Ashley
7 EkimBeni arayan Gia değil Aiden'dı. Telefonu açtım ve annemlerin yanından ayrıldım. "Ashley. Eğer hazırlandıysan seni partiye götürebilirim. Beraber gidebiliriz." Niye? Böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyordum. "Ee şey Gia beni almaya gelecekti." Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Evin önündeyim. Onu ararsın ve benimle gittiğini söylersin." "Ama-"
"Ashley eğer istemiyorsan direk söyleyebilirsin. Ben gidiyorum o zaman." Tam telefonu kapatacakken ona seslendim. "Ben hazırım iki dakikaya gelirim." Dedim. "Tamam. Bekliyorum."
Bu yaptığım davranışın onu üzdüğünü anlamıştım. Ona karşı bu şekilde davranmak istemediğim için onunla gitmeyi kabul ettim. Ne yapıyordum ben bugün? Tamamen saçmalıyordum. "Anne ben çıkıyorum." Anneme doğru el sallayıp kapıya doğru gittim. "Tamam kızım. Dikkat et!" Ona öpücük gönderip dışarı çıktım. Aiden arabasında oturmuş telefonunda takılıyordu. Beni görünce şaşırdığı belli oluyordu. Arabadan çıktı. Ben arabaya daha da yaklaşınca kapıyı benim için açtı. Artık patlıcan moruna döndüğüm üzerine bahse girerdim. Onun açtığı kapıdan içeri girip teşekkür ettim. O da ben arabaya bindikten sonra arabaya bindi. Siyah bir takım elbise giymişti ve çok daha yakışıklı olmuştum. Bir insan nasıl daha da yakışıklı olabilirdi?
"Ashley, çok güzel görünüyorsun." Hala arabayı çalıştırmamış ve kızarmış bir yüzle bana bakıyordu. "Teşekkür ederim. Sende çok iyi görünüyorsun." Ne denir hiç bilmiyordum ve artık utancımdan yerin dibine girecektim. Bana bakıp güldü ve daha yeni aklına gelmiş gibi arabayı çalıştırdı. Başımı önüme gömüp Ashley'e mesaj yazdım.
Ashley, Aiden ile partiye gidiyorum. Beni almaya gelemene gerek yok.
"Bütün her şey tamam mı?" Birinin sohbeti açması gerekiyordu. "Evet her şey tamam. Bir iki ufak şey kaldı ve Isaiah hazırlandıktan sonra onları da halledeceğini söyledi. Şimdi halletmiştir." Ona başımı salladım. Telefonuma gelen mesaj ile tekrar başımı önüme gömdüm. Gia mesaj yazmıştı.
Tamam bende şimdi çıkıyorum zaten.
Tamam.
Telefonumu çantama koyup camdan dışarıyı izlemeye başladım.Lavinia'ya vardığımızda derin bir nefes aldım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Aiden'da arabadan indi. Bana kolunu verdi ve ellerimi koluna doladım. Çok farklı bir his doğmuştu içime. Ona doğru bir bakış attım ve o da bana bakıyordu. Bu sefer utanıp kafamı önüme eğmek yerine ona gülümsedim. O da yüzünde çarpık bir gülümseme ile bana bakmaya devam etti. Kafeye doğru yavaş adımlarla ilerledik. Hiç girmek istemiyor gibiydik. Baş başa kalmak istiyor, konuşmak istiyor gibiydik. Kim bilir belki de sarılmak istiyor gibiydik. Bana daha da sokuldu ve bende karşılık verip ona sokuldum. Kafeye girdiğimizde kimse yoktu. O günkü garsonlar bile yoktu. İnsanlar yavaştan kafeye girmeye başlamıştı. Yolu bilmediğim için tamamen Aiden'a ayak uydurdum. Tezgahın arkasına geldiğimizde kocaman yuvarlak bir delik olduğunu gördüm. "Burdan mı ineceğiz?" Telaşlı bir şekilde konuşmuştum. Aiden da bunu farketmişti. "Evet ama bir merdiven var. Korkulacak bir şey yok yanındayım." Son sözlerini bir fısıltı şeklinde söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinia
Misterio / SuspensoKatil olmak için sadece birini bıçaklamanız veyahut onu öldürmeniz gerekmez, elinizde kan lekesi olmasına gerek yok. En ufak yaptığınız bir şeyden dolayı o insanın ölmesine sebebiyet verdiyseniz de siz artık bir katilsiniz.