Ashley
5 EkimGüneşli ve berrak bir gündü. Odamda yatağımın üstüne oturmuş bilgisayarım önümde açık bir şekilde iki günlük tatilimi ödevlerimi yaparak geçirecektim. Uykudan daha yeni uyandığım için pijamalarımla oturuyordum. Saçlarım darmadağınık bir şekilde her seferinde önüme düşüyordu. Bir yandan yazarken bir yandan da saçlarımı düzeltiyordum. Ödevimin konusu Jane Eyre kitabının özetini çıkarmaktı. Küçüklüğümden beri her zaman kitap okumayı çok seven biriydim ve haliyle Jane Eyre kitabınıda okumuştum. En çok sevdiğim kitaplardan biriydi, bu yüzden kitabın özetini çıkarmak beni çok zorlamayacağa benziyordu. Parmaklarım klavyenin üstünde kayarken bir yandan da kitaptaki çok fazla hatırlamadığım detaylara bakıp onları düzeltiyordum. Çok uzun sürmemişti, bu yüzden saat 10.06'da son cümlemi yazıp bilgisayarımı kapattım. Bilgisayarımı çalışma masamın üstüne koyup, kitabımı da kitaplığıma tekrar düzenli bir şekilde koydum. Darmadağınık olmuş odama baktım.
Çok büyük bir odam yoktu. Yatağım tam odamın ortasındaydı, yatağımın sol tarafında bir duvarı kaplalayacak kadar uzun ve geniş bir cam vardı. Camın diğer tarafı evimizin yeşillik alanına bakıyordu. Duvarımla bitişik olan çok yaşlı bir ağaç bulunmaktaydı ve bu ağaca tırmanıp saatlerce kitap okuduğum zamanlar oluyordu. O ağaca çok şey borçluydum. Camın hemen bitişiğinde ise akşamları oturup dışardan tüm sokağın görünüşüne bakmak için koyduğum zümtür yeşili renginde bir koltuk vardı. Yatağımın sağ taraftaki duvarını ise kaplayan küçük bir kitaplığım vardı. Her türden kitabın bulunduğu bu kitaplığım en değerli hazinemdi. Yatağımın hemen yanında bulunan bir de çalışma masam bulunuyordu. Şu an temizliğe ihtiyacı varmış gibi görünüyordu. Odamda en çok sevdiğim bir diğer şeyse tam karşımdaki duvardan bana bakan posterlerdi. Dizi izlemeyi çok sevdiğim için haliyle sevdiğim oyuncuların,karakterlerin posterlerini yapıştırmaya bayılıyordum. Orada duran Harry Potter posteri duvarıma yapıştırdığım ilk posterdi ve onu hiçbir zaman o duvardan sökmemiştim.
Telefonuma gelen mesaj ile yerimden sıçradım. Bugün arkadaşlarım ile buluşacağımızı tamamen unutmuştum. Telefonumu alıp mesaja baktığımda ise tam tahmin ettiğim gibi arkadaşım evin önünde beni beklediklerini yazmıştı. Yatağımı bile düzeltme ihtiyacı duymadan dolabımdan siyah bir kot pantolon ve beyaz bir bluz çıkarıp giydim, saçımı tarayıp bağladım. Basamaklardan ikişer ikişer inerken son basamağa gelince annemle burun buruna geldim. "Ashley bu acele ne nereye gidiyorsun." Annem ikiz kız kardeşimi kaybettiğimiz günden beri çok fazla korumacıydı. Aslında bu durum ne kadar sinirlerimi bozuyor olsa da anneme hak vermeden edemedim. "Anne hemen çıkmam gerek. Arkadaşlarım dışarda beni bekliyorlar onları zaten yeterince beklettim." Annemin yanından büyük bir hışımla geçip montumu ve siyah spor ayakkabımı giyip annemi yanaklarından öptüm. Kapıyı açtığımda annem dikkat etmemi söylüyordu. Ona el sallayıp bahçeden dışarı çıktım. Arkadaşlarım Aiden'ın siyah arabası ile beni bekliyorlardı. Arabaya doğru ilerledim. Dördü ile lisede tanışmış, yaklaşık üç yıldır her ânımızı beraber geçiriyorduk. Gia'nın arka koltuktan bana doğru gülümseyerek el sallamasına karşılık verip arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinia
Misterio / SuspensoKatil olmak için sadece birini bıçaklamanız veyahut onu öldürmeniz gerekmez, elinizde kan lekesi olmasına gerek yok. En ufak yaptığınız bir şeyden dolayı o insanın ölmesine sebebiyet verdiyseniz de siz artık bir katilsiniz.