değil kalbinde parlamıştı sanki; nefes kesen ham bir aşktı bu.

Kuzguni siyah şeytan BMW motorsiklet, düşündüğünden de çekici duruyordu yolun kenarında. Aşiretinin kâhyasından koruyucu siyah ceketini ve eldivenlerini aldı. Motorun üstüne çıkıp kontağı açtığında altındaki canavar gürültüyle kükredi.
Parmaklarını zarif bir kadının ince bileğini severcesine gidonun üzerinde gezdirdi. İçindeki ağır adamı birkaç saatliğine tatile göndermek ve yeniden yolda olmak için sabırsızlanıyordu.

"Allah esirgesin ağam, dikkatli olun. Sizi korumasız bırakmak; ne kadar doğru ki?.. Reşithanların köpeği geldiğinizi gördü içerde."

Simsiyahtı Baybars. Kurşun geçirmez kaskın ön sperliğini indirdirmeden önce patronluktan çok uzak, teselli eden sakinlikte kâhyaya baktı.

"Merak etme" dedi tok desiyle. "Yakalayamazlar."

Sonra gazı vicdansızca çevirdi. Mardin'in çevre yolunda çok uzun kalmadan, tarlalarına giden çıkışa saptığında özgürlük esiyordu yüzünde... Motoruyla tek vücut olup virajlarda bir sağa bir sola yatacaktı birazdan. Doğanın kalbinde süzülmeyi öyle uzun zamandır özlüyordu ki.

Uzunca bir süre adrenalin sınırlarında gezindi. Midyat'ın dar patikalarına gelince son model düldülü Kara Şeytanı efendileşmişti. Taş evlerin çevrelediği sokaklarda sessizce ilerliyordu özgür Ruh. Ancak günah ne zaman rahat durmuş ki?..

Arkasındaki hasımlarının "Hızın bir de doymayı öğrensin lanet olasıca..." diyerek söylendiğinden bihaber, önündeki aptal çukurun kenarından dolanmak istemese, kurşunu kesin bedenine yiyecekti. Kulağının kenarını sıyırıp az ilerdeki yüzyıllık ağacın gövdesine saplanan mermiyle, hayatının gerçeğine zoraki geri döndürüldü Baybars. İkincisinde o kadar şanslı değildi ama; kurşun hızla geldi, feci bir sızıyla koluna girdi. Bir anda savaş yerine dönmüştü ortalık.

"Bu kadar kolay ölmem." diye söylenerek Siyah Şeytanını gazladı. Allahtan etrafta çoluk çocuk yoktu.

Bütün sokakları avucunun içi gibi bilmesi kurtulacağı anlamına gelmiyordu ancak işini de kolaylaştırıyordu tabii. Kendisini takip edenlerin şaşkın bakışları arasında alçak sayılabilecek bahçe duvarından atladı. Yolun sonunda sokağın büyük kısmını kaplayan tarihi bir çeşme vardı hatırladığı kadarıyla. Yanılmamıştı. Çeşmenin arkasındaki sokağa ani bir manevrayla girdi, sonra gözden kayboldu.
Son konuştuğu numarayı aramasının zamanı gelmişti. Yüzünü buruşturarak kurşun yüzünden yanan kolunu kaldırıp kaskının yanındaki minik intercom'a bastı. Elleri değil ama sarsıntıdan sesi titriyordu.

"Merdivenlerden iniyorum dostum, kapıyı açtır hemen."

Merdivenler oldukça alçaktı. Daracık sokağın o tarafından binanın klise olduğu anlaşılmazdı hiç. Kapı zaten açılmış onu bekliyorlardı. Son kez gaz vererek içeriye girdi. Takip edenleri atlatmanın hazzında, çok da ufak olmayan avlunun orta yerinde kontak kapattı. Biraz zorlanarak da olsa sağlam koluyla kaskını çıkartabilmişti. Peder de beş dakikadır uzun sakallarını sıvazlayarak onu bekliyordu; dostunu görünce de gözlerine yansıyan gülümsemesiyle kollarını açtı.

Koca Kral & AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin