Bölüm 11

3.1K 170 1
                                    

Elizabeth elinde ki kovayla merdivenlere doğru ilerlerken önüne geçen Karen ile olduğu yerde sıçramış elindekini düşürmemek için çaba sarf etmişti. Nefesini dışarı verip genç kıza doğru baktı. "Çok özür dilerim korkutmak istememiştim . Seni görünce koşarak yanına geldim o yüzden önüne çıktım . " Dediğinde nefesini dışarı verip gülümseme yolladı ." O sanırım elimde ki kovayı dökülecek diye bu kadar korktum . " Karen gülümsemesini takınıp . Genç kıza doğru eğildi . "Tanrı aşkına bu ucube yerde böyle güzel olmayı ve güzel kokmayı nasıl beceriyorsun ." Der demez burnunu kızın saçlarına yaklaştırdı  . 

Elizabeth başını geriye çekip kaşlarını sakayla çatıp . " Benim işim var Karen şu toplantı odasını temizleyip yanına gelirim  olur mu ?" "Tabi ki de olur seni arka bahçede bekliyor olacağım hem . Sana çok güzel bir şey göstere bilirim . " Genç kız elini karşısındakine uzatıp ." Anlaştık ." dedi . "Peki öyleyse sen işini hallet ben de kendi işimi halledeyim ." Başı ile kızı onaylayıp merdivenlere doğru yürüyüp çıkmaya başladığı sırada Karen arkasından bağırdı ." Dur bir dakika sen şu altınla kaplı olan büyük yere mi gidiyorsun ? " "Bilmiyorum ." değip omuz silken Elizabeth ' in dibine girip ." Orasını herkes temizleyemez biliyor musun ? Tanrı aşkına orasının sanki başak bir dünya girmişsin gibi bir yer olduğunu söylüyorlar lütfen oraya girince nasıl bir yer olduğunu bana anlat." Büyük ellerini ince kollara sarıp dudaklarını büzmüştü . 

Onun bu isteğini geri çevirmek istemediği için başını sallayıp . "Peki ama önce oraya gidebilmeliyim değil mi . O yüzden kolumu bırak yukarı çıkıp güzel bir temizlik yayıp işimi halledip sana anlatıyım ." Karen başını sallayıp ellerini çözdü . Arkasını dönerken ." Kolay gelsin." diye bağırmıştı . Onun gitmesi ile Elizabeth merdivenleri teker teker çıkıp söyledikleri gibi şatonun yedinci katına çıkmıştı . Eski püskü tahta kayı görünce kaşları çatılmıştı . Elini kapıya koyup ittirdiğinde açılmadı . Cebinde ki anahtar aklına geldiğinde elini eteğinin cebine sokup çıkartmıştı . Kilit'in deliğin yerleştirip çevirdiğinde o eski büyük kapıyı tüm gücü ile itip aralamıştı .  Göründüğü gibi değildi . Düşünüldüğünün aksine sağlam ve zor acılan bir kapıydı . 

Eline kavasını açıp içeri girdiğinde gözüne ilk çarpan altın rengi büyük sütunlardı . Kenarlarında ki işlemeler bir insanın işleyeceği tarzda durmuyordu  . Büyük sütunun kenarlarından başlayan işlemeler duvar boyunca devam edip odayı sarmalıyordu . Elinde ki kovayı bırakıp içeri girdi . Gözlerini dört duvarda da olan aynalara dikti . Sanki içlerinde birileri varmış hissi veriyorlardı . İzleniyor hissine dikkatli bakan bir kişi kapıla bilirdi . Nefesini dışarı verip etrafa bakınmayı sürdürdü . Odayı nın bir köşesinde boydan boya duran masa ve sandalyeler kahve rengi gibi dursalar da içine altın karıştırdıkları yaklaşınca belli oluyordu .  Parmağını onların üzerlerinde gezdirirken hiç bir pürüzün olmadığını fark etti .

 Masanın çevresinde hiç bir şey yokken diğer yerler varlıklı bir kral olduğunu göstermek ister gibi süslenmişti . Bu oda bütün belki de bütün odaların en büyüğüydü . Masanın altına doğru eğilip baktığında yerinde ve atında ayna olduğunu fark etti . Duvar dibinde ki değişik kesimde olan aynanalar da vardı . Doğrulup masanın yanından uzaklaştı . Duvarla yapışık olan dolaplara bakındı üzerlerinde ve yanlarında duran heykelleri fark ettiğinde onlara dokunmak iste de buna engel olup arkasına doğru döndü kovanın yanına doğru ilerleyip içinde ki bezi aldı suyunu sıkıp henüz toz tanesi bile olmayan yerleri silmeye başladı . Yeni temizlendiği belliydi . Göğüs hizasına gelen dolapların üzerinde ki küçük figürleri silip yerine koydu . Tek tek silip yerleştirmişti bütün dolapların içlerine dokunmadan temizlediği yerlerden bir gram bile toz olmaması garibine gitse de işine yapmaya devam etti . 

Aynaları ve yerleri silip en son koltukları temizlemişti . Koltukları incelemekten alı koyamamıştı çünkü içinde gördüğü ipliklerin altın olması onun ilgisini çekmişti . Sildikçe daha çok parlıyorlardı. Bu büyük odayı akşama kadar anca temizlemişti . İşini bitirip odadan dışarı çıktığında yorgunluğunu hissetmeye başlamıştı . Merdivenlerden indiğinde Karen  ile karşılaşmıştı . Duvara dayanmış bir halde duruyordu onu beklediği kesindi . Başını kaldırıp baktığında ." O tanrım sonunda !" diye bağırıp yanına doğru koşmuştu . Koluna girip . "Hadi hava kararmadan gidelim ." Elizabeth başı ile onu onaylamıştı . Elinde ki kovanın suyunu bahçeye çıkar çıkmaz bir ağacın dibine döküp yanına bırakmış Karen 'nin peşine takılmıştı . Etrafı İncelerken yürümeye çalıştığı için bir çok kez dengesini kaybedip yere düştü ama yine de ayaklanıp genç  kızı takip etmişti . Artık bacakları ağrımaya başladığında geniş bir düzlüğe çıkmışlardı . Etraf fazla uzun olmayan yeşilliklerle kaplıydı ileride gördüğü ağaca doğru ilerlemeye devam ettiler . Onlar yürüdükçe otlar daha çok gürleşiyordu sonunda Ağaca yaklaştıklarında etrafını saran su birikintisini gördüler. "Aman tanrım !" diye bağırıp şaşkın bir şekilde  suya bakıyordu Karen . 

 Onun bu şaşkınlığına bir anlama yükleyememişti Elizabeth kıza doğru yaklaşıp . "Ne oldu ?" diye sorduğunda ona doğru dönüp ." Burası kuraktı . Hiç su yoktu bu ağaç kurumaya başlamıştı. Şuan kış ayına girdiğimizi var sayarsak ağacın yeşil olmaması gerekiyor." bir adım atıp  taşların üzerine sıçrayıp karşıya geçti . Ona ayak uydurup ağaca doğru yaklaştı . Etrafı incelerken "Burası tam olarak neresi ?" diye sormuştu Karen ağacın önüne oturup , elini yanın avurdu . Elizabeth yanına oturduğunda konuşmaya başladı . "Burası Redaina 'nın kalbi . Yanı kahinler ve din adamları öyle söylüyor . Ama işin ilginç yanı burada ki su ne zaman kurursa bizim sularımızda azalıyor hatta yiyeceklerimizde . " "Bir nevi pusulanız yani . "Karen başını sallayıp onu onayladı ." Uzun yıllar boyunca burada hiç su kalmamıştı . Çok zor zamanlar geçirdik . Efendi Thanatos çok şey yapmasına rağmen eski haline gelmedi ama şimdi su var . Ben o yüzden çok şaşırdım yıllardır yoktu şimdi nede var onu bilmiyorum . " Gözleri karşısında onu dinleyen kıza kaydı . Yüzünde değişik bir ifade vardı . "Bak buranın hikayesini anlatıyım sana . Söylenen göre ölümün beden bulmuş kralı buralarda yaşarmış . zalim ve kötü biri olması herkesi korkuturmuş hiç bir krallık savaşmaya bile düşünmezmiş . Sonra bir gün büyük bir kıtlık olmuş Tanrı o kraldan ona verdiklerinin karşılığını istiyormuş . Kral adak vermeliymiş ve öylede yapmış ama en büyük şartlardan biri kendi tohumundan olan bir bebeği istiyormuş . " Elizabeth çatık kaşları ile dinlerken kalbinin hızlı atmasını anlamlandıramamıştı . " Bu bebek iki asil kişiden bu asil kişiler kraliçe yada bir prenses değil  . Ölümden beden bulmuş krala . Bereket tanrısından beden bulmuş bir kadınmış . Kral o kızı bulur bulmaz evlenmiş ve kadın gebe kalmış . Bir şekilde haberi olan kadın kaçmak istemiş . Başarmışta . Bu dediğim yere kaça bilmiş ancak . Bu yer bereket Tanrısının eviymiş . O bereket tanrısından hayat bulan kız onun yana gelmiş bebeğini doğurmuş tam bu ağacın olduğu yerde . 

Ölümden beden olmuş kral karısının kaçtığını duyunca küplere binmiş . Her tarafa askerlerini salmış ve karısının burada olduğunu öğrenmiş . Büyük bir hırsla buraya geldiğinde bu ağaçtan başka bir şey bulamamış . Denilene göre o kız bereket Tanrısının ta kendisiydi  kocasından öç almak için bütün suları kurutup ekinleri telef edermiş ." "Halkın suçu ne ?" Karen Elizabeth 'e bakıp . " Bu şey karşısında susmak Elizabeth kendi çıkarları için günahsız bir bebeğin öldürülmesine sesiz kalmak . " Oturduğu yerde doğrulup . "Hadi gidelim hava tam olarak kararmadan . " demiş yürümeye başlamıştı Elizabeth   olduğu yerden kalktığı sıralarda kulaklarına bebek sesi dolmuştu . Hızla etrafa bakındı  . Kimse yoktu Karenin uzaklaştığını görünce koşa koşa onun yanına doğru gitmeye başladı . 

KAYIP KALP (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin