~28~ Kalp Kırıkları Sokağı

220 162 15
                                    


Acı Ve Gözyaşı

*Düzenlendi*

~28~ KALP KIRIKLARI SOKAĞI

Şarkı adı: Emre Aydın - Bitti Tebrikler

İyi okumalar..

~~~~~


O beni eksik bıraktı.

~~~~~

Nasıl yıkılmaz bir insan, nasıl ayağa kalkar bilmiyorum. Bu sefer ki öyle bir çöküş ki tüm düşüşlere inat, sokak sokak ölümü arıyordum. Her nefeste kanım çekiliyordu, her şuursuz adımımda o sokağa gitmek için bahane arıyordum, her verdiğim kararda o sokağı arıyordu gözlerim, yürüyüp geçtiğim yol çocukluğumu kanatmıştı. O sokağın her bir kaldırımında ağlamıştım. Zayıflık gördüğüm şeyi düşünecek kadar aciz miydim? Bilmiyorum.

"N-ne?" Söylediği şartını işittiğimde kusacakmış gibi hissettim. Tanıdık his midemden yukarıya tırmandığında bir elim dudaklarıma diğer elim mideme gitmişti. Ayaklarımda kenardaki ağacın yanına.. midemde hiçbir şey yoktu. Hiç. Midemden çıkan tek şey su gibi bir sıvıydı, çok yaşıyordum bu durumu. Hem de çok.. bir hiçi öğürdüğümde it herifin söylediklerini düşününce de daha da midemin bulandığını, bir hiç kustuğumu anlıyordum. "İyi misin?" Zayıflık gösteriyordum, şu an o it'in pis vücudunda kırılmadık bir kemik bile bırakmamam gerekirken, ağacın altında söyledikleri yüzünden kusuyordum. Rüzgâr halletmişti o işi ama..

Sanırım her aklıma geldiğinde de kusacaktım. Ama şimdi.. sadece zayıflık gösteriyordum. Başımı sağa sola salladım. Artık ona yalan söylemek istemiyordum.
"Hastaneye gide-" doğruyu söylemenin bedeli hep bu mu olacaktı? Hastane kelimesinin bir harfini bile duymaya tâkâtim yokken bu soruyu sormayın bana.
"Hayır." Dedim kesin bir dille. "Psikolojik, söyledikleri midemi bulandırdı. Hastanelik bir şey yok. Boşuna endişeleniyorsun." Dudaklarını ıslattığında dikkatimi dağıttı.
"Konuştu mu adi herif?"
"Sende bir el at, konuşacak gibi durmuyor." Zaferin verdiği sevinçle gülümsedim. Biraz önce o iğrenç ahlaksız teklifini söyledikten sonra Rüzgârın yüz ifadesini hatırlıyordum. Adamı öldürecek gibi bakmakla kalmayıp yüzündr kırılmadık kemikte bırakmamıştı.

"Zevkle." Adımlarımı yarı ayık yüzü kandan görünmeyen şerefsizin tarafına yönlendirdim. Biraz önce düşündüğümün aksine, Rüzgâr'ın bana öğrettiği ne varsa onun üzerinde denemek istiyordum. "Biraz önce söylediklerini tekrar etsene, edebilir misin?" Diye sordum alayla.

"Sübyancı şerefsiz," neden üstüne kusmadın?
Sıktığım elim kanlı yüzünde buluştu. Ardı ardını bırakmadı. Anneme, babama, Rüyaya, Rüzgâra olan kızgınlığımı ondan çıkarmam için mükemmel bir denekti. Gerçi bu sadece ona vurmam için başka bir bahaneydi. Biliyordum.

"Söyle, kime çalışıyorsun? Kimden emir aldın?"
Rüzgâr kendini zor tutuyor gibiydi, O da bana katılsa herifin öleceğini biliyordu. En azından istediğini aldıktan sonra bu planını yapma eğilimindeydi. Bu yüzden mi istediğini hemen almak istiyordu. Ah, çok mantıklı.
Yüzü kandan görünmeyen adama döndüm. Sadece yüzü kan içinde değildi gerçi de..
Ağzındaki kanı güç bela tükürdü uzandığı yerde.
"Işıl," Ve kanımı çeken, kalp kırıkları sokağımın bir dükkanına sığınıp ipini boynuma geçirmemi sağlayan o cümlesini tamamladı. "Işıl Zarif." İki kelime, dokuz harf.. kalan bütün beyin hücremi yetirmeme bile yetmişti. Düşe kalka yürüyordum kendi yolumda, güvenmek isteyipte güvenmemem gereken kişileri çıkarmak üzereydim hayatımdan. Melih, Ada ve Rüya..
Kimseye güvenmemem konusunda hemfikirdim. Ama bu..

Acı Ve Gözyaşı ( DÜZENLENİYOR )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin