4

425 41 6
                                    

Çocukların evlerinin kapısında dikilirken üzerimi düzelttim. Lacivert yüksek belli kendiliğinden kemeri olan kumaş pantolonum geniş kalçalarıma ikinci bir deri gibi yapışmıştı. Gök mavisi salaş gömleğimi onun içine sokup göğüs dekoltemi biraz daha öne çıkarttım. Üzerimdeki pantolonun takımı olan dizlerime gelen kumaş ceketi ve buz mavisi ressam şapkamı da kontrol ettim. 10 cmlik buz mavisi topuklu ayakkabılarımla şıktım. Derin bir nefes alarak kapıyı çaldığımda çok beklemeden jimin tarafından açıldı. Yüzünde beni görünce beliren sinsi sırıtışı silmek için ona tekme atmak istesem de kendimi tutup içeri geçtim.
"Irelia, seni bekliyorduk. Hoşgeldin." Bana sarıldığında oyunumuzu bozmamak için ona karşılık verdim. Beni elini belime koyarak salona yönlendirdi. Üzerime iddiaya giren şahıs gözükmüyordu. Hoseok hyungun yanına oturduğumda gülerek bana döndü.
"Ire! Sonunda geldin. Görüşmeyeli nasılsın?" İlgiyle bana baktığında geldiğimden beri ilk kez gerçekten gülümsedim. O Harika biriydi. Bence çocuklar onun gibi mükemmel birini tanıdıkları için çok şanslıydılar. Tabii biz de.
"İyiyim hyung, bir sergide işe başladım. Sen? Sesin hala mükemmel mi?" Söylediğim şeye kıkırdayıp bütün vücudunu bana çevirdi.
"Ben de iyiyim. Senin için çok sevindim. Bu arada, iltifatın için teşekkür ederim." Elimi koluna koydum.
"İltifat etmem hyung. Gerçekten sesin çok iyi." Utanarak başını yere eğdiğinde çok sevimli görünmüştü. Yanaklarını sıkmak istiyordum.

Diğer üyelerle de biraz sohbet ettikten sonra tam merak etmeye başlayacaktım ki malum şahıs merdivenlerden havalı bir iniş yaptı. Arada bana attığı kaçamak bakışlarla ona bakıp bakmadığımı kontrol ediyordu. 'Plana sadık kal Ire.' İç sesimi dinleyip ona bakmayı keserek hoseok hyunga döndüm. Taeyse üzerindeki bol kahverengi hırkasını savurarak çaprazıma oturdu. Göz ucuyla çaktırmadan bakabileceğim yere.
"Hoşgeldin Irelia-sshi." Ona kafa selamı verip tekrar umursamazca hoseok hyunga döndüm. Planı uyguluyordum ama hoseok hyungla konuşma isteğim yalan ya da oyun değildi. Sanırım ona çabucak ısınmıştım. İnsanların üzerinde böyle bir etkisi vardı.

Biraz sohbetten sonra tae jimine göz kırpıp ayağa kalktı.
"Madem hepimiz buradayız. İtiraf oyunu oynayalım mı?" Corni sağ olsun oyunun ne olduğunu biliyordum. Noeyle göz göze geldiğimde onun da benimle aynı şeyi düşündüğünü anladım. Oyun benim içindi. Omuz silkerek herkes gibi sehpanın kenarına geçtiğimde ilk sırada Yoongi hyung vardı. Jin hyung ona soracaktı.
"Noe'den ne zaman hoşlanmaya başladın." Hepimiz merakla ona bakınca omuz silkti.
"İlk sohbet ettiğimiz zaman. Sıra bende, sorum kook'a. Küçük boyun yastığımı sen mi aldın?" Di kıkırdayıp öne atladı.
"İkinci sevgilini mi yani oppa?" Noe gülerek onu onayladı.
"Bendim. Geri vereceğim. Sorum Jimin hyunga. Kısa boylu olmak seni üzüyor mu?" Jiminin yüzü renkten renge girerken kahkahamı içimde tutmak için savaş verdim.
"Yaaa! Bana bak tavşan, seni döverim. Hayır. Kısa değilim çünkü." Herkes gülünce rahatlayarak gülmüştüm. Jimin Taeye kısa bir bakış atıp bana dönünce başladığımızı anlamıştım.
"Sence buradaki en yakışıklı kişi kim? Yani kimle çıkmak isterdin?" Sorusunu beklediğim için rahattım.
"Neden buradaki biriyle çıkmak isteyeyim ki?" Sorum onun somurtmasına neden olsa da pes etmedi.
"Yani, zorundasın diyelim?" Başımı sallayarak düşündüm. Tae dikkatle bana bakıyordu.
"En yakışıklı kişiyle çıkmak isteyebileceğim kişi farklı." Tae dikkatle sehpaya eğilince meydan okuyan bakışlarımı jimine sabitledim.
"İkisini de söyle." Taeye yalandan kaçamak bir bakış attığımda yerinde dikleşti. Onu seçeceğimi düşünmüş olamazdı değil mi?
"Jin hyung gerçekten hayatımda gördüğüm en yakışıklı adamlardan biri ama hoseok hyungla çıkardım. Tabii yanlış anlama hyung. Öyle birşey düşünmüyorum." Hyunglar gülerken taenin yüzü asılmıştı. Jiminse bıyık altından gülüyordu. Şimdi gösterirdim ona.
"Sorum jimine. Sinsi misin?" Şaşkınlıkla suç ortağıyla bakıştı. Hafifçe öksürerek kendine geldi. Yüzünde sahte bir gülücük belirmişti.
"Değilim." Bir süre daha oyun devam ettiğinde sıkılarak bahçeye çıkmıştım. Jin hyung peşimden gelerek benim gibi çimlere oturmuştu.



"Anladın, değil mi?" Sorusu beni şaşırtmadı. Zeki biri anladığımı farkederdi. Karşımdaki o ikisinden biri olsaydı inkar ederdim ama ona dürüst olacaktım.
"Evet. Ama anladığımı bilmesinler hyung. Onlara günlerini göstereceğim." Anlayışla başını salladı.
"Bak biz onları vazgeçirmek istedik. Özellikle hoseok ama..." ona sorun yok bakışı attığımda devamını getirmedi. Nazikçe omzuma dokunup kulağıma eğildi.
"Eğer istersen sana yardım ederim." Kaşlarımı çattım.
"Nasıl?" Kalın dudaklarının bir yanı yukarı doğru kıvrıldı.
"Sana öğrendiğim bütün planları anlatırım." Aslında onu uğraştırmak istemesem de eğlenceli olabilirdi.
"Olur. Ne kadar intikam, o kadar mutluluk." Cevabım onu kahkahaya boğarken birden kahkahası söndü.
"Geliyor." Arkamı dönmeden elimi Jin hyungun omzuna koyup yalandan kahkaha attım.
"Oyunculuğunu görelim hyung." Fısıldayarak söylediğim şeyden sonra gözleri parlayarak üzgün bir ifade takındı.
"Irelia! Madem beni daha yakışıklı buluyorsun ne diye hoseoku seçtin?Kırılıyorum." Sesini biraz yükselterek söylediği şeyler bize çok yaklaşan taenin kaşlarını çatmasına neden oldu.
"Ama hyung,sen fazla yakışıklısın bu sinir bozucu." Jin hyung gülerken tae somurtan yüzüyle karşımdaki armut koltuğa kendini fırlatırcasına attı. Bu tavrının nedenini anlasam da çok belli olduğunu farkedemiyor muydu diye düşünmeden edemedim.

RESSAM|Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin