Gitmeliyim

11 4 0
                                    

  İkinci sınavlarımızda yapıldı. Kayda geçirildi. Ben birinci, Mert ikinci, Ahmet dokuzuncu oldu okul sıralamasında. Denemelerdede durum aynı genel olarak. Mutlu olmam gerekir. Ama olamıyorum. Neden mi? Dün babamın, bu gün annemin ölüm yıl dönümü olduğu için.

  Duygularımı bastırmak benim hasta olmama neden olur hep. Ve yine hastalandım. Kendime bakmak konusunda herzaman iyiyimdir. Ama o ilaçların tadı. Ahh! Hayır. Hele koku. Şurup kokusu en sevmediğim kokular arasındadır. Kokulara karşı hassas olmak bazen iyi bir şey olmuyor.

  Yemekhanede oturmuş ilaçları içip içmemek arasında gel git yaparken Mert geldi yanıma. "İç onları hemen!" sesi yüksek ve oldukça sertti. Bu zamanda sert olmak benim gibi duygularını kontrol edemeyen biri için delirtici.

  "İçmiyorum! Zorla mı!" Engelleyemiyorum kendimi. "Evet, zorla! Sağlığın söz konusu!" Ne zamandan beri önemser oldun sen beni! Susmam gerekiyor. Sus. Sus.

  "Rümeysa, iç hadi şunları! Daha kötü olacaksın hadi!" Bana böyle davranmaya devam edersen sonumuz kötü olacak. "Rümeysa!" Bağırması bardağı taşıran son damla oldu. Bir hışımla kalktım oturduğum yerden. Acımasızca bakıyordum Mert'in yüzüne.

  "Kes beni zorlamayı! Önemsiyormuş gibi davranmayı kes! Anladın mı. Neyimsin sen benim? Annem, babam, kardeşim... Sevgilim? Hiç birisin. Karışma bana!" Ben uzaklaşmaya çalıştım ama kolumu sıkıca tuttu. Burda kalmam doğru değil.

  "Arkadaşınım. Ve buna hakkım var. Seni düşünmeye hakkım var!" Değilsin. "Değilsin! Sen. Benim. Arkadaşım. Değilsin! Asla da olamazsın." Sinirle bıraktı kolumu. "Neden? Neden olamıyorum?" "Çünkü seni hiç öyle görmedim. Ben sana..." hayır. Bunun devamı gelemez.

  "Sen bana..? Ne, sen bana? Devam et. Seni önemsemem mi suç?" "Konuşmak İSTEMİYORUM!" Arkamı dönüp uzaklaştım ordan.

  "Gitmeliyim. Gitmeliyim."

***

  Nöbetçi öğrencilierin sınıfa girmesiyle ders bölündü. "Erasmusa girmek isteyen öğrenciler müdür yardısının odasından sınavlara katılmak için form doldurabilirmiş."

  Doğru. Gideceğim burdan. Ne kadar uzak o kadar iyi.

***

  "Rümeysa, dinler misin beni? Lütfen." "Neyi dinleyeceğim? Anlamıyorum,neden bu aralar herkes bana birşeyler anlatma peşinde?" Derin bir iç çekti. Sonrada beni kolumdan çekerek bahçedeki bir banka oturttu.

  "Açık konuşalım. Sen bana aşıksın, değil mi?" Evet. "Hayır. Değilim. Ama sen bana aşıksın." Gözlerinin içine baka baka söyledim bunu. Afalladı. "Hayır, yok öyle bir şey." "Yalancı!" "Hayır dedim." "Yalan söyleme." "Söylemiyorum!"

  "Ses tonun yükseldi, ne diyeceğini bilemez hale geldin ve en önemlisi gözlerin sol alta kaydı. Yani yalanını kelimelere dökmeye çalıtın, ama beceremedin. Paniklediğinde yalan söyleyemiyorsun. Yalan söylerken sakin kalmaya çalış." Şaşkınca bana bakıp "Nasıl olabilir?" Dedi.

  "Mert, sen benim arkadaşım değilsin, olamazsında. Benden ne kadar uzaksın, o kadar iyi. Anla bunu artık. Sen uzuk durmamakta ısrar ediyorsun madem, ben uzak duracağım senden. Bu yüzden beni fazla zorlama."

  Duygusuzluğumu korumaya çalışarak uzaklaştım yanından. Arkamdan bağırdı bu sefer. "Neden arkadaşınmışım gibi yaptın o zaman?" Yeniden yanına gittim. "Sana sadece ders çalıştırdım. Başka hiçbir şey yoktu. Ben Azra'ya bile bana karışmadığı sürece dokunmuyorum. Kendini nimetten sayma o yüzden."

  Söylediklerim bana bile acı verirken, ondaki etkisini merak ediyorum açıkcası.

  Çıkışta Ahmet koşarak geldi yanıma. "Kız, dur iki dakika." Ellerini dizlerinin üzerine koyup soluklandı biraz. "Niye kavga ettiniz Mertle?" Dedi doğrulurken. "Sen karışmaaaa." Bana doğru gelerek hafif kızgın bir sesle "O ne demek, o? Ben size çöpçatanlık yapmaya çalışayım, siz kavga edin. Oldu canım!" Her zamanki Ahmet işte. "Ela'yı almam gerek okuldan." "Yalana bak yalana. Sabah demedin mi, Ela hasta, okula gitmedi, diye. Hm?" Hay ağzıma... "Bende geleceğim senle." Duraksadı sonra "Hem mezar ziyareti de yaparız." Başımla onayladım onu.

  Bugün Ela'yı getirmedim. Yasin okurken Ahmette mezarın üstüne düşmüş yaprakları temizledi. Duadan sonra "Ahmet, sen git. Ben biraz daha kalacağım." dedim gayet sakin bir sesle. "Yok, birlikte gidelim,gel." Bana elini uzatmasının ve burdan götürmek istemesinin tek nedeni ağlayacak olduğumu biliyor oluşu. "Sen varken konuşumıyorum. Git hadi."

  İstemesede gitti. Bende önce babamın sonra annemin daha sonrada sekiz yıl önce annemin düşürdüğü kardeşimin topraklarında gezdirdim elimi. Gerçek kardeşimin mezarı... Ela büyüdünde anlamasın diye adını bile yazdırmadığımız kardeşimin mezarı...

 

Bu bölüm biraz kısa. Ama olaylar burdan sonra Rümeysa için başladı diyebilirim. Umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorum atmayı unutmayın.

RÜMEYSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin