İddia

29 5 2
                                    

Mert'in ağzından

Kalbim yavaş. Dur bir. Bu ne hız! Belli etme. Of ama böyle atman sağlığımız için hiç iyi değil. Evet tam üç aydır peşinde koşuyordum ama heveslik bir şeydi. Onunda diğerleri gibi olduğunu düşünüyordum. Bütün tezlerim çürüdü. Bu bir ilk. Emin olduğum tek şey, eskiden bana aşık oluşu. Şimdi, gözlerinde yaşayan birinin parıltısı yok. Daha ziyade ölümü arzuluyor gibi. Beni dünyanın en güzel düşüncesinden koparan bizim zevzek Arda "Oğlum sen bu ruhsuzla takıla takıla ona benzemeye başladın. Dikkat et kendine!" "Ruhsuz demeyin ya Rümeysa'ya." Ahmet yanımıza gelirken "Niye kanka? Başka isim mi buldun, mesela büyücü..." bu çocuğu dõvmemem için bir sebep var mı? Yoksa dövecem çünkü. Ağlattı zaten kızı. Hadi dövelim. "Lan sen akıllanmadın mı? İlla dayak istiyorsan şöyle kardeşim, Rümeysa'ya laf atmana gerek yok ben senin ağzını burnunu kırarım." onun sakinliği beni dahada delirtiyor. İte bak hele. Mert sana ilk kez şiddeti öneriyorum. Vicdan yaptırmam. Kalk gebert şunu.
İç sestende onay geldiğine göre... Tam davrandım, Rümeysa gibi kolumu büktü. "Çıkışa sakla kanka. Ha Rümeysa bana iki yıl bir şeyler gösermişti. İlk kez kullandım ama işe yarıyormuş." Bu niye bu kadar acıtıyor?. Masaya oturduk. Tabii ben yine tiripliyim. "Mert, özür diledim Rümeysa'dan merak etme." "Tamam, şimdi zamanı geri sar ve o kızın göz yaşlarını geri gözüne koy. Ağladı lan." Ne dedim ben? Allah kahretmesin. Topluluk olarak "O ne demek a*k!" bunu dört kişi koro halinde söyleyince herkes bize döndü. Ahmet mırıldanarak "İyiki girdim iddiaya." dedi. Bunu sonra düşünürüm. Direk yüzümü ellerim arasına aldım. "Susun." Sınıfa girince Rümeysa'nın yanına oturdum. Sürekli sesleniyorum ama bakmıyor bana. En sonunda "Okuldayken ders dışı bir sebep için yanıma gelme!" dedi gözlerinden ateş atarak. Ağaç evi soracaktım ama döndüm hemen "Ne zaman diğer ders günü?" "Hmm... Bir daha öyle bir gün olmayacak. Kütüphanede hafta sonları çalışırız. Git şimdi!" "Ta tamam."
Çıkışta durakta bekliyorduk. Eve gitmek istiyorum. Evet babam bu okulda öğretmen ama aynı arabaya fark edilir diye binmiyoruz. Bizimkiler beni dürtünce fark ettim Rümeysa'nın önümüzde durduğunu. No'lur çıkarma... Derken saçlarını savurarak çıkardı kaskı. Bari maske dursun. Onuda süper havalı bir şekilde çıkardı. Ben direk arkadaşlarımın tepkisine baktım. Ahmet dahil hepsinin ağzı on metre açıktı. Rümeysa deri ceketinin fermuğarını yarıya kadar indirip bize doğru geldi. "Selam çocuklar. Ağzınızı kapatında sinek kaçmasın." Ali hemen Rümeysa'ya asıldı. "Selam Rümeyy. Güzelim bizim senden niye hiç haberimiz olmamış ya. Ah, doğru. Işığın engellemiştir." Rümeysa'nın cevabıysa "Trafikte bu iltifat bana fazlasıyla geliyor. Orijinal ol biraz." Ali'yi böyle bozan bir kızı daha önce hiç görmemiştim. Biz okulun altı yakışıklısı böyle şeylere alışık değiliz. Arda kızların özgür ruhlu olanlarını sever ve oda yavaştan Rümeysa'ya yürüyor. "Nasıl öğrendin, biraz anlatabilir misin?" "Yarınki davetime teşrif ederseniz..." davet... Ahmet anlamış gibi Rümeysa'ya güzel işareti yaptı. Oysa ukalaca gülüyor. Ne haltlar dönüyo hala anlamadım. Furkan aklımdaki soruyu sordu. "Ne daveti, sen neden davet veriyorsun ve nereye?" aramızdaki en ciddi kişi olaması onu. sevmeme neden oluyor. "Sadece sizi tanımak istiyorum. Nerdeeeee... Okulun arkasındaki kafe uygun mudur?" Hemen kabul ettiler. Niye kabul ediyorsunuz ya! "Mert sen kesin geleceksin." itiraz mekanizmam tamamen kapalı. "Tamam." Arkasını döndü gidiyordu, elini havaya kaldırıp permaklarını hareket ettirerek "Saat 9 da." Sonra bize döndü ve "Hepinizi bekliyoruuuum." dedi. "İki dakka beklesene." Hemen yanına gittim. Neydi bu şimdi? Maske takıp önümüzde durmalar falan. "Niye yaptın böyle bi'şeyi sen şimdi. Herkesin öğreneceğini biliyorsun de'mi?" "Biliyorum." "Sen... Anlayamıyorum, deli olacağım!" "Of boşver." "Ne? Neyse, nereye gidiyorsun? Cuma ya ondan sordum." "Ela'yı alıp mezara gidicem. Gel istersen ama eve bırakamam seni." "Olur." Cevap vermeden motorsiklete bindi, bende arkasına. Alıştım artık. Mezarlıklar beni hep kasmıştı zaten. Biz görmesekte sayısız ölü insan var burda. Ve genelde mezarlıklara bayramlarda bile girmem. Buraya girdiğim andada vücüdumdan çekilen kanı hissettim. Ayşe teyze ve Osman amcanın mezarlarının yanına geldiğimizde gördüğüm yazı ağlama isteği oluşturdu. İNCİ AİLE MEZARLIĞI. Orda Rümeysa'nında olma ihtimalini düşündüm biran. Hayır,istemiyorum onun hayatımdan çıkmasını. O yasin okurken benim aklımdan geçenler başındaki siyah örtünün ona ne kadar yakıştığı ve sesinin çok güzel oluşuydu. Biliyorum onu sevdiğimi ama miktarı... İşte onu bilmiyorum. Mezarlıkdan çıkarken "Her cuma geliyor musun?" dedim. "Ayın üç cuması Ela ile bazen de kafama eser öyle..." "Hiç korkmuyor musun? Birsürü ölü var burda." bana gülerek döndü ve dedi ki "Babasını ölümünü izleyen birine soruyorsun bu soruyu, sence korkar mıyım?" Onu daha fazla dinlerden babama olan kızgınlım geçecek, o yüzden daha fazla soru sormadım. Daha sonra otobüse binip eve gittim. Eve girer girmez beni babam karşıladı. "Bakıyorum alıştın Rümeysa'ya." Evet babama uzun süredir fazla kızıyorum belki fakat bu gün farklı... Bu gün kendim için değil sevdiğim kız için kızgınlığım. "Sen nasıl bu kadar bencil olabildin? O kızın küçücük bir kardeşi var. Tek başına mücadele ediyor, her şeyle. Çalışıyor. Hiç mi düşünmedin ya hayatı zorlaşırsa iyice diye? Zaten zor bir hayatı var. Ama ben başarılı olayım yeter, kimse önemli değil. Eğer öyleyse bana inanacaktın. Çalışmamışım muamelesi yapmayacaktın Muhammet Kara. Anladın mı beni? Ayıracaksın bizi! Ayrıca yarın Rümeysa ve Ela bize yemeğe gelcek. Ha, unutmadan utanıyorsun ya benden... Söylemiyorsun ya oğlun olduğumu... herkese söylicem. Utanmaya devam et benden." Onu dinlemeden odamın kapısını sertçe kapatıp uyuyor taklidi yaptım. Annem bir pisikolok, babam matematik öğretmeni. Bu nedenle LGS sonucu geldiğinde çevrem bana hayal kırklığına uğradıklarını söylemişler, ayrıca yakın akrabağlarımızdan bağzıları sınavlarda kopya çektiğimi ve gerçek sınavda kopya çekemediğimden düşük bir puan almış olabileceğimi söylemişti. Ağrıma giden o değilde babamın buna inanmış olmasıydı. Babam benim güven kaynağımdı. O bana hep güveniyor derdim ama hiçbir şey öyle değilmiş. Kendime güvenim kırıldığında ondan güç alırdım. Ama o bana inanmadı. Rümeysa'dan gizlice çektiğim fotoğraflara bakıyorken kaptım çalındı. Telefonu yastığın altına koydup gözlerini kapattım. Sonra kapı açıldı. Biri alnımdan öptü beni. Sakallarının batmasından anladım babam olduğunu. "Ben senden hiç utanmadım oğlum. Hep gurur duydum. Dersler değil önemli olan. Ben senin güzel niyetinle gurur duyarım ancak. Oğlum olduğunu senden utandığımdan değil en güzel yılların öğretmen çocuğusun diye kaybolmasına diye söylemiyorum. Biliyorum dışlarlar seni çünkü bu sebepten. Ayrıca biliyorum uyumadığını, duvara konuşmuyorum herhalde. Kalk!" Oflayarak oturdum "Tamam diyelim benden utamıyorsun, bana inanmak yerine tutup saçma sapan insanların söylediklerine inandın sen. Sanki hiç çalışmamışım gibi, sen bunu görmemişsin gibi." "O da bizim cahilliğimiz olsun be oğlum. Sonradan fark ettim ama çok geçti." "Baba, Rümeysa'ya yük olmak istemiyorum. Lütfen ayır bizi." "Rümeysa çalışıyor diyeyse bu öyle zor durumda olduğundan çalışmıyor. Maddi durumu gayet iyi. 3 evi 1 dükkanı var. Üniversitesi için para biriktiyor. Sordum çalıştığın için mi istemiyorsunuz diye ama hayır benimle konuşmuyor dedi." Sonra onun o şirin halleri geldi aklıma. Yüzümde hemen güzel bir tebessüm oluşturdu."Kime çektin diyeceğim, bende annene aşık olunca başlamıştım çalışmaya." Ne? Aşk mı? "Ne aşkı baba ya! Aşık maşık değilim ben!" Ses tonun yükselince babam gülerek "Hıhı, öyledir." "Çok eyleniyorsun bakıyorumda." "Sonuncu olmana ilk kez sevindim bu yöntem aklıma gelince. Sen aşıksın değil mi Rümeysa'ya?" kabul etmek daha mantıklı gibi sanki. "Evet." Bunu söylerken istemsiz olarak güldüm, başımı eydim. Yanaklarımın cayır cayır yanması kızardıklarını çok belli ediyordu. "Ee... Yemek yemiyor musunuz küçük bey?" "Annem ne yaptı?" "Valla yersen pırasa..." "Hayır yaa!" diyip kafamı battaniyenin içine soktum.

...

  Sabah sekiz buçukta neyin alarmı bu. Cumartesi bugün yaa... Aa , doğru ya. Rümeysa buluşalım dedi. AMA DİĞERLERİ DE VAAAAR. Ne bu sinir, hayırdır! Tövbe tövbe... Az önce sinirlendim diye sinirlendim. Ne yaptı bu kız bana. Önceden gayet normal bir insandım ben oysa ki.
  Babam beni okulun önünde bıraktı. On dakika geciktim. Ben kafeye girdiğimde Ahmet yerlerini göstermek için elini kaldırdı. Yanlarına gidip Arda'yı Rümeysa'nın yanından kaldırmak için "Sarı, kalk!" Sonra kulağına eğilip "Gebertirim seni, uslu dur!" "Tamam bu günü bana sen ısmarlarsın o zaman!" "Tamam, kalk." Rümeysa bana tuhaf tuhaf bakıp "Neydi bu şimdi?" dedi. Hep ben mi cevapsız kalacağım, bir kerede o cevapsız kalsın. Baran "Sirke kokusu alıyorum." dedi gülerek. Baran ata sözlerini öğrenmeyi sever ama bunun ne olduğunu Rümeysa tercüme edene kadar bilmiyordum. "Ne kıskançlığından bahsediyorsun." "Senin adını ansak sinirleniyor Mert." Rümeysa tatlı tatlı gülerek "Bazı şeyleri olduğundan farklı görüyorsunuz. Beni mesela..." dedi ve sustu."Keşke biz de anlasak neden bahsettiğinizi." dedi Ali. Rümeysa ise "Sirke kokusu almak, çince bir atasözüdür ve kıskançlığı belirtmek için kullanılır." dedi gayet sakin bir ses tonuyla. "Atasözlerinden hoşlanır mısın?" "Özellikle araştırmam ama değişik bilgileri severim." Ben biraz gerilince "Of napacaz biz böyle, boş boş oturacaz mı?" dedim ve bu cevabı hiç beklemiyordum. "Yo, konuşuyoruz işte FARECİK!!!!" Ben daha bunun şokunu atlatamadan o Arda'ya yaklaşıp bir şeyler söyledi. Ve yeni fark ediyorum ki çok güzel giyinmiş ama fazla dar sanki. " Bu arada nerden giyiniyorsun fazla güzelsin de aman yani kıyafetlerin..." NE,NE NE,NEEEEEEEEEE!!!!!!! BU BENİM SABIR TESTİM OLSUN NOO'LUR YAAAA! Sakinim, derin nefes. Hıı,fuu. Hıı, fuuuuu noluyo lan. Elini tuttu. Arda. Benim sevdiğim kızın. Ayh Allahım o da gülüyor mu yaa! Kaşım seyiriyor. "Lan çek elini kolunu kızın üstünden. Rümeysa beni delirtmekse şu an amacın başardın. DELİTDİİİM!" sonra Ahmet'e baktı 've dediki "200,cash,şimdi hemmen canım." "Nasıl yaptın bilmiyorum ama Mert'i kızarttın ya hellal..." Elimi yüzüme götürdüğüm anda yandığımı fark ettim, 40 derece falan herhalde ateşim. Rümeysa birden ciddileşti 've elini Arda'nın avuçlarından çekiverdi. "Sizinle vakit geçirmek güzeldi benim yapmam gereken şeyler var size afiyet olsun." dedi ve kalktı. Bende "Ne olduğunu anlatın bari." dedim Ahmet Rümeysa'ya parasını uzatırken. Sonra oturmadan anlatmaya başladı "Biz dün iddiaya girdik ki bu seni delirtmem üzerineydi. Seni delirtirsem 200 ü kapacaktım delirtemessem bir sırrımı anlatacaktım. Bu." dedi. Tam giderken Arda "Peki ya biz?" diye seslendi. "Biz? Pardon ama pek mümkün değil o, tip tamam ama Ben her kızla olma ihtimalini düşünen biriyle, cık olmaz yaa." vurdu ve vol olduu. Gerçekten sabımı sınamışlar. Eski haline döndüğün için minnettarım aşkım.


Umarım beğenmişsinizdir. Oylamayı ve filirlrinizi yorumlarda bildirmeyi unutmayın.

RÜMEYSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin