İnsanoğlu olarak koca bir aptallar sürüsüydük. Her şeyin bir sonu olduğunu unuturcasına kaptırıyorduk kendimizi hayata. Yarın sabah uyanamayabilirdik, o iş yerinden kovulabilirdik, o müziği son kez dinliyor olabilirdik, sevdiğimizin gözlerine son kez bakıyor olabilirdik, çok mutlu giden uzun soluklu ilişkimizin bir dakika sonra bitmeyeceğinin garantisini kim verebilirdi ki?
Sonu olduğunu unuturcasına kalbimi kaptırdığım bir sevgiyle boğuşmuştum bunca zamandır. Biteceğini biliyordum, sonu olduğunu biliyordum. Pişman değildim, bir kez daha hayata gelsem bir kez daha severdim onu. Sadece üzgündüm. Yalnız geçirdiğim yıllarıma, onun için kalbini kırdığım beni çok güzel seven kadınlara, futbol hayatımın neredeyse bitecek olmasına çok üzgündüm.
Bir kızı daha üzemezdim. Bu kez olmazdı. Bu yolu artık kırık kalbimle değil, sevgisini hissettiğim biriyle yürümek istiyordum. Bu yolun da bir sonu vardı tabii ki, benim istediğim yolun sonunda da elimi sımsıkı tutan biriydi ve o birinin Eleysa olduğuna inanıyordum. Buz gibi bir ekrandan bile sevgisinin sıcaklığı kalbime işliyordu. Onu tanımak, yaralarını sarmak istiyordum çünkü biliyordum ki bu hayat ona çok kötü davranmıştı. Kalbi en az benimki kadar kırıktı.
Derin bir nefes verip önümde duran siyah poşete kısa bir göz attım ve telefonumu elime aldım.
Cefa: Baba?
Babam: Efendim oğlum? Kardeşlerin geldi eve, sen neredesin?
Cefa: Son kez
Cefa: Söz veriyorum sana
Babam: Cefa!
Cefa: Yemin ederim, bu gece onunla vedalaşacağım
Babam: Neredesin?
Cefa: *konum*
Cefa: Yalnız olmayacağım
Cefa: ve bir daha sizi üzmeyeceğim
Cefa: Sadece, ona veda etmem gerekiyor
Babam: Bir saat sonra seni görüntülü arayacağım ve olduğun yer dedenin evi olacak
Babam: Açabilirsen iyi olur
Cefa: Aynen dediğin gibi yapacağım
Cefa: Teşekkür ederim
Telefondan arabaya bağlanıp rastgele bir müzik açtım ve poşetteki şeyleri çıkarmaya başladım. Birkaç şişe rakı, erimeye yüz tutmuş bir poşet buz, birkaç şişe su... Bu gece özel bir geceydi. Ben bu gece geçmişimi geride bırakacaktım.
O şarkıda dediği gibi, geçmişimi unutup geleceğimi mahvetmeyecektim.
Plastik bardakları koyarken yüzümü buruşturdum. Rakının adabı vardı, bu bardakta içilmezdi. Ama dışarıdaydık ve hazırlıksızdım, elimde olan bir şey değildi.
Rakı şişesine uzanacağım sırada bileğimi bir el kavradı. Süt gibi beyaz elleri esmer tenimin yanında olduğundan daha beyaz görünüyordu. Nazik parmaklarıyla kavrayarak elimden şişeyi aldı ve hemen telefonuna sarıldı. Ne yapacağını anlayarak bende telefonumu aldım.
Eleysa: NE YAPIYORSUN SEN?
Eleysa: BU NE BÖYLE?
"Reisten izini kaptım, merak etme. Bu son."
Eleysa: Ne demek istiyorsun?
Telefondan başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yine her zamanki gibi komik gözlüğünü takmış, yüzünde de cerrahi maskelerinden biri vardı. Kapşonunun altına bere takmıştı, tamamen saçları da kapalıydı. Sanki saçlarını görsem onu hemen bulabilirmişim gibi kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eleysa☁️ (Tamamlandı)
Ngẫu nhiênO, kendi halinde yaşardı. Okuldan eve, evden antrenmanlarına giderdi. Gündüzleri normal biriydi. Sıradandı. Onu kimse merak etmezdi. Ünü için peşinde koşanlar olurdu ama onu gerçekten tanımak isteyen kimse olmazdı. Ben hariç. Ben, gündüzleri a...