Balın'la birer bardak daha çay içtikten sonra gece 1'e doğru iyi geceler dileyip ayrılmıştım yanından ve direkt eve gelip uyumuştum. O kadar ders çalışmak iyi gelmemişti bünyeye tabii.
Sınav sabah 10'da olduğu için 9'da uyanmış ve duşa girmiştim. Yarım saat içinde annemden şans öpücüğümü alıp çıkmıştım evden. Sınava ucu ucuna yetişmiştim tabii.
Hocalardan önce anfiye girdiğimde gördüğüm ilk yüz Balın'dı. Onun önündeki sıraya oturup ona döndüm. "Günaydın," dedim.
"Günaydın, nasılsın?"
"İyiyim, sen?"
"Ben de iyiyim. Ama sınavdan kalırsan yine iyiyim diyebilir misin, meçhul." Kaşlarını çattı. "O kadar anlattım lan, sakın kalayım deme."
Sırıttım. "Ne yaparsın, kalırsam?"
"Ağzına çakarım bir tane, ne yapayım?" Sinirle homudandığında daha çok güldüm.
"Boyun yetişmez ki." Dediğimde dudaklarını büzdü ve ardından güldü. "Haklısın. Ama ben bulurum bir yolunu, merak etme sen. Şu vizeyi geçmeye bak."
Başımı salladım ve hocaların sınıfa girmesiyle önüme döndüm.
Bir dakika lan! Biz az önce... Flörtleşmiş miydik?
Hassiktir. Hassiktir. Hassiktir.
Önüme bir kağıt konulduğunda ancak kendime gelmiş ve kalemimi elime almıştım.
Öyle bir şey yoktu. Dalgasına yaptığımız bir şeydi. Kimseyle flörtleştiğim falan yoktu. Yaren'i seviyordum ve ondan başka bir kızı gözüm görmüyordu.
Evet, aynen böyleydi.
Aklımı nihayet sınava verebildiğimde, toplam beş soru olduğunu gördüm ve hepsi de dün Balın'ın anlattığı konulardan çıkmıştı. Bu yüzden soruların hepsini hatırladığım kadarıyla cevapladım. En az 65 bekliyordum.
Kafamı sınavdan kaldırdığımda Balın'ın kağıdını teslim ettiğini gördüm. Ben de hemen eşyalarımı alıp kalktım ve teslim edip peşinden çıktım. Atalay çoktan çıkmıştı.
"Balın!" ona seslendiğimde durdu ve arkasını dönüp bana baktı. Ben de yanına doğru yürüdüm. "Nasıldı sınavın?" diye sordu direkt.
"İyiydi epey, sen ne yaptın?"
"Sonuncu sorudan emin değilim sadece," dediğinde güldüm. Kız bölümde derece yapmıştı yani, sınavının kötü geçmesinin imkanı yoktu.
"Güzel. Hadi sana bir kahve ısmarlayayım, dün için küçük bir teşekkür etmiş olurum." Dedim. Onunla arkadaş olmak istiyordum. Fazlası yoktu. Olamazdı.
"Valla bir kahveye hayır demem."
Birlikte kampüsün içindeki Starbucks'a gittik. "Aa, şunlar Atalay'lar değil mi?" Sıraya girer girmez Balın bir masayı gösterince onlara döndüm. Atalay, Sare ve Çağıl birlikte kahve içiyorlardı.
"Yanlarına gitmek ister misin?" diye sordum. "Bana fark etmez." Deyip omuz silkti.
"Tamam sen geç o zaman yanlarına, ben kahveleri alıp geliyorum." dediğimde başını sallayıp masaya doğru yürüdü. O sırada bana sıra gelmişti. İki tane filtre kahve söyledim. Hazır olunca aldım bardakları ve masaya ilerledim.
"Herkese selam," diyerek Balın'ın kahvesini önüne bırakıp ben de yanına yerleştim. "Teşekkürler," diye mırıldanıp kahve bardağını kavradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eleysa☁️ (Tamamlandı)
Ngẫu nhiênO, kendi halinde yaşardı. Okuldan eve, evden antrenmanlarına giderdi. Gündüzleri normal biriydi. Sıradandı. Onu kimse merak etmezdi. Ünü için peşinde koşanlar olurdu ama onu gerçekten tanımak isteyen kimse olmazdı. Ben hariç. Ben, gündüzleri a...