0.0

2.6K 67 41
                                    

Büyük bir davetin ortasında ordan oraya savrulmak o kadar da kötü değildi. Tüm sahte gülüşlerin, dönen dolapların ortasında bunalmışlığı sonuna kadar hissediyordum ve buna alışmış sayılırdım.

Biraz hava almak için terasa çıkmıştım ve ekimin ortasında saten bir elbise seçtiğim için it gibi üşüyordum. Davetin başından şimdiye kadar ayakta dolanmıştım ve saat gecenin geç saatlerine vuruyordu artık. Bu nereden baksan bir 4 saat ederdi ve bu aptal terasta bile oturacak yer yoktu. Ayağımdaki topuklular belki de ayaklarımın rahat iki - üç gün sızlamasına sebep olacaktı.

Buna rağmen soğuk iyi gelmiş, ne kadar üşüsem de kendime gelmiştim. Bu bayık ortam asla ilgimi çekmiyordu. İçim dışım şampanya olmuş, biranın nahoş tadını özlemiştim.

Kafamı gökyüzüne çevirip bu gece neler yapabileceğimi düşündüm. Ne kadar anneme ve babama son derece minnet duysam da bu aptal kasvetli ortama daha fazla dayanamayacaktım.

Yarın sabah dersim vardı ve erkenden uyanmam gerekiyordu. Saate bakmak için telefonumu kontrol ettim. Henüz erkendi. Daha gece yarısına bile yarım saat vardı. Şu an odamda oturmuş film izliyor olabilirdim.

Sıkılıp Anastasia'yı aramaya karar verdim. Numarasını tuşlarken Fleur eğer uyuyorsa benim yüzümden uyanmaması için içimden dua ediyordum. Telefon kısa bir süre çaldıktan sonra peltek bir erkek sesi kulaklarımı doldurdu. "Calum, Ana müsaitse telefonu ona verebilir misin?"

Arkadan birkaç karışık ses gelse de aldırmadan cevap verdi. "Ben de çok iyiyim Valerie, sorduğun için çok teşekkür ederim. Ah evet  müsait verebilirim tabii." diyerek benimle alay ettiğinde göremeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim.  "Efendim birtanem?"

"Acaba bana gelmek ister misin? Belki biraz dondurma yer ve End game izleriz."

"Sikerim seni Calum. Rahat dur. Tanrım düşecek sen ne biçim bir babasın?" Kıkırdayıp konuşmalarını dinlemeye devam ettim. "Valerie, aslında çok iyi olurdu ama Fleur'u bu piçe nasıl bırakacağımı bilmiyorum. Çocuğu ordan oraya fırlatıp duruyor sinirden ağlayacağım. Aklım olsa onunla sikişmezdim. Baba olması için çok yanlış bir herifi seçmişim gerçekten."

Kahkaha atıp başımı telefona doğru eğdim. "İstersen onu da getirebilirsin. Ama bakıcı zaten gelmeyecek mi? Saat 2'yi geçiyor." Göremesem de elini alnına vurduğunu hayal edebiliyordum. "Tabii ya. Unuttum. Tamamdır bebek o zaman yarım saate sendeyim. Hatta istersen seni de alabilirim. Taksi bulmakla uğraşmazsın hem?"

"Sorun değil arabayla gelmiştik. Alfred beni bırakır. Bu gece bizde kalır mısın, ona göre yer hazırlarım belki."

"Anlaştık o zaman, evden uzak kalmak bana da iyi gelebilir. En fazla yarım saate sendeyim hayatım."

Kısaca vedalaşıp terastan içeri girdim. Gözlerim babamı ararken onun gözleri benimkilerle buluştuğunda tebessüm edip yanına ilerledim. Elini uzatıp yavaşça belime koyduğunda yanındaki insanlara zarif olduğumu umduğum hir tebessüm sundum. "Robert, kızının bu kadar çabuk büyüyüp bu kadar güzelleşmesi muhteşem, öyle değil mi? Muazzam bir genç hanım olmuş."

Başımı eğerek iltifatı kabul ettiğimde babamın kulağına doğru uzanıp eve gitmek istediğimi söyledim.

"Çok sıkıldım ve yarın okula gideceğim baba. Gitmem sorun olur mu?" Kafasını sorun yok anlamında sallayarak onay verdiğinde yanağını öperek masadan ayrıldım. Ceketimi verdiğim adamdan geri alırken araba çoktan kapının önünde bekliyordu.

Eve vardığımda ilk işim ayağımdaki iğrenç topukluları kapıdan içeri fırlatmak olmuştu. Kapıyı kitleyerek odama ilerledim ve üzerimdeki elbiseyi bir çırpıda atıp kırmızı figür desenli pijamamı giyindim. Üzerime de beyaz bol bir hoodie geçirip saçlarımı topuz yaptığımda özüme dönmüş gibi hissediyordum. Yüzümdeki makyajı silip telefonumu şarja taktım.

Etrafı öylece üstten topladıktan sonra çalan kapıyla gülümsedim. Anastasia ile uzun zamandır yüz yüze görüşemiyorduk. Hasretle birbirimize sarılıp biraz gülüştükten sonra elindeki çantayla poşetleri odama bıraktım. Poşetlerden birinde atıştırmalıklar diğerinde de bira şişelerini gördüğümde sırıtıp onları geri mutfağa taşıdım. Anastasia peşimden gelip masaya oturdu. "Anlat bakalım, evlilik nasıl gidiyor?"

Omuz silkip biralardan birini açtı. Ben de çerezleri tabaklara koyuyordum. "Aslında pekte iyi sayılmaz. Bazen boşanmayı düşünmüyor değilim Lera." İşimi bitirip tabakları aldım ve salona ilerledim.

"Neden? Sorun ne?" O da peşimden geldiğinde kendime de bir bira açıp koltuğa yayıldım. "Bazen çok boğuluyorum. Calum'u biliyorsun. Baba olmasının yanı sıra bana bir eş olduğunun farkında değil gibi. Disiplinsiz. Seks hayatımız uçuyor ancak bazen kalbimi öylesine ağır sözlerle kırıyor ki onu affettiğim için kendimden nefret edebiliyorum."

Biramı yudumlayıp başımı elime yasladım. "En azından seks hayatınız olduğu için sevinmelisin." Gözlerini devirdi. "Öyle bile olsa bazen sevgisini hissedemediğim için ona bunu hissettiremiyorum. Ben kolay açmadım kendimi. Beni kendimi tekrar kapatmaya zorluyor."

"Bilemiyorum Ana, belki de Fleur ile ilgilenmek onu yıpratmıştır. Eski hayatına oranla şimdi çok daha sıkışmış durumda. Bilmiyorum eminim kendince bir sebebi vardır. Asla onun seni sevmediğini düşünmüyorum şahsen ben."

"Bilmiyorum belki de beni aldatıyordur. Kaltak CalPal."

"Bunu yapmayacağını biliyorsun Anastasia. Bunu düşünmen bile garip. Aslına bakarsan onun bunu sana düşündürmesi garip. Kaltak Calum." Sırıtıp ikimize de birer sigara yaktı. 

"En azından sevişiyorsun. Ben kimseyle sevişmedim. Bakire olarak öleceğim."

"Hadi kızım, göster kendini. Birilerine ateşli bir fotoğraf yolla. Biraz eğlenmek kimseye zarar vermez."

"Elbette biraz heyecan kimseye zarar vermez ancak benim için böyle biri yok."

"Bak rehberine, ne kaybedersin."

Aradan geçen zamanla bulduğum, lisenin başlarında tanıştığım çocuğa, galerimden seksi olduğunu düşündüğüm bir fotoğrafı whatsapp medyasıyla paylaşıp gönderdim. Mesaj gönderilirken telefonu kitleyip hemen kucağıma bıraktım. Heyecanlanmıştım ve tepkisini merak etmiştim ancak çevrimiçi olup bakmasını bekleyemezdim.

Valerie Scott: Buna hayır diyeceğini zannetmiyorum.

Çok geçmeden bildirim geldiğinde ağzım şokla aralandı. Mesaj Darcy'e gitmemişti. Gitmemesi gereken yegane inasana gitmişti ve ben tamamen bitmiştim.


Bay Malik: Öyle mi, Bayan Scott?

Başımı kaldırıp Anastasia'nın gözlerine baktım. Bay Malik hem matematik hem de sınıf öğretmenimizdi. Derin bir soluk alarak konuştum. "İşte şimdi sıçtım, Anastasia."

my biggest mistake, malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin