Bölüm 5; Hastalık

47 6 3
                                    

Çok büyük bir sarsıntıyla uyandım. Kalktığımda; uyku mahmurluğu ile ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Başım, Arda'nın omzundaydı Arda da uyuyordu. Sonrasında bir sarsılmayla değil, titremeyle uyandığımı fark ettim Titrememin sebebini anlayamadım ve Arda'yı uyandırdım.
"Efendim Kumsal?" 
"Kumsal?" 

Arda uyandığında bir anda telaşlandı ve ceketini çıkartıp omuzlarıma bıraktı. Bu sefer asla itiraz etmedim çünkü çok üşüyordum.
"Arda?"
"K-Kumsal?" 
"Ne olduğunu söyleyecek misin?" 
Kelimeleri tam olarak telaffuz edemiyordum çünkü dişlerim titriyordu. Ve ardından Arda beni bir anda kucağına aldı. Çok endişeli görünüyordu.
"Kumsal, t-titriyorsun!" 
O da en az benim kadar kekeliyordu. 
"Neden?" 
Hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu ama ben çok uykuluydum ve ne dediğini anlayamadan tekrar deliksiz bir uykuya daldım. 

Yeniden uyandığımda annem bir şeyler söylüyordu ama söyledikleri beynimde yankılanmaktan başka bir işe yaramıyordu. 
Sonra ayılmama neden olacak bir ses duydum;
"Elbette efendim, ama-"
"Ben diyeceğimi dedim oğlum. Kızımla ya bir daha hiç görüşmezsin ya da ödevlerinizi yalnızca telefon üzerinden yaparsınız."
"Tamam efendim."

Kalkıp anneme cevap vermek istesem de beynim buna izin vermiyordu. Ama en azından sesleri duyabiliyordum.  Kapı kapandı, annem yanımda olduğuna göre giden Arda olmuştu.. 
Yaklaşık yarım saat sonra annem, elinde bir tepsiyle odama girdi. 
"Kızım, kalk hadi."
"Efendim anne?"
"Kızım, hasta olmuşsun kalksana."
"Yoo, ben gayet iyiyim." 
Aslında çok kötüydüm ama iyi olmak zorundaydım çünkü resim yarışmasına sadece 6 gün kalmıştı.
"Tamam, en azından çorbanı iç." 
Annem ne kadar inatçı olduğumu bildiği için fazla ısrarcı olmadı. Çorbayı bırakıp çıktı. Ben ise o çıkar çıkmaz telefonumu alıp Arda'nın mesaj sayfasına girdim. O ise benden önce davranıp mesaj duvarımı doldurmuştu bile.
"Kumsal, çok özür dilerim."
"Senin yağmurun altında gezmene ben neden oldum."
"Bir daha konuşmak istemezsen anlarım."
"Uyanınca yazar mısın?"
Yüzümde nedenini bilmediğim bir sırıtış oluştu.
"Uyandım Arda, özür dilemene gerek yok eğer dışarı çıkmasaydım bir haftadır gitmediğim kütüphaneye gidemeyecek, yeni bir tuval alamayacaktım:)"
Gözüm bir anda yatağımın yanında duran tuvale kaydı.. Düşünceli bir şekilde tuvale bakarken telefonum titredi. 
"Şu an iyi misin?"
"Evet." 
Herkes iyi olduğumdan emin olmazsa yarışmaya katılma şansım düşebilirdi. 
"Tamam, annen artık görüşmemizi istemedi. Sanırım artık buluşamayacağız."
"Annemin siniri bir anlıktır.. Bir hafta sonra normale döner:)"
"Umarım." 
Ne kadar telaşlı olduğunu buradan hissedebiliyordum. İçten içe ona kızgın olsam da; bilerek yapmadığını bildiğimden dolayı öfkem yatışıyordu. 

Yediğim müthiş kurabiyelerin üstüne annemin harika çorbası ağzıma ve mideme şölen yaşatırken, bu gece resmimi son kez çizmeye karar verdim. Son çizdiğim resim, yarışmaya katılacağım resim olacaktı.

Arda yaklaşık her otuz dakikaya bir "Nasıl oldun, daha iyi misin, kötü hissettiğinde haber ver." mesajları atıyordu. Annem ise çorbayı verdiğinden beri iki kez gelmişti çünkü bir daha gelmesi gerekmediğini söylemiştim. Hasta olmama kimse alışık değildi çünkü çok dışarı çıkmazdım ve dolayısıyla kolay kolay hasta olmazdım.

Saat 23.41 olduğunda resim çizmeye başladım. Eski taslaklara tekrar göz attım ve ekleyebileceğim bir şey olup olmadığını düşündüm. Resim genel olarak güzeldi ama sanki bir şeyler eksik gibiydi.
Buna emin olabilmek için resmi çizdim ve kafamı biraz uzaklaştırıp gözlerimi kısarak resme baktım. Pembe bulutlara, biraz grilik ekleyerek çizgi film gibi durmasını sağlayabilirdim. Bunu yaptığımda ise sonuç fena değildi. Ardından fırçaya vurarak yıldızlar elde ettim. Resmin altında kalan ve birbirini kovalayan çiftin etrafına birkaç rüzgâr efekti yaptığımda, kesinlikle bir Disney filminden fırlamış bir kareye benziyordu.

Resmimi bitirdikten sonra sağ alt köşeye havalı bir şekilde imza attım ve tuvali dikkatlice kitaplığıma kaldırdım. Annem son kez kontrole geldi ve "Bu hâlde yarışmaya katılabilecek misin?" dedi. Aslında hâlâ çok kötü hissediyordum ama aylardır yarışma için hazırlanıyordum bu yüzden bunu kimseye belli etmemeliydim.

Anneme sahte bir gülücük attım ve "Anne, çok iyi hissediyorum, zaten yarışmaya daha var, katılabilirim." dedim. Annem pek tatmin olmuş gibi görünmüyordu ama yine de onaylayıcı bir şekilde başını sallayıp kapıyı kapattı. Annem odadan çıkınca, rahatlamış bir şekilde nefes verdim. Ardından telefonum titredi.
"Kumsal?"
"Arda?"
"İyi olduğuna emin misin?" kaşlarımı çattım. Anneme iyi olduğumu söyledikten sonra böyle bir mesaj almam beni ürpertti.
"Evet."
"Yarışmana ben de geleceğim."
"Neden?" sorumun cevabı birkaç dakika sonra geldi.
"Öylesine."
"Peki."
"Pencerene çıkar mısın?" tebessüm ederek gözlerimi devirdim.
"Bu sefer de beni kanser mi edeceksiniz beyefendi?"
"Siz bilirsiniz Kumsal Hanım." sırıtarak pencereye çıktım ve tam alt kattan bir balon yükseldi. Bir dakika! Alt kat boş olmalıydı, yani ben öyle biliyordum. Gelen balonu alır almaz bir kenara bıraktım ve Arda'ya mesaj attım.
"Sen nerede oturuyorsun?"
"Şuan uzanıyorum."
"Nerede uzanıyorsun?"
"Yatağımda, sen de gelmek ister misin:)"
"Kaçıncı kattasın demek istemiştim."
"Saymadım."
"Söylüyor musun yoksa seni engelliyor muyum?"
"Gerçekten saymadım ama asansöre binince 14'e basmam gerekiyor."
"Ama üçüncü katta oturuyorsunuz diye biliyordum, hem on dördüncü kat boştu."
"Evet, ben taşınana kadar boştu, ama artık ben oturuyorum. Şimdi notumu alır mısın?"
"Tamam."

Düşünceler içinde balonu -önceki gibi- battaniyemin altına koyup patlattım. İçinden çıkan not kâğıdı bu sefer farklıydı ve gerçekten kâğıttan çok etkilendim.
Kızım nasıl bir yokluktasın utanmasan kâğıda âşık olacaksın ya.
İç sesimin tepkisine gülerken kâğıdı ipinden kurtarıp okuduğumda gülüşüm daha da büyüdü ve birkaç dakika yazılara bakakaldım..

Hayatımın TuvaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin