Gözlerim dolmuştu uzun süren bir sessizlikten sonra artık göz yaşlarımı tutamıyordum. Saçımı bir yana attı ve biraz daha yaklaştı. Artık onun ne olduğunu biliyordum. O, o bir vampirdi
"İyi geceler süper dağınık ev arkadaşım Rosè" ... Sabah uyandığımda saat 11'di. Üniversiteye girince zamanın sabahları daha hızlı akmasıyla ilgili bir tez yapmaya karar verip istemesemde yatağımdan kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp henüz tam açılmamış gözlerimle aşağıya indim. Benden bir kaç dakika sonrada Jungkook üstünde lacivert bir takım elbiseyle inmişti. "Takım elbise? Wow çok iddalısın"
"Sence kravat taksam mı?"
"Bilmem, vaazdan sonra nikah varsa tak"
"Ha ha ve ha" Göz devirip masadaki zeytinlerden bir tane aldım
"Belki, bir ihtimal, sen Jennie'den hoşlanıyor olabilirimisin?" Kısa bir süre büyüttüğü gözleriyle bana baktıktan sonra ceketini düzelterek konuştu.
"TCK TCK TCK, ben burada bütün din sevgimle kiliseye gidiyorum senin düşündüklerine bakar mısın!"
"Din sevgin? Anlıyorum. Şey, dün kulaklık falan diyordun noldu o işler?" Biraz düşündükten sonra iyi bir yalan bulmuş olmalıki söze girdi
"Bir kere ben ilahi dinliyecektim. Sen anlamazsın" Hayır, iyi bir yalan bulamamış.
"Ben anlamam öylemi?!?"
"Anlar mısın?" Bir kaç dakika gözlerimi evde dolaştırdıktan sonra ona geri döndüm
"Konunun bununla ne alakası var!"
Gülüp masaya oturdu. Kısaca sohbet edip yemek yedikten sonra. Jungkook kiliseye gitti. Bende bir kaç saat televizyon izledim. Artık sıkıntıdan ölmek üzereyken telefonumun çalmasıyla oturduğum yerde dikleştim.
Lisa arıyor...
Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde lisanın endişeli sesi kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.
"Lisaa?" Telefondan rüzgar ve ayak sesleri geliyordu
"Rosè, buluşalım mı?"
"Olur, sen nerdesin?"
"Konum atıyorum" Çok geçmeden konum geldi. Yüzümde yayvan bir gülümseme oluşunca Lisa'yı aradım.
"Sencede partilemek için biraz erken değil mi?"
"Sadece gel" ... Konum attığı yere gelince içeri girdim etrafa biraz bakındığımda Lisa barın en uç kısmında oturup elindeki bardakla oynuyordu. Yüzüne baktığımda hiç mutlu durmadığını fark etmem çok sürmemişti. Yanındaki sandalyeyi çekip çantamı masaya fırlattım.
"Selam bebek" Lisa yarım ağız güldü. Hala bana bakmıyorken benimde yüzüm düşmüştü.
"Lisaa, ne oldu?" İçkisinden bir yudum aldı.
"Kötü bir şey yaptım... çok köyü bir şey yaptım"
"Anlatmaya ne dersin?" Geldiğimden beri ilk defa yüzüme baktı mimiklerimi iyice inceledikten sonra gözlerini tekrar gözerime çıkarıp konuştu.
"Jennie' ye söylemek yok! Yani elbette öğrenincek ama benden duysun istiyorum. Offff!"
"He işte o, peki isimsizin attığı fotoğrafı hatırlıyor musun? Yüzü belli olmayan bür kız ile öpüşüyordu."
"Evet.. o çocuktan gerçekten nefret ediyorum! Sürtüğün teki için Jenniemi aldattı. Pislik" Lisanın gözünden bir yaş aktığında büyü bir şaşkınlıkla ona döndüm
"Lisaa, iyimisin?"
"İşte o fotoğraftaki sürtük...o kız benim Rosè!"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Offffffffff Yazarınız shook Vote ve yorum bırakmayıda unutmayalım. Byeee
