Sinem kafeye varmış ve arkadaşlarıyla sohbete dalmıştı saatin farkında değildi. Masaya sürekli çay gelip gidiyordu. Eskilerden ve okuldaki dedikodulardan bahsediyorlardı. Yanlarındaki küçük erkek çocuk Can ise konularla alakası olmadığı ve birşey anlamadığı için canı sıkılmış ve eve gitmek istiyordu. Zaten zorla getirilmişti. Ablası onu arkadaşlarına anlatınca merak eden kızlar bir dahaki sefere Can'ı da yanında götürmesini istemişlerdi. Fakat Can'ın da haklı olduğu bir yer vardı. Belki merak ettiler ve tanışmak istediler ama bu tanışma sadece 5 dakika olunca ve geriye kalan 6 saatte onların anlam veremediği sohbet karşısında bir üzüntüye uğradı ve eve dönüp arkadaşları ile online oyun oynamak istiyordu. Sohbet konuları bitmiş ve herkes konu ararken:
Sinem: Evet kızlar, bugünlük konu kalmadı. İsterseniz daha sonra tekrar buluşalım. Herkes masadan kalktı ve güle güle merasimi başladı. Yaklaşık 6-7 kız arkadaş vardı zaten herkes birbiriyle sarılsa 5 dakika geçiyor. Ve Can bu duruma bile sıkıldı.
Sinem: Siz gidin kızlar, ben bir lavaboya gidip geleceğim.
Herkes "Tamam" dedi ve evlerine dağıldı. Sinem de lavabodan çıkarken hemen sağında
Gölge: Hey, sen.
Sinem ilk olarak şaşırmıştı çünkü kızlar tuvaletinde bir erkek sesi ona sesleniyordu ve ikinci şoku da yüzünün görünmemesi idi. Sinem macera sever bir kızdı. Hiç beklemeden
Sinem: Efendim.
Gölge: Seni burdan götürmeliyim.
Sinem: neler oluyor, sen kimsin ki?
Gölge: Soru sorma ve benimle gel.
Gölgenin peşinden giden Sinem nereye gittiğini bilmiyordu ama etraf karanlıktı önünü görmekte zorlanıyordu. Giderken hâlâ soru soran Sinem hiç bir sorusuna cevap alamıyordu. Ama hâlâ adamı takip ediyordu. Ve en sonunda etrafta plan ve projelerin çizili olduğu ve odayı sadece bir düşük ışıklı ampulün aydınlattığı odaya gelmişlerdi. Ve işte herşey orda başladı...