Teklif

8 3 0
                                    

  Artık okul daha eylenceli oldu sanki. En azından bir iki kişi artık insan gibi davranıyor. "Pazar günü gece karokeye gidelim. Mary'nin 15 milyon olmasını kutlarız."

  Bana dönen bakışlarla "Ne istiyorsanız yapın. Ben yokum." dedim. Cho Hee "Senin başarını kutlayacağız. Sen olmadan nasıl olacak?" dedi

  "Yaa, Mary. Kurcalamak istemedim ama uzun zamandır iyi olmadığını düşünüyorum. Evde yemek bile yemiyorsun. Neyin var?" Elimdeki çubukları masaya koydum.

  "Asıl sizin neyiniz var? İyiyim ben." Hepsi bana inanmazca bakıyordu. "Ben iyi olmadığını düşünüyorum. Benim gibi düşünenler el kaldırsın." Bong Gil'ın oylamasına ben dışında hepsi el kaldırdı.

  "Bak. Bir sorunun var." bilmişçe ona bakıp "Ben el kaldırmadığıma göre yok." dedim. "O zaman karokeye gel." Bu konudan kaçmam gerekiyor. "Hyung, biz senin hayalini bulmadık. Hadi onu bulalım. Çok iyi resim çiziyorsunuz mesela."

  Min Ki kaşlarını çatıp "Hadi ama! Konuyu değiştirmeye çalışma. Biz arkadaş olmadık mı?" şüpheyle "Valla bilmiyorum. Her an fabrika ayarlarınıza geri dönebilirsiniz?"

  "Valla?" Bong Gil ve Cho Hee'nin tuhaf telafuzları beni güldürürken Min Ki onlara açıklama yapıyordu. "Eski halimize döneceğimi hiç sanmıyorum. Sadece sana karşı." Bong Gil'e göz devirdim.

  "Hey, ben hep böyleydim." Sinirlendiğinde bile tatlı görünmeyi nasıl başarabiliyor bu kız? "Önemi yok. Gelmek istemiyorum." Tek bir ısrar daha beni oraya götürebilir.

  "Seni babama söylerim. Geleceksin!" "Tamam ya! Ne ısrar ettiniz. Geleceğim." Bıkkın gibi görünsem de kafa dağıtmaya ihtiyacım var. Ben durdukça içim daralıyor, içim daraldıkça dayanma gücüm azalıyor.

  "Kaçtım ben." Kalkmaması izin vermeden beni yerime oturttu Min Ki. "Yemeğini bitir." "Hyung, Mert..." telefonumu gösterip kaş göz yaptım. "Olmaz. Önce yemeğini ye." Oflayıp yemeğe devam ettim.

***

  "Benim bebeğim uyanmış. Günaydın güzelim." "Günaydın ablaçım." Uykulu sesini yerim senin. "Ablasının güzeli, yüzünü yıkadın mı sen?" "Off!" Hiç mi değişmez bir çocuk ya?

  "Elini ıslatıp yanaklarına sürmek yüz yıkama sayılmıyor, biliyorsun demi bitanem?" "Ama abla gözüme su gelmesinden hoşlanmıyorum." "Bende her gün seninle bu konu hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum. Eğer gözlerini de yıkamazsan hasta olurlar."

  "Zaten hasta oldukları için gözlük takıyorum abloş." "İkisi ayrı şeyler. Sen uyurken gözün kendini temizleyip içindeki kötü şeyleri atıyor. Onları temizlenen gerek."

  "Gözüm kendini temizliyorsa ben neden tekrar temizliyorum?" "Mikroplar tekrar gözüne girmesin diye Elasu! Sabah sabah ne çene yaptın güzelim ya!"

  Su sesi geldi bir süre. "Mutlu musun abloşum?" "Mutluyum bi'tanem. Kahvaltıda ne yiyeceksin?" "Yemicem. İstemiyorum." Allahım sana geliyorum. "Elasu!" "Ya üf! Yumurta yemek istemiyorum. Ama yiyeceğim, sen üzülme çabuk gel diye."

  "Çabucak geleceğim ben güzelim. Ama sen üzülme, sen üzürsen..." "Ben üzülürsem sen de üzülürsün. Abla ben seni gördüm rüyamda." "Ne gördün güzelim?"

  "Abla sen böyle yanında tanımadığım abilerle kooooocamman bir yerde şarkı söylüyordun. Çok güzel kıyafetlerin vardı. Bende annemle babamın kucağında seni dinliyordum. Onlar da seni alkışlıyorlardı. Çok güzel rüya görmüşüm demi abla?"

  Gülümsedim. Ben bunun hayalini kurmayı bırakalı çok oluyor. "Evet güzelim. Benim derse gitmem gerekiyor. Güzelce kahvaltını yap ve derslerini dikkatle dinle" "Tamam abla öptüm." "Bende seni güzelim. Baybay."

RÜMEYSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin