YENİDEN DOĞAR GÜNEŞ

188 56 7
                                    

Kapıyı Serpil hanım açtı, samimi bir gülüşle içeri aldı genç kızı. Önce iki türk kahvesi alarak salonda oturdular. Bilmesi gerekenleri anlatıp evi gezdirdi. Çok büyük bir evdi burası. Gösterişli mobilyalar yerine, spor ve koyu renk kullanılmıştı. Mutfak dolapları, masa ve sandalyeler dahi siyahtı. Bir kere daha siyah renginin asaleti konuşmuştu.

Serpil hanım sadece birkaç gün kalıp, yapması gerekenleri anlatıp ayrılacaktı. O gün sadece konuşmak için geldi, yanında eşya getirmedi. O yüzden akşama doğru eve gidip, valizini toparlayacaktı. Hem annesi Konya'ya gideceği için onunla da vedalaşması gerekti. Uzun süreli bir ayrılık olmayacaktı, en azından Sedef öyle düşünüyordu. Evi gezdirme, kalacağı odayıda görmesiyle son buldu. Çalışkanların odaları en alt kartaydı. Herkesin odasına tek kişilik bir baza ve dolap vardı, fena değildi. Sedef'in odasından bahçeye açılan bir kapısı vardı bu çok güzeldi. Kendine ait zamanları dört duvar arasında geçirmeyecek olması hoşnut etmişti. Çok geç olmadan eve gidip, gelmesi gerektiğini söyledi Serpil hanım.

Bu gece evinde son gecesi olacak, sabah erkenden gelirim diyerek çıktı. Durak biraz uzaktı eve, yürümesi gerekti. Kulaklığı çıkarıp taktı, frekans değiştirirken duyduğu sesle sesi yükseltip dinlemeye başladı ağır ağrı yürürken.

" Bak oyuncaklar var önünde deste, deste
Hevesle yanan mum sönmez güçsüz bir nefeste

Sen korkma yeniden doğar güneş
Tut cebinde ne kaldıysa hatalarından
Koy kendi kendini kendi yerine
Korkarsan adım almaktan ya da
Tut ki derinlere dalmaktan."

Ne de güzel geldi bu şarkı Sedef'e. Adımlarını biraz daha sağlam attı.
Kendi duyacağı bir sesle " Sen korkma yeniden doğar güneş" dedi ve uzun zamandır yapmadığı şeyi yapıp gülümsedi.

Eve geldiğinde cebinden çıkardığı anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdi. Ama gördüğü manzara karşısında yüreği paramparça oldu. Annesi yere oturmuş, elindeki çerçeveye bakarak hem konuşuyor hem ağlıyordu;

"Ah Necip bey ah, senin yokluğun çok kolaymış gibi birde kızım gidiyor benden. Koruyamıyorum, serserinin biri musallat olmuş, herkes konuşur olmuş. "

Sedef'in de gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. Daha fazla duramadı, çantasını olduğu yere bırakıp annesine doğru ilerledi ve sarıldı. Annesinin de ona sarılmasıyla ağladılar beraber.

Sedef'in geri çekilip, annesinin gözyaşlarını silmesiyle yaşlı kadın sessizleşti.

" Annem yapma böyle ne olur, bir yere gittiğim yok. Sadece bir kaç ay sonra gene beraberiz. Ayrılmak yok."

"Elimde değil yavrum " diyebildi sadece.

"Gül bakayım sana yakışıyor mu hiç böyle sulu göz olmak? Hadi seninle güzel bir akşam yemeği yiyelim."

" Sen gelmezsin diye birsey yapmadım ki ben."

" Yaparız hemen birşeyler hadi kalk sen yüzünü yıka kendine gel. Ben mutfağa giriyorum" derken yanağına bir öpücük kondurdu.

Mutfağa adımlarını atarken midesinin kaynadığını hissetti. Dolabı açıp, bir bardağa soğuk süt doldurdu ve içti, yemeğe başlamadan önce. Annesi de çok geçmeden geldi, başladılar yemek yapımına.

Yemeklerini yerken Sedef yüzünden gülümsemeyi eksik etmedi. Annesinin aklı kendisinde kalacaktı biliyordu, o yüzden bu akşam kendini zorlayıp mutlu olduğunu göstermeye çabalıyordu. Kendi kendini de temkinliyordu içinden " Sen korkma yeniden doğar güneş " diye. Basit bir şarkıydı belki ama o an içine dokunmuştu. Annesinin;

SESSİZ SAYHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin