Deniz'den:
"Deniz Teyze," diye bir mırıltı duyduğumda başımı bilgisayardan kaldırıp Beril'e baktım.
"Efendim teyzem?"
Saçları aşırı kabarmıştı ve elinde ona geçen gün aldığım pembe tarağı tutuyordu. Maviş gözleri kızarmıştı, dolu doluydu.
Hemen ayağa kalkıp yanına gittim. "Ne oldu sana böyle?"
"Saçımı bir türlü açamıyorum. Kafam acıyor."
"Oy kıyamam ben senin saçlarına." Eğilip alnıyla saçlarının birleştiği yeri öptüm. "Saçların böyle açılmaz. Gel bir banyo yapalım seninle, sonra da güzelce tararız saçlarını. Hem ben bugün sana yeni aldığımız elbiseyi de yıkadım."
Gülümseyerek başını salladığında ben de gülümsedim. Üç tane oğlum olduğundan mıdır nedir, Beril o kadar sessiz sakin geliyordu ki gözüme...
Güzelce banyosunu yaptırdıktan sonra dün Emir'le aldığımız kıyafetleri giydirdim. Saçlarını da tarayıp kuruttuktan sonra iki yandan bağladım.
"Kız ne güzel oldun sen böyle!" Beril utanarak gülerken "Koş abilerine de göster bakayım." Dedim. Koşa koşa salona gitti. Ben de peşinden gittim. Feda, Sarp ve Atlas playstation oynuyorlardı. Cefa okuldaydı, Sefa da stüdyoya gitmişti.
"Bakın, güzel olmuş muyum?" Bazı harfleri yutarak o kadar tatlı konuşuyordu ki, bayılıyordum konuşmasına.
"Ooo, Beril Reis. Bu ne güzellik? Gel bir öpeyim seni kız." Dedi Sarp. Beril koşarak gidip abisine sarılırken Sarp bana mahçup bir bakış attı.
"Sana ne kadar teşekkür etsem az, Deniz Abla. Beril'i uzun zamandır ilk kez böyle mutlu görüyorum." Sarp'ın dediklerine karşı gözlerim birazcık dolmuştu. Hala kolu alçıdaydı çocuğun ve yemek yerken bile canı acıyordu. İyileşene kadar yurda vermemek konusunda avukatlarla bir ton kavga etmiştim. Babası olacak orospu çocuğunu nezarete tıktırmıştık. Karısı da buna dayanamayıp adamın gittiği cezaevinin olduğu şehre taşınmıştı. Babasının bankadaki parası ve evi de oğlu olarak Sarp'a kalmıştı. Sarp kardeşiyle birlikte evde yaşamaya devam etmek istiyordu ancak anne-babası olmadığı için yurda vermek zorunda bırakıyorlardı bizi. Bunu zerre istemiyordum.
Kapının çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kapıya koşturdum. Emir gelmiş olmalıydı.
Kapıyı açtığımda bana sırıtarak bakan Emir'i görünce istemsiz ben de sırıttım. "Hoşgeldin evimin direği, çocuklarımın anası, hoşgeldin kaptanım."
Bana sarılırken homurdanıyordu. "Çocuklarımın anası demeseydin daha iyi olurdu sanki." Kıkırdayarak geri çekilip dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.
"Sen içeri çocukların yanına geç, benim antrenmana gitmem lazım. Bugün kızlara kondisyon çalıştıracağım biraz."
Odaya giderken düşünceli bir şekilde elimi tutuyordu. "Buket'in daha çok antrenman yapması lazım. Refleksleri çok iyi ancak yeterince hızlı değil." Buket benim yedek kalecimdi.
"Haklısın. Allah korusun as kalecim bir sakatlık geçirirse bittik demektir. Peki, Alice hakkında ne düşünüyorsun?"
Onunla futbol konuşmayı hep çok sevmiştim zaten.
"Forvet olan mı? Aşkım o kızın geleceği çok açık, ben sana söyleyim. Bu yıl kızlar dünyaya açıldığında ilk transfer isteği Alice'e gelir bence."
"Dünyaya açılır mıyız dersin? Şampiyonluğa oynuyoruz ama her an düşebiliriz." Dedim düşünceli bir şekilde yatağa otururken. Emir tişörtünü çıkarıp gülümsedi bana. "Benim karımsın kızım, tabii ki şampiyon yapacaksın takımını bu sene. Ben sana güveniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eleysa☁️ (Tamamlandı)
DiversosO, kendi halinde yaşardı. Okuldan eve, evden antrenmanlarına giderdi. Gündüzleri normal biriydi. Sıradandı. Onu kimse merak etmezdi. Ünü için peşinde koşanlar olurdu ama onu gerçekten tanımak isteyen kimse olmazdı. Ben hariç. Ben, gündüzleri a...