Zühre 16
Eteklerim uçuşurken, balkonumuzun parmaklıklarından baktım. Yanımda ki arkadaşım Gülizar kıkırdadı.
"Keleş oğlanmış." Utanarak yanaklarımı tuttum. "Sana da yakışıyor." diye sözlerini devam ettirdi.
Arkadaşıma omuz attım. "Ne?" dedi alayla. "Güzel olduğunu tüm köy, hatta öte köyler bile biliyor. Sana da her fırsatta hatırlatıyorlar. Ancak yanına böyle güzel bir oğlan yakışırdı."
"Ben... İçini merak ediyorum." İç çektim ve sırtımı taliplerime dönerek, kollarımdaki dantel kolluğu çekiştirdim. İşlemeli şalvarımı düzelttim ve Gülizar şen bir tebessümle baktım. "Benim de içim pek iyi sayılmaz ama insanlar benden hep güzel diye bahsediyor."
"Sen deli misin?" diyen arkadaşım yanıma sokuldu. "Kalbin de yüzün kadar parlak. Öyle güzel ki, kendine kötü diyebiliyorsun. Sen içi kötü olanın kendine kötü diyeceğini mi sanıyorsun?"
"Kızlar!" Gülizar'ın annesi, yani halam bağırdı. "Aylak aylak oturmayın. Zöhre, sen de üstünü batırma. Birazdan seni çağırdıklarında aşağı inecek, talibinle görüşeceksin!"
Bu sefer kalbimde hafif bir kıpırtı hissettim. Bu o oğlanın ikinci gelişiydi. İlkinde pes etmemişti. Babam genelde ikincide de reddederdi ama halamın dediğine göre bu defa ki hem hayırlı bir kısmet, hem de bana yakışacak genç ve dinç bir delikanlıydı. Babamın kovmasına izin vermeyeceklerdi. Bir hafta boyunca onu ve beni adeta bu güne hazırlamışlardı. İkna etmek için herkes seferber olmuştu.
Testilerle ayranlar ikram edildi, adeta bir nişan havasındaydılar. Aşağı inip yukarı çıkanların haddi sayısı yoktu. Orada iş yapmadan oturmak bana garip hissettirse de, halama göre oturup süzülmem gerekiyordu. Süzülmek de ne demekse artık?
"Gözlerini kırpıştırmak." diyordu Gülizar. "İhtiyarmışsın da, yavaş hareket ediyormuşsun gibi..."
Gülmemek için dudaklarımı gerdim. Gülmek de yasaktı. Sanki diken yutmuşum gibi oturmam gerekiyordu.
"Aklından ne hinlikler geçiyor?" Gülizar fısıldadı. Dirseğimle onur dürterken, gülmemek için dudaklarımı bastırdım. "Beni güldürme. Hem sen gelin kız değilsin, kalk çalışsana."
"Bilmiyorsan söyleyeyim, en yakın arkadaşın ve biricik sadıcın olarak, düğününde yeterince kopturacağım. Şimdi bu günün keyfini çıkarıyorum."
Kıkırdadım. Halam sanki beni gözlüyormuş gibi, "Zühre!" diye uyardı.
"Ama hala..."
"Şişt!" Halam aksi bir kadındı. Gülizar'ın tersine şakadan da hoşlanmazdı. Beni sık sık azarlardı. Buna rağmen, babamla iyi anlaşamamasına rağmen, her türlü sözde hak arardı. Bugün de o günlerden biriydi. Ona söz hakkı verilmiş ve beni evlendirmeyi kendine görev bellemişti. Daha önce neredeydi, neden bizimle şimdi ilgileniyordu bilmiyorum ama, Gülizar'ın varlığı için onu alttan almayı öğrenmiştim. Gülizar'ın hatırı için onların evinde, bir çok gece sığıntı gibi köşede yatmayı kabul etmiştim. Bir kızın nasıl olmasına dair her şeyi onlardan öğreniyordum. Babam her şeyi, annelerin yapması gereken her şeyi yapsa da, bir kadının nasıl olması gerektiğini bilmiyordu.
Hatta üç sene önce ilk kez genç kız olduğumda o kadar hazırlıksızdım ki, yatakta ağladığımı anımsayınca yanaklarım yandı. Babama, "Galiba ölüyorum." demiştim. "Ablam gibi ben de öleceğim."
Babam ilk başta telaşa kapılmış, sonra örtümü zorla açınca durumu anlamıştı. Benimle konuşmuş, bunun her kızın başına gelen bir şey olduğunu söylemişti. Konuşurken o kadar zorlanmış ve kızarmıştı ki, buna rağmen öylesine sevgi dolu ve babacandı ki, kendimi toparlamam bir kaç dakikamı almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zühre Gelin "Gelin Serisi 2"
General FictionGüzel Zühre, derlerdi bana. Bahtın da, yüzün gibi güzel olsun. Onaltı yaşımdı. Sevdiğim gençle düğünümün arifesinde, adımı lekelerken bir adam, hayallerimi de beraberinde götürdü. Bir daha asla eskisi kadar mutlu olamayacaktım. Beni zorla alan adam...