Sabah, okunan ezanla uyandı, abdestini alıp, namazını kıldı. Seccadesini toplayıp, mutfaktan bir bardak suyla odasına döndü Işığı kapatıp, yatağına geçtiği sırada telefonu çaldı." Efendim annem."
" Kuzum kıldın mı namazını?"
"Evet şimdi bitti,yatıcaktım bende birazdan."
" Gelmeyecek misin?"
" Hayır anne kendimi iyi hissetmiyorum, gelmesem daha iyi olacak."
" Geleyim kötüysen kuzum. "
" Hayır gelmene gerek yok."
"İyiydin ne oldu birden çocuklar cok mu yoruyor seni kızım "
"Halsizlik var anne, bilmiyorum ki nasıl oldu. Aklın bende kalmasın, o kadar kötü değilim."
" Tamam kuzum, dikkat et kendine. Düğünden sonra fazla durmam o vakit gelirim ben. İzin alsan bir kaç gün işe gitmesen."
" Üç gün almıştım zaten annem. Merak etme sen beni iyiyim ben dinlenirsem daha iyi olacağım Allah'ın izniyle."
"Inşallah kuzum hadi uyu artık. Allah rahatlık versin annem."
Içi kan aglasada, bunu annesine belli etmek istemiyor. Hem ne diyecek, nasıl anlatacak ki! Gerçekten de Fırat' ın dediği gibi böyle olmasını kendisi mi istedi. Bir şans verseydi, daha farklı olabilir miydi?
Kenan ya o asıl ona ne diyecek?
Kahvaltıya gitmişlerdi ama ne doğru düzgün konuşmuş, ne birşeyler yiyebilmisti. Kenan'ın da ilgisi daha kötü hissettiriyordu.
Bir yanı bitirmek istiyor, diğer yanı cok hayal kurduk diyor. Ama doğru olan bitirmesi gerektiğiydi.Ya sonra?
Sonrası yok işte.
Annesini de alıp, buralardan gitmek istiyor ama nasıl?
Kimselerin tanımadığı, tamamen yabancı oldukları bir yere gitmek neyi değiştirir ki?
O gücü kendinde bulsa....
Ah Fırat!!!
Bu kadar mı gözün döndü.
Seviyorum demişti, sevgi bu mu?
Insan sevdiğine kıyar mı?
Hiç sönmeyecek bir ateşe atar mı?
Yaşadığı sürece affetmeyecek ve Rabbine havale etmekten başka ne gelir ki elinden.
Bu düşüncelerimden sıyrılıp yatağına uzanıp kapattı gözlerini.
Gözünü çalan telefonla açtı, arayan Kenan, merak etmesi normal değilmi? Nasıl bitirecek, bütün kalbiyle severken nasıl hayatından çıkaracak ki onu. Bir süre konuştuktan sonra bugün buluşmak istediğini söyledi. Cesaretini toparlayıp konuşması gerekiyor. Zira kendini o gelinliği giyecek kadar temiz görmüyorken, daha fazla uzamadan bitirmesi gerekiyor. Banyoya girip duş aldıktan sonra, siyah robadan elbisesini giyinip, üzerine siyah şalı bağladı. Salonun penceresine yanaşıp, tedirgin bir halde perdeyi aralayıp dışarı baktı, ruh hastası burada olabilirmi diye.
Ona karşı hisleri çok değişik; hem çok korkuyor, karşısına çıkarsa ne yaparım duygusu mahvediyor genç kızı. Hem de acıyor, yaptığı şey onun ne kadar aciz bir insan olduğunu gösteriyor. Olmadığını görünce çıktı evden. Yürüyerek gidebileceği bir mesafede olmasına rağmen, taksiye binip ne olur ne olmaz diye. 15 dakika sonra gelmişti, Kenan daha gelmemiş. Kafenin bahçesi çok kalabalık, içeri girip köşedeki masaya oturdu. Çok geçmeden Kenan'da geldi, etrafa bakındığını görünce elini kaldırmasıyla, Sedef'i görüp yanına gelip oturdu. Çayını içerken, nasıl konuya gireceğini düşünüyor ama kendi kendine düşünüp cesaretlenmesi ne kadar da kolaymış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ SAYHA
General FictionBeklenen gün geldi, Sedef hanım." Gözleri o kadar tuhaf bakıyordu ki; korkuyla ayağı kalktı. Arkasındaki gençlerden biri arabanın kapısını açtı, adım atmaya yeltendi ki diğer genç arkadan sarılıp ağzını kapattı. Kalbi duracakmış gibi hızla atmaya...