Bölüm 3; Proje Ödevi

47 8 3
                                    

 Gece ansızın uyandım. Ağzım kupkuruydu; susamıştım. Saatime baktım. Saat 4.32'ydi ve genelde bu saatlerde resmimi bitirmiş, kitap okuyor olurdum. Ama bugün ilginç bir şekilde uyumuştum. Uyku sersemi bir şekilde neden uyuduğumu hatırlamaya çalışırken bir anda gözlerim açıldı ve telefonuma, aklıma gelen şeyin hayal mi rüya mı olduğuna karar vermek için tekrardan baktım. Doğruydu, kahretsin ki gerçekten bir mesajım vardı bu kesinlikle Şımarık'tan gelmiş olmalıydı. İlk önce su içtim, ardından yüzümü yıkayıp tekrardan telefonumu tekrar kontrol ettim. Bu sefer o çocuğun ne yazdığına bakacaktım. 
"Selam adsız, ben Arda, numaramı kaydedersen sevinirim:)" Öncesinde cevap verip vermemekte kararsız kalsam da, mutlaka cevap vermem gerektiğine karar verdim. Artık insanlardan kaçmayacaktım. 
"Merhaba Arda, tanımadığım insanların numarasını kaydetmiyorum, sana da tavsiye ederim, iyi geceler:)" telefonumu yastığımın altına koyup bu anı unutmaya çalışsam da, neden bu saatte uyanık olduğunu anlamadığım Arda'dan cevap gecikmedi;
"İkimiz de birbirimizi tanıyoruz adsız:) Hem daha proje ödevimizi yapmadık değil mi, partnerinle iyi geçinsen senin adına sevinirim." Ardından bir mesaj daha;
"Senin de erkenci olmana sevindim." Aslında 10.00 gibi uyansam da; bunu şimdilik ciddiye almadım;
"Öncelikle bir proje ödevimiz yok, anneme yalan söylediğini ona sabah söyleyeceğim, bir daha bizi rahatsız etmezsen sevinirim, iyi günler." Ardından onu engelledim, iç sesim "KAOS YARAT, KAVGA ET" diye bağırsa da şuan tek isteğim uyumaktı.

Tabii ki de uyuyamadım, sanırım bugün de bir yürüyüşe ihtiyacım olacaktı.. Onu engellediğimden beri resim çizdiğim için, saatten bihaberdim. Güneşin bana kendini hatırlatması, saatin kaç olduğu merakımı tetikledi. Saat 6.54'tü ve yaklaşık iki saattir resim çiziyordum. Annem, neşeyle kahvaltı hazırlarken oldukça sessiz olmaya çalıştım çünkü hiç kimseye açıklama yapmak istemiyordum. Saat 7.34 olunca, babam da uyandı ve kahvaltıya başladılar. Buna alışıktılar, çünkü hep onlardan sonra kalkıp kendi başıma kahvaltı yapardım. Ama bugün çok üşengeçtim, kahvaltı hazırlamak istemiyordum. Hazırda olduğu için mutfağa gittim. 
 Annem "Oo kızım bugün erkencisin." diye takıldığında, bu kelimeyi ikinci kez duyduğumdan habersizdi. Babam, annemin sesiyle irkilip kafasını gazeteden çıkarınca; "Erkenci kuşum benim." dedi. İç sesim beni 'üç' diye düzeltirken benim yüzüm buruşmuştu. 'erkenci kuş', bana Can Yaman'ı anımsatıyordu ve bu hiç iç açıcı değildi. 

Herkes kahvaltı yaparken "Bugün yine kütüphaneye gideceğim." dedim, konuştuğuma ben bile şaşırarak. Annem ve babam şaşırdı, çünkü iki gün üst üste dışarı çıkıyordum ve bu benim gibi biri için olağanüstü bir şeydi. Yine de bir şey söylemediler çünkü içten içe mutluydular. Bir süre sessizce yemeğimizi yedik. Sessizliği bozan annem oldu.
"Kızım dün arkadaşın geldi, ödeviniz varmış, uyuyordun ben de numaranı verdim, istediğin zaman sen onlara git, istediğin zaman o bize gelsin." Bir an için doğruyu söylemek için ağzımı açsam da, annemin mutluluktan mest olmuş yüzü, ağzımı geri kapattırdı. Ona doğruyu söylemeyecektim, ama Arda ile konuşmak da istemiyordum. Eminim ki bunun cevabı yine kütüphanede saklıydı. 

Saat dokuzdu ve ben kütüphaneye gitmek için hazırlanıyordum. Umarım bugün yine bir 'asansör' faciası yaşamazdım. Bunu kaldırabileceğimi hiç sanmıyordum. Nihayet asansörün önüne geldiğimde, beşinci kattaydı. Neyse ki 'üç'üncü katta değildi, yoksa kalp krizi geçirecektim. Yaklaşık otuz saniye sonra asansörde, aşağı inmeyi bekliyordum. Bir anda asansör durdu; sanırım asansörde kalmıştım.. Ama ne gariptir ki ışıklar sönmemişti. Sanırım biri binecekti. Bu, en nefret ettiğim şeydi, hatta bana işkence gibi geliyordu. İşkenceyi kaç kat yaşayacağımı öğrenmek için kaçıncı katta olduğuma bakarken birden kapı açıldı. İçeri, giren kişiden önce kokusu yayıldı ve beş yüzüncü kez kızardığımı hissettim. Bu kişi, Şımarık'tan başkası değildi. 
"Selam adsız, nasılsın?" bana imâlı bir şekilde göz kırptı.
"Bu seni hiç alakâdar etmez." cevabımdan sonra utancımdan gözlerimi sıkıca kapattım. Artık sosyal medya kullanımımı azaltmalıydım.
"Tamam Memati." bana güldü ve sonunda asansör sıfıra geldi. 

Ben hızlıca kaçmayı planlarken, Arda bir anda beni durdurdu. 
"Hey! Nereye gidiyorsun? Konuşmamız gereken konular var." alaycı bir şekilde ona baktım
"Neymiş o 'konuşmamız' gereken konular?" 
"Tabii ki de proje ödevi ve-" sözünü bir anda kestim
"BANA BAK SENİ TANIMIYORUM BİLE SENİNLE YAPACAK TEK BİR ÖDEVİM BİLE OLAMAZ ANLADIN MI APTAL?" sesimi düşündüğümden de fazla yükseltmiştim. O ise buna hiç aldırış etmemiş gibi görünüyordu.
"Ama annene böyle bir şey olmadığını söylemedin." ses tonu çok komik bir şeyden bahsediyormuş gibi geliyordu ve bu, beni daha çok sinirlendirdi. Hem, anneme söylemediğimi nereden biliyordu?
"Amacın ne?"
"Proje ödevi" deyince elimle yüzüme vurdum. Benimle dalga geçiyor gibi gelse de, gayet ciddi görünüyordu. En sonunda pes ederek sanki proje ödevi varmış gibi davranmaya karar verdim. Başka kurtuluş yolu yoktu.
"Tamam, ne zaman yapıyoruz?" 
"Öncelikle engelimi kaldırırsan sevinirim." onu engellediğimi tamamen unutmuştum. Şuan aklım son 15 gün kalan yarışma ve kütüphanedeydi. 
"Beni duymuyor musun?" yine düşüncelere dalmıştım ve artık bu huyuma alışması gereken bir kişi daha vardı. 
"Tamam, kaldırıyorum." engeli kaldırdım ve sabırsız bir şekilde ne diyeceğini bekliyordum. O ise gayet sakin görünüyordu. 
"Güzel, şimdi ise çalışmaya kütüphanede devam edeceğiz, zaten sen de oraya gidecektin."
"Benim oraya gideceğimi nereden biliyorsun?" bu soruyu kaşlarımı kaldırarak sordum. Bir anda pot kırmış gibi konuyu saptırdı.
"Evet, hadi partnerim, derse gidiyoruz."
"Yalnız partnerim demezsen.."
"Ama öylesin."
"Değilim."
"Öylesin."
"Değilim."
"Öylesin."
"Tamam, öyleyim.."

Kütüphaneye vardığımızda keyfi gayet yerinde görünüyordu. Ben ise çok sinirliydim, çünkü iki gündür planlarım bu çocuk yüzünden bozuluyordu, onun yüzünden iki gündür kütüphanemde kitap falı bakamıyordum ve onun yüzünden her şeyim ters gidiyordu.
"Neden bana sinirli bakıyorsun, ölmek için henüz çok gencim." fark etmesem de sinirim dışıma vurmuştu. Bu sözünden sonra beliren gamzesine kaçamak bir bakış attım. 
"Bir şey düşünüyordum." yalanıma kendim bile inanmamıştım, sanırım Arda da inanmış gibi yapmıştı. 

Yaklaşık bir saat boyunca kütüphanede boş boş birbirimize baktıktan sonra, eve gitmek istediğimi söyledim. Biraz daha oturmak istediğini söyledi ama midem buna katılmıyordu, acıkmıştım. O yüzden gelse de gelmese de çıkacağımı söyleyince ikna oldu.

 Eve vardığımızda -yine- asansöre bindik. Üçüncü kata gelince "Görüşürüz." dedi. Ben de ona memnuniyetsiz bir şekilde "Görüşürüz." desem de asla görüşmeyeceğimizi bilmek, beni rahatlatıyordu. Tam çıkacakken aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı ve bana baktı.
"Bu arada.. Yarın yine ders yapacağız." bana göz kırptı ve cevabımı beklemeden kapıyı hızlıca kapattı. Ben ise asansörde "NE?!" diye bir çığlık atarken, küçük çaplı bir felç geçiriyordum..

Hayatımın TuvaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin