Bir Takım Kaçışlar

33 10 0
                                    

"Az önce telefonu açmadan Sehun'un suratına kapattığına inanamıyorum." Diye bağırdı hayali Sehun'um. Almanya havalimanının ortasında az önce arayan Sehun'un telefonunu kapattığım için avaz avaz bana bağırıyordu kimse duymadan, ben ise duymazdan geliyordum. Canım istemişti ve yapmıştım, şu durumda bu bir lüks müydü? Evet belki ama pişman değildim. Sehun'a kızgındım hem de çok.

"Sadece mesaj attığı için bütün gün surat astın ama aradığında suratına kapatıyorsun, lükse bak." Elini alnına vurup yolunu bulmaya çalışan beni takip etti. Ben ise sessiz kalmaya devam ettim. "Çok güzel beni duymazdan geliyorsun öyle mi?" Sinirle söylemeye devam etti. Hala duymazdan geliyordum, iç sesim olan Sehun'u duymazdan geliyor olman daha çok bağırmasına sebep oluyordu. "İyi gidiyorum." Dedi tatlı öfkesiyle ve söylediğini yapacağını biliyordum.

"Surat asmadım." Gitmesini istemediğim için kısa bir cevap verdim kulaklığımı takıp. "Sadece daha fazlası mümkünmüş gibi kırıldım." Diye eklediğimde boş bakışlarla suratıma baktı. "Aynı şey." Dedi alayla.

"Hayır değil." Diye inat ettim. "Kırıldığın için surat asıyorsun ama telefonu açmıyorsun?" Dedi imayla. "Sen hastasın." Diye ekledi. Söylediğiyle alaylı bir kahkaha sundum.

"Hah.. Başta lazımdı o arama küçük bey. Şimdi o telefonunu müsait bir yerine soksun." Sinirle söylediğim şeye ben bile inanamamıştım. Hayali Sehun ise şok içinde bana bakıyordu. Hoş bu sıralar yaptıklarım da, söylediklerim de inandırıcılığını çoktan yitirmişti. Asla dediğim her şeyi yapıyordum, Sehun'a asla kırılmayacaktım ama çok geçti, kırılmıştım.

"Hah, edepsiz seni. Bunlar nasıl çirkin düşünceler. Sadece bir buçuk saatlik yolda çok değiştin sen Kim Junmyeon." Dedi parmağını bana doğrultarak küçük Sehun. Söylediği ile göz devirdim. "Hayatımın Sehun versiyonları ve Sehun beni delirtti de ondan." Deyiverdim hızla ve havaalanı çıkışından dışarıya attım kendimi. Herkesin beni sorgulamasından, ailemin her gün arayıp azarlamasından ve Sehun'dan çok boğulmuş hissettim kısa bir an. Her şeyden kaçmak istiyordum belki ama ben en büyük kara deliğime sürükleniyordum.

"Nankör." Tiksintiyle bunu söylediğinde cevap veremeden tam karşımda gördüğüm manzara ile tartışmamızı yarıda bölmüştü. Uzunca, gülümsediğinde yanağındaki kocaman çukuru belirginleşen, salaş görünümlü bir adam arabasına yaslanmış elinde adımın yazılı olduğu bir kart tutuyordu. Benim onu tanımadığım kadar, o beni tanıyor gibiydi. Bu sırada telefonum ötmüştü ve mesaj Sehun'dandı.

SEHUN;

Şu anda Almanya'da olmalısın, havaalanından seni Yixing alacak, elinde ismin yazılı bir kart olacak. Ona güven papatya, yakında birlikte olacağız ve romanlar bizim hikayemizi yazacak. Daisy ve Leo bizi kıskanacak.

Aramasını açmamamdan bahsetmemişti bile. Sanki birkaç dakika önce suratına telefonu kapatmamışım gibi gayet sevecen bir mesaj atmıştı hatta. Hızla geri aradığımdaysa duyduğum tek şey yine o gıcık kadının kapalı olduğuna dair zırvalarıydı. "O şansını çoktan kaybettin." Dedi hayali Sehun. Öfkeyle ona baktım karşımdaki adamı umursamadan. Sehun ise ağzına fermuar çekip sustu. Daha şimdi mesaj atmış birisinin, saniyesinde telefonunu kapatabiliyor olması sinir bozucuydu. Zaten yeterince sinirliydim. Tekrar Yixing denen adama döndüm.

"Gidelim mi küçük bey?" Diye sorduğunda hala ciddiyetle ona bakıyordum. Sehun'a her geçen dakika daha çok sinirlenirken aslında basıp eve dönmeliydim ama ben geri çekilip kapıyı işaret eden adamı takip etmiş sessizce çoktan arabaya binmiştim. Ne yaparsa yapsın Sehun'u sorgusuz kabul ediyordum, ona hep yeniliyordum ve bu hayatın bana attığı en büyük kazıktı.

Papatyalar Sen Kokuyor / hunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin