Bölüm 2; Kütüphane

53 7 3
                                    

Aralık ayında olmasına rağmen utançtan terleyen zavallı ben, sonunda kırtasiyeye gelmiştim. Burayı seviyordum, çünkü kitap kokuyordu. Bu koku bana, nedense birinci sınıfta çizdiğim ev sayesinde kazandığım ilk kitabı anımsatıyordu. O ev için tüm gece uyumamıştım ama gerçekten çok güzel olmuştu. Resim çizmeyi çocukluğumdan beri seviyordum; sanırım resim benim kaderimdi..

Daldığım düşüncelerden Aydın amcanın sesiyle sıyrıldım. "Kumsal, kızım yine daldın alsana şu poşeti." sanırım artık herkes bu huyuma alışmalıydı.. Poşeti tekrar kontrol ettim. Tuval kağıtları, boyalar, yeni fırçam, koyu renkli kurşun kalem.. Evet, hepsi tamdı. Parayı verip üstünü aldıktan sonra, ruhumu dinlendirmek için hep gittiğim yere gittim; kütüphane.. Kırtasiye bana kazandığım kitabı hatırlatıyordu evet; fakat kütüphaneler ruhumun varlığını hissettiyordu ve kesinlikle her ilham almak istediğimde gittiğim yer kütüphaneydi.. Raflarda gezinen parmaklarım, bana burada özgür olduğumu bağırıyordu sanki. Sonra bir anda -her zaman olduğu gibi- düşüncelerimden sıyrıldım. Ama bu sefer beni düşünceli hâlimden ayıran şey birinin bana seslenmesi değil, tanıdık bir koku duymamdı. Bu kokuyu hatırlıyordum.. Bir anda kaşlarım çatıldı ve yeniden kızardım.. Bu koku, asansör kablosunu çalan çocuğun kokusuydu.. İç sesim çığlık atıyordu; YAKALANDIK KUMSAL! BASILDIK KUMSAL! KUMSAL REZİL OLACAKSIN! KAÇ BURADAN KUMSAL! İç sesime uymak; şuan yapabileceğim en mantıklı şey gibi görünüyordu.

Anında arkamı döndüm ve gözlerim onu aradı.. Kafamı hızlıca rafların arkasından çıkardım ve bir anda o çocuğu gördüm. Görevli ile konuşuyordu. Kapüşonumu kafama kadar çekerek hemen kütüphaneden çıktım ve eve doğru yol aldım. Aklımda olabilecek ihtimaller dönmeye başladı. Bu da neyin nesiydi? Beni mi takip etmişti? Yoksa buranın benim dinlenme yerim olduğunu mu öğrenmişti? "Saçmalama Kumsal, kütüphaneyi seninle beraber binlerce kişi biliyor." İç sesim haklıydı. Aklımdaki tüm soru işaretlerini bastırmak için kulaklığımı taktım ve sesini sonuna kadar açtım. Unutmamalıydım ki bugün dışarı çıkmamın sebebi biraz da olsa kafa dağıtmaktı. Eve gelince sıcak bir duş aldım ve rahatlamaya çalıştım. Kırtasiyeden aldığım malzemeleri özenle çıkardım ve resim çizmeye çalışmaya başladım. Sanırım dışarı çıkmak bana biraz iyi gelmişti. Aklımda fantastik bir resim vardı ve iyice şekillenmesi için kendime zaman tanımaya karar verdim. Bu zamanda da pekâla kahve yapabilirdim.

Saat 23.13'ü gösterirken, yatağımda, kahvemle beraber internette dolaşıyordum. Çizebileceğim resimlere bakıyordum; belki aklımdaki resime ekleyebilecek şeyler bulabilirdim. Ne yazık ki hiçbir şey bulamamıştım.. En iyisi, önce taslak olarak fikrimdeki resmi çizmekti. Çizdiğim resimde, siyah bir gece ön planda olacaktı fakat gece olmasına rağmen pembe bulutlar çizecektim. Resme birbirini kovalayan âşık iki genç eklediğimde; taslak gayet güzel görünüyordu.
Resme karar vermiştim, bu olmalıydı çünkü tam hayalimdeki gibi fantastik bir çalışma olmuştu. Ama sanırım bu çalışmanın üzerinden bayağı geçmem gerekecekti. Yine de mutluydum çünkü en azından ilham bulabilmiştim.

Lanet olsun ki yine bir ses beni düşüncelerimden ayırdı. Ama bu ses bana kızardığım bir anıyı hatırlatıyordu.. "KUMSAL BU SEFER GERÇEKTEN BASILDIN!" Sesin kime ait olduğunu anlar anlamaz kapımın eşiğine geldim çünkü ne konuşulduğunu merak ediyordum.
"İyi akşamlar Meral yenge, ben üçüncü katta oturuyorum, annemi tanıyorsun, Sahra. Kumsal ile aynı okuldayım, öğretmen bir proje ödevi vermişti eğer uyumadıysa onun hakkında bir soru sorabilir miyim?" İç sesim çığlık çığlığayken ben ise olayı çözmeye çalışıyorum. İlk olarak, bu çocuğu hayatımda iki defa görmüştüm, okulunu bile bilmiyordum. İkinci olarak da anneme neden yalan söylemişti? Üçüncü olarak annemin adını nereden biliyordu? 'DÖRDÜNCÜ OLARAK SENİN ADINI NEREDEN BİLİYOR?!' bu sefer iç sesim kesinlikle haklıydı. Ona adımı bile söylememiştim.
"Tabii oğlum, resim çiziyordur, hemen çağırayım." anneme sitem ediyordum, evet ama içten içe Arda'nın neden geldiğini de merak ediyordum. Acaba onu odama almalı mıydım, almamalı mıydım? Alsam bile ne konuşacaktım? Almasam da sabaha kadar ne olduğunu merak edecektim.. 'Kumsal salak mısın kızım sen? Daha tanımadığın bir çocuğu odana mı alacaksın?' iç sesime hak vererek anında lambamı söndürdüm, yatağımı boşalttım ve yorganımı kafama kadar çektim. Ardından annemin odama girip hayret ettiğini ve ardından kapıda bekleyen mahlukata "Oğlum, Kumsal uyuyakalmış, yarın görüşseniz olur mu?" dediğini duydum.

"Olur ama aslında sorum çok önemliydi, en azından telefon numarasını verseniz, sabah yazsam olur mu?"
"Tamam oğlum ver yazayım."
"Çok teşekkürler." Kapanan kapı, babamın ne olduğunu sorması, annemin sonunda birileriyle iletişime geçtiğimi söylemesi, iç sesimin ağlaması, ve benim sinirlerimin bozulması.. Bugün kesinlikle bir faciaydı..

Anneme açıklama yapmak istemediğim için kalkıp resim çizmeye onlar uyuduktan sonra devam etmeye karar verdim.
Saat 02.36. Şehirde sessizlik hâkimken ben; huzurlu bir şekilde Biftek'i çiziyordum. Sanırım bu, onu ellinci kez çizişimdi. Ama aklıma vakit öldürmek için başka bir fikir gelmiyordu. Biftek ise, onu çizdiğimden habersiz, annemin onun için hazırladığı yatağında uyuyordu. Rahattı, çünkü aklını kurcalayan soruları yoktu. O an, sadece onun kadar huzurlu olmayı diledim.

Ardından nedenini anlamadığım bir şekilde telefonumda çalan müziğin sesi iki saniyeliğine kısıldı, ardından geri eski hâlini aldı. Telefonu çevirip baktığımda, bir mesaj olduğunu gördüm. Bu; benim için çok garip bir durumdu. Bir an için kendime acıdım, mesaj gelmesini bile garipsiyordum. Aslında mesaj geliyordu ama genellikle sipariş verdiğim boyalar kargoya verilince..
Bu sefer de düşüncelerimi bölen ses meraklı iç sesimdi. Bana bir an önce mesaja bakmamı söyledi, ben ise içten içe ürperdiğimden, bakmayı sabaha erteledim.
"Özür dilerim iç ses, şuan resim çiziyorum."
"Gerizekalı, baksana mesaja."

"Hayır, şimdi olmaz."
"HEMEN! MESAJA! BAK!"

İç sesimin esiri olmak istemiyordum, onu susturmak için uyumaya karar verdim. Biliyorum bu, onu sinirlendirecekti ama telefonu elime alırsam, sabaha kadar bırakamayacaktım ve gözlük numaramın büyümesini hiç istemiyordum..

Hayatımın TuvaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin