YENİ HAYAT

105 12 31
                                    

  Babam artık yok. Gitti. Benim gölgesine sığınmaya bile razı olduğum adamın artık gölgesi yok soğuk bir bedeni var. Bedeni gibi soğuk toprağın altına giricek şimdi. Yürürken neden her adımım uzuyor? Yer neden çöküyor? Ve başımdaki bu acı ne?

  Off! Başım. Odada mıyım Ben? "Ahh, ne oluyor?" "Sana bi'şey söylememiz gerek." "Tabi!" Bana acıyan bakışlar eşliğinde duyduğum o iki kelime iplerimi kopardı "Anneni kaybettik." Tepki yok, düşünce yok. Boşluk.

  Boş bir duvar nasıl bu kadar bana benzeyebiliyor? Kimse gelmesin yanıma. İçmeyeceğim ilaç falan. Annemi babamı benden alan lanet neden benin canımı almıyor? Ama Bana bir şey olursa Elasu'ya ne olacak? O zaman oda ölsün neden hala yaşıyor? "Ablişkom, ben çok sıkıldım, hadi oyun oynayalım." Beni hayata bağlayan tek sebep... Ama yaşamak istemeyen birine neden yaşam amacı sunuyorsun ki Elasu?

  "Neden ölmüyosun Elasu? Neden,neden,neden? Öl artık öl. Öl..." iki gündür konuşmadığımdan sesim çatallaşmış. Kardeşim bana canavarmışım gibi bakıyor. Sanıyorum ruhum ölüyor.

  Bir sakinleştirici daha ve gözyaşlarımı ilk kez dökülüyor. Uyandığımda aklıma ilk gelen Ela'nın bana bakışları oldu. Ben ne yaptım. Koş Rümeysa koş. Ela'nın odasının kapısında ona zarar veririm diye hemşireler durdurdu beni. "Ne diyosunuz siz ya, kardeşim o benin anlık bir şok yüzünden beni ondan ayıramassınız." Bağırdığımın farkında bike değilim. Kapıyı açtıklarında Ela bana baktı, gözlerinde korkuyla. Bir adım geri gidince anladım ne yaptığımı. Koştum sarıldım ona ve içimdeki tüm zehri attım gözyaşlarımla. Ela'nın dizine yattım ağlarken uyuya kalmışım. Uyandığımda benim minik cadım hala saçlarımı okşuyordu.

  Ne demişti babam bana "Siz birbirinizi tamamlıyotsunuz. Eğer birbirinizi bırakırsanız hakkım size haram olsun. Bizim size en büyük mirasımız kardeşliğiniz."

  Hayatta katbedebileceğim tek şey Ela ve benim onu kaybetmeye hiç niyetim yok.

  Daha çok sarıldım Ela'ya. Acaba biliyor muydu olanları? Kalktım, yanağından küçük bir öpücük alıp odanın yanındaki bir ağabeye Ela'nın haberi olup olmadığını sordum. Daha bir şey bilmediğini söyleyince rahatladım. Bence bunu biraz daha büyüdüğü zaman öğrenmeliydi. Odaya girer girmez eskisi gibi kucağıma atladı." Minik cadı, ne yapmak istersin bakalım. Hangi oyunu oynayalım? Yalnız kimseyi rahatsız etmeden, tamam mı?" " O zaman o zaman hmmmm... Şaşıran eşşek?" "Olur."

  Oyun bitince geldik Ela'nın en sevmediği kısıma." Hadi bakalım artık kitap okuma  vakti!" "Yaaaa!"  "Mızmızlık yok okunacak o kitaplar! Tabii sonra çikolata istemiyorsan okumayabilirsin minik cadı." O kadar kararsız kaldı ki bir tarafta en sevdiği çikolata diğer tarafta okumaktan nefret ettiği kitaplar. Tahmiğnimi asla boşa çıkarmayıp kitap okumayı kabul etti.  

  Onu ne olursa olsun bırakmayacağıma sözler verirken aklıma dedemin bahçesi içindeki küçük yer geldi. Dedeme bu fikri açtığımda benim yanımda kalın. Niye kendini yoracaksın gibi şeyler söylesede kimseye yük olmak istemiyordum. En sonunda "En azından gözümün önünde olursunuz." Dedi ve kabul etti.

  Hastaneden iki hafta sonra cuma günü sağlık çalışanlarının alkışları eşliğinde çıktık. Pilanladığım her şeyi gerçekleştireceğim. Ve eğer kardeşim için iyi bir şeyler yapmak istiyorsam hiç sevmeme ramen okulda çok başarılı olmak zorundayım. Güçlü olmak zorundayım.

Ben kendimi Rümeysa'nın yerine koyarak yazıyorum ve içim yanıyor. Dış görünüşlerle ilgili pek hatta hiç bir şey yazmadım Ama onları şöyle anlatabilirim.
Rümeysa: Orta uzunlukta kumral  saçları,
maviş maviş gözleri olan, boyu 1.77 olan çok güzel bir kız.

Elasu: Uzun kahverengi saçları olan kızıla çalan kahverengi gözleriyle ve yedi yaşında olmasına rağmen uzun sayılabilecek ablasından daha güzel biri. Ve ikiside gözlük kullanıyor.
Diğer bölümde görüşmek üzere.

RÜMEYSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin