KARA AİLESİ

29 6 39
                                    

Merhabalar. Bizim yıldızlarımız biraz ilgisiz kalmış. Hadi onları biraz sevelim, bakın rengi nasıl değişecek hemen.😊😊

Kafeden çıkıp markete gitmek için yola çıktım. Ama iki sapığın yolumu kesmesi uzun sürmedi. Hayır yani neden? Bas git yoluna ağbicim... Ah, pardon sizden ağabey olmaz, sizden olsa olsa... Estağfurullah yaa.

Motosikletten inip kaskı çıkardığımda biri diğerinin koluna vurdu. "Selam." "Selam bebeğim. Bizimle takılsana bu gece." "Randevu defterime bakmam lazım yakışıklı. Ya daaa bu gece sizinle mi olsam?" heyecanlarının nedenini anlamak çok zor.

"Karşılığında ne istiyorsun?" Yine mi yaa? "Eğlence?" "Nasıl yani, bir şey istemiyorsun... Öyle mi?" "Yoo, istiyorum. Beni eylendirin. Yeter." bana inandıklarına emin olunca birinin beline sarıldım. Elektiriği yiyince kucağıma bayıldı. Elektroşoku hemen çantaya koydum.

"Ahh! Yardım et. Bir şeyler oldu buna." "Heyecandandır güzelim boşver sen onu." Dedi. Ciddi mi bu it. Pardon köpekleri çok severim, hakaret oldu şu an.

"İyi o zaman seninle takılalım. Hem ikinizden birini seçmek zorundaydım zaten." diyerek gülümsedim. "Gel bakalım." O kolunu açınca bende şirin bir şekilde ona sarıldım. Ve sonraaaa... CIZZZZZZ.

Bayılmasına izin vermeden durdum. "Lan biz sizin yüzünüzden hep böyle mi gezeceğiz şer*****ler. Napayım şimdi ben size! Mahfedeyim mi hayatını. Gurur saydığın şeyi alayım mı elinden! (bağırarak) Kırayım kuşunun kanatlarını, uçamaz hale getireyim mi, insanlıktan nasibini almamış pislik!" diyip bastım bacak arasına tekmeyi.

O yerde kıvranırken bende polisi aradım. Sonrada bayılttım haysiyetsizi. Polisler gelince ses kaydını dinlettim. Onlar adamları paketlerken bende numaramı verip gitmem gerektiğini söyledim.

Markete gittiğimde Arif amca beni gülücüklerle karşıladı. "Hoş geldin. Hallettim mi işini?" "Evet. Sen ne yaptın Arif amca?" "Napayım kızım işte, sen olmayınca dükkanın bereketi kaçıyor. Kimse de gelmedi sıkıldım otur otur." ben bu adama gülmeden duramıyorum.

Çok şirin yaa. İnce bedeni, beyaz saçı, kırlaşmış bıyıklarının altından sarkıttığı alt dudağı ona olmaması gereken bir şirinlik katıyor.

"Kızım haftalığın." "Aa evet bu hafta 100 tl Arif amca." "Olur mu hiç. Ne zamandır artı dan izin almadın. Bir hafta dersin için izin aldın diye haftalığından kesecek değilim yaa."

"Arif amca zaten hak etmiyorum verdiğin parayı bi'de şimdi..." "Sus bakayım. Sen hak etmediğim hiç bir şey almadın benden. Şurayı açtığımdan beri bir tane doğru adam çalışmadı. Sen benim bereketimsim. Senin gibi temiz, akıllı, uslu, şirin, ahlaklı biri her şeyi hak eder. Al şimdi bunları, sinirlendirme beni." " Ee iyi o zaman."

Saat altıda Mertlere gitmek için hazırlanıp yola koyulduk.

Mert'i arayıp evlerinin kaçıncı katta olduğunu sordum. Cevabı alınca asonsöre binip dokuzuncu kata çıktık. Asonsöre binmek Ela'yı deli gibi eylendirsede beni bir fena yapıyor.

Dur artııık. Dın! Şükürler olsun. Mert bizi kapıda bekliyordu. Midem alt ust olduğundan sevinçle hoşgeldiniz diyen Mert'i cevapsız bırakıp "Lavabo nerde?" dedim telaşla. "Sağda." cevabını alır almaz hızla oraya gittim. Elimi yüzümü çeşmeden akan buz gibi suyla yıkadım.

Kapıyı açtığımda ise Mert'in orda bekliyor olması beklediğim en son şeydi sanırım. "İyi misin, yüzün sapsarı olmuştu?" Dedi endişeyle. "İyiyim. Asonsörleri hiç sevmiyorum ben yaa. Bir tuhaf oluyorum." "Haa. İçeri geçelim o zaman hadi."

Başımı olumlu anlamda sallayıp onu takip ettim. İçerde Ela ve Mert'in annesi hararetli hararetli konuşuyorlardı. Biraz dinleyince konunun ben olduğumu anladım. Neymiş hep ders çalışmasını istiyormuşum hanımın. Ağzın yamulur kız!

RÜMEYSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin