Kucağımdaki çantayı biraz daha sıkı kavrayıp koridorun başında duran Zayn'i gördüm. Ayağa kalkıp çantayı sırtıma geçirdiğimde Alina destek vermek istercesine dizimi sıkıp çıkışa ilerledi. Arabanın oralarda bir yerde beni bekleyeceğini söylemişti.
Zayn yaklaşırken gözümle kapıyı işaret edip binadan çıktım. Yanıma ulaştığında boğazımı temizleyip ellerime baktım. "Doktor randevum var ve, bebeğin babası olarak gelmen gerekiyor. Tek başıma bunu yapamam."
Yükses sesli bir şaşırma nidası duyduğumda irkilerek yüzüne baktım. "Neyi tek başına yapamazsın Valerie?" Pısıp kalmak yerine duruşumu dikleştirip yüzüne baktım. "Aldıracağım. Senden bir bebeğe sahip olmayı istemiyorum." Yüzü sinirden kızarırken neden ona bu kadar süre töleranslı olduğumu düşünüyordum.
"Bu bebeği aldıramazsın o benim de çocuğum ve ben onu istiyorum." Gözlerimi etrafta gezdirirken bahçenin çoktan boşaldığını gördüm, sorun yoktu. Bir iki adımda dibine girip göğsünden ittirdim. "Sizin sikik fikirlerinizi umursayacağıma gerçekten inanıyor musunuz Bay Malik?"
Kaşları şaşkınca havaya kalkarken git gide sinirlendiği açıkça belli oluyordu. "Laflarına dikkat et Valerie." Yüzümü ekşitip yüzüne baktım. "Ne, yoksa beni de mi aldatırsın?" Sonra aklıma bir şey gelmiş gibi doğruldum. "Tabii ya, zaten sen beni de aldattığın karınla aldattın."
Ellerini yüzüme çıkarttığında bakışlarındaki öfke ne kadar içimi ürpertse de geri adım atmayacaktım. "Çek ellerini üstümden Zayn. İkinci kez söylemem." Beni duvar kenarına çekip öperken ayrıldım. "Ne yaptığını sanıyorsun gerçekten?"
"Seni cidden seviyorum bunu görmüyor musun?" Bir kez daha dudakları dudaklarımla buluştuğunda direnmedim, direnemedim. Karşılık verirken ayrılıp gözlerine baktım. "Her halükarda aldırmak zorundayım Zayn. Daha 19 yaşındayım. Amber'i yeni kaybettim. Bir çocuk ile uğraşacak gücüm yok. Ve gayrimeşru bir çocuk doğurmak, asla benlik bir şey değil." Üzgünce gözlerime baktığında gelen öksürük sesiyle başımı çevirdim.
Alina şaşkın gözlerle bize bakıyordu ama kısa sürede toparlandı. "Ağaç oldum." Kafa sallayarak Zayn'e baktığımda kızarmış gözleriyle bana baktı. Onaylarken belki de pişman olmam diye geçirdim içimden. Doğmaması, doğmasından çok çok daha iyi bir seçenekti.
•
Gözlerimi klostrofobik odada gezdirip dudaklarımı dişledim. Zayn gereken imzaları atmıştı ancak odaya girmeden önce karnıma bir öpücük kondurmuştu. Bu hareketine vazgeçmeyi bile düşünmüştüm.
Alina elimi sıkarken hafifçe gülümsedim. Doktor yanımıza geldiğinde uyuşturulmak istemediğimi söylerken bunu yaparsa acıdan bayılabileceğimi söyleyince, Alina zar zor beni ikna etmiş ve uyuşturulmaya razı olmuştum.
Alina'nın tepkilerini veyahut doktorun ne yaptığını göremiyordum. Belden uyuşturulmuştum ancak ağlamamı engelleyemediğimden, etrafımda olup biteni kavrayabilecek konumda değildim. Bebeğimi parçalara ayırıyordu ve ben buna razı oluyordum. Demek ki gerçekten anne olmamam gerekiyordu. Buna razı olan biri nasıl anne olabilirdi zaten?
Elimi sıkarak beni uyandırdıklarında yavaşça gözlerimi araladım. Bacaklarımdaki sızı kendini belli ederken bakışlarımı beyaz odada gezdirdim. Zayn başını dizlerine yaslamış bekliyordu.
Doğrulmaya çalışırken Zayn yanıma gelip sırtıma yastık koymaya kalkmıştı. Elimle gerek olmadığını belirtip doğrulurken bacaklarımı hissedebiliyordum ve kolaylıkla doğrulup yataktan aşağı sarkıttım. "Alina nerde?"
"Harold götürdü." Gözlerimi kapatıp başımı arkaya yatırdım. "Harold burada olduğunu nerden biliyor?" Omuz silktiğini hissetmiştim, gözlerimi açtığımda haksız olmadığımı gördüm.
Dudaklarımı dişlerken elaları yeşillerimle buluştu. Donuk bakışları sulanırken daha sert dişledim. Büyük ihtimalle kanıyordu. Ağır hareketlerle yanıma oturduğunda bir süre yüzünde gezdirdim bakışlarımı. Ellerini belime sarıp beni kendine çekerken direnmeden kollarımı boynuna doladım. Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçarken sıcak ellerini sırtımda gezdirdi.
Saçlarıma bir öpücük kondurup baktığında alnımı alnına yasladım. "Beni mezarlığa götürür müsün Zayn?" Gözlerimi açmadan mırıldandım. "Amber'i çok özledim."
Sakince kafa sallarken kalktı ve hazırlanmam için beni yalnız bıraktı. O çıkış işlemlerini hallederken kıyafetlerimi üzerime geçirip gözlerimi boş duvarda gezdirdim. Aynı karnım gibi içim de boştu. Duygu seli içinde ne yapacağımı şaşırdığımdan ne hissedeceğimi asla kavrayamıyordum.
Yanıma gelip yüzüme baktığında yürümeye mecalim olmadığını anlamış olacak ki kolunu belime sarıp ayağa kalkmama yardımcı oldu. Kendime gelip daha rahat yürümeye başladığımda kenetlenmiş ellerimize baktım.
Yol boyu tek kelime etmemiştim. Mezarlığa vardığımızda koca söğüt ağacının altındaki mezarlığa yaklaştım. Taşın yanına otururken sızıma aldırmadan dizlerimi kendime çekip oturdum. Zayn'e dönerek gözlerimi kıstım.
"Sigaran var mı?" Bir şey söylemeden karşıma otururken cebindeki paketi uzattı. Belki şu bir aydır soluduğum dumanı ömrüm boyunca solumamıştım. Dişlerim arasındaki sarmayı sıkıştırıp tutuştururken gözlerimi tozlanmış mezar taşında gezdirdim.
"Özür dilerim Amber, gelemedim hiç." İç çekip baş parmağımla kaşımı kaşıyarak alnımı elime yasladım. "Gelmeye cesaretim yoktu." Hafifçe gülümseyerek mırıldandım. "Şimdi ise şuur bölgemi uyuşturmuş gibiyim, garip."
Zayn'in bakışları yüzümde gezinirken biraz daha çektim içime. "Galiba büyüdüm Amber. Artık acıyan yerlerim öpünce geçmiyor. Küçükken bu dünyaya veda ettiğin için çok şanslısın."
Mezarlıkta biraz daha vakit geçirip ayaklanırken Zayn beni arabaya binmeden kolları arasına aldı. Sıkı sarılışına karşılık verirken burnunu burnuma sürttü. "Bir daha seni asla ağlatmayacağım Valerie." Gözlerine baktım. "Söz mü?"
"Söz."
Oldu mu canlarım?
Bence oldu dramayı bir noktada bırakmam gerekiyordu.
Final yaklaştı mutsuzum.Ve, 1k olmuşuz yeey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my biggest mistake, malik
FanficZayn göremeyeceğini bilse de telefonun öteki ucundan gülümsedi. Nerde olursa olsun, Lera yanındayken her yer eviydi. ⁰⁴'¹⁰'²⁰