~8.Bölüm~

76 9 3
                                    

Bunun adı neydi? Ne yaşıyordum? Mutluyken üzülüp üzgünken heyacanlanıyorum... Bunun adı ney? Bir insan bu duyguları neden yaşar?

(Yazarın anlatımıyla.)

Sevgili okurlarım bu bölümde bir çoğunuzun istediği olayı yapacağım. Bu hikayeyi birazda Rabia'nın annesi Özlem'den dinleyeceğiz.

(Özlem'in anlatımıyla.)

   Kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa gittim. Mutfağa girdim. Kahvaltı hazırlanmış şaşkınlıktan ne olduğunu anlayamazken."Günaydın anneciğim, bugün de ben hazırlamak istedim. Herkes uyandıysa başlayalım mı?" Anne artık ben büyüdüm yapabilirim,  der gibiydi. "Beğenmek ney, muhteşem gözüküyor."

Aslında hepimiz yaşadık böyle şeyler. Kahvaltı hazırlamak, yemek yapmak, yatağımızı toplamak, temizlik yapmak... Ve daha çok şey. Bunlar aslında 'anne ben büyüdüm.' demekti, bizler için...

(Özlem'in anlatımıyla.)
"Canım kızım ne çok uğraşmış, emek vermişsin. Eline sağlık. Yorulmuşsundur."

"Yorulmadım anneciğim, sen her gün kahvaltı hazırlıyorsun, yemek yapıyorsun, temizlik yapıyorsun. Sende çok yoruyorsun. Bundan sonra sana yardım edeceğim."

Gülümsedim. Rabia'ya kanser olduğumu nasıl söyleyecektim, bunu ona nasıl diyebilirdim, bunu ona nasıl yapabilirdim? Çok mutlu mutluluğunu bozmak istemiyorum... "Günaydın babacığım, bugün kahvaltıyı ben hazırladım nasıl olmuş?" Veysel'in gelmesiyle kahvaltıya oturduk. "Çok güzel görünüyorlar kızım, eline sağlık."
"Afiyet olsun. Anneciğim, babacığım." Kahvaltıdan sonra Rabia'a okula gitmek için hazırlanmaya odasına gitti.
"Ben okula gidiyorum." dedi Rabia.
"İyi dersler kızım, dikkat et."
"Tamam anneciğim."

Veysel'le konuşmam gerekti. Rabia'ya kanser olduğumu nasıl söyleyecektik.
"Veysel işe gitmeden önce biraz konuşalım mı?"
"Bir şey mi oldu?"
"Rabia'ya kanser olduğumu nasıl diyeceğiz?"
"Şimdi çok mutlu. Demesek mi?"
"Bunu ona yapamayız. Bilmeye hakkı var."
"Okuldan geldiğinde söyleyelim."
"Bugün olmaz, sınavı var aklı bende kalır, yarın akşam söyleyelim."
"Tamam öyle yapalım."
"Sen git geç kalma."
"Tamam çıkıyorum."
"Görüşürüz canım."
Mutfağa gittim, kahvaltıyı toplayıp, salona gidip biraz televizyoz izledim. Yarın nasıl diyeceğim diye düşünüyordum hâlâ... Zil çaldı Rabia gelmiş olmalıydı.
"Kim o?"
"Benim anneciğim."
"Hoş geldin kızım, günün nasıl geçti?"
"Çok güzel anneciğim. Benim sınavım var biraz çalışayım."
"Tamam kızım. Yemek hazır olunca çağırırım."
"Tamam anneciğim."
Yarın Rabia'a ne der, ne kadar üzülür acaba diye düşünüyordüm sürekli. Zil çaldı bu gelen Veysel olmalıydı. Kapıyı kim olduğunu sormadan açtım. "Kargo" kargomu kargo istememiştik.
"Yanlış adres olmalı biz kargo beklemiyorduk."
"Doğru adres hanfendi." Kargoyu alıp salona geçtim. Rabia'da gelmişti.
"O ney anneciğim?"
"Bende bilmiyorum kızım gel birlikte bakalım."
Kargoyu açtık içinden bir not ve bir kutu çıktı. Rabia notu okumaya başladığında gülmeye başladı.
"Neymiş, kimdenmiş?"
"Benim arkadaşım hediye göndermiş anne."
"Hangi arkadaşın?"
"Sınıf arkadaşım Cenk ve Ela."
"Tamam kızım. Arkadaşlarına teşekkür etmeyi unutma."
"Tamam anneciğim ben gidip arayıp teşekkür edeyim."
"Tamam kızım."
Rabia'a odasını çıktı. Yemek hazırlamak için mutfağa gittim.
Salata yapmak için soğan ve domatesleri doğradım. Salatayı yaptıktan sonra masayı hazırlamaya başladım. Masayı hazırlayıp Veysel ve Rabia'yı çağırdım.
"Veysel, Rabia hadi gelin yemek hazır."
"Eline sağlık anneciğim her zamanki  gibi muhteşem gözüküyor."
"Afiyet olsun minik kuşum."
Yemek yedik, sohbet ettik.
"Anne ben odama çıkıyorum. Resim çizeceğim biraz."
"Tamam kızım."
"Özlem bende sana yardım edeyim bugün çok yoruldun."
"Tamam Veysel."

Mutfağı toparlayıp, çay içmek için salona geçtik."
"Özlem tatile mi gitsek?"
"Güzel olurdu."
"Hafta sonu için yer bakalım?"
"Olur ama Rabia'ya söylemeyelim."
"Aynen sürpriz olsun."
"Nereye gitsek?"
"Bence bu sefer doğayla iç içe bir yere gidelim."
"Uzun zamandır gitmedik."
"O zaman ben rezervasyon yaptırayım."
"Hadi bakalım."
"Tamamdır yaptım cuma akşama gideceğiz, pazar akşamı dönüceğiz."
"Hepimiz için iyi oldu bu."
"Aynen."
"Bugün siz ne yaptınız?"
"Öyle evdeydim. Rabia'ya kargo geldi."
"Ne almıştı?"
"Kargo geleceğini o'da bilmiyormuş."
"Annemler falan mı yolladı?"
"Hayır, arkadaşı yollamış."
"Hangi arkadaşı?"
"Biri kız biri erkek ama adını unuttum."
"Kargodan ne çıktı?"
"Bilmiyorum Rabia odasında  açtı."
"Okulla ilgili falandır."
"Aynen başka ne olacak zaten."
"Uykum çok geldi ben yatıyorum."
"İyi geceler, bende birazdan yatarım."
"İyi geceler."
Aslında o notta ne yazıyor, o kutudan ne çıktı merak ediyordum. Acaba sevgilisi miydi? Bu dönemde bir çok çocuğun sevgilisi oluyordu. Yarın Rabia'ya hastalığımı açıklayacaktım... Daha fazla düşünmek yerine uyumaya gittim...

(Rabia'nın anlatımıyla.)
Bugün en mutlu olduğum şey hediyeydi. Biri beni düşünüyordu, birinin aklında ben vardım, birinin kalbinde ben vardım, birinin hayallerinde ben vardım. Bana tek hissetmeyi unutturmuştu. Sanki her zaman biri benimle, her zaman birinin desteği var gibi hissediyorum. Küçük yaşta aşka siz inanır mısınız? Ben inandım, inanıyorum..
Tumblr de her akşam boş boş gezdiğim gibi bugünde tumblr ye girmek için aldım telefonumu. Mesajları umursamayıp, sildim. Tumblr açar açmaz bir soru çıktı karşıma soru şuydu; en iyi dosttunuz kimdir? İçimden geçen bir kaç cümle yazdım. "Benim en iyi dostum kalem ve kağıdım oldu. Her zaman onlara sığındım. Mutluyken, üzgünken, heyecanlıyken her zaman.." 
Şimdi de kağıdım ve kalemi mi aldım elime..
"En yakın dostum bugün yazıma çok mutluyum diye başlıyorum. Size her zaman 'kötüyüm' derdim. Ama şimdi çok mutluyum, artık tek değilim biliyor musunuz? Beni çok seven ailem, arkadaşlarım, öğretmenlerim var. Mesela tek hissetmiyorum, artık benimde bir çok dostum var, beni de çok sevenler var.. Sevgili en yakın dostum kalem ve kağıt; ben birini çok seviyorum, ama kim bilmiyorum duygularım anlamsız gibi gelse de çok mutluyum. Belki en yakın dostum olan size geleceğim yine..."
En sevdiğim şeyi yapıyordum; müzik dinlerken çizmek. Rengârenk bir dünya çiziyordum. Top oynayan çocuklar, şarkı söyleyen şarkıcılar, sohbet eden komşular, evlenen çiftler, ailecek pikniğe giden aileler.. Kısacası mutlu bir tablo çizdim... Bir zamanlar sizde biliyorsunuz ki bunları sadece hayal edebiliyordum, artık hem yaşayıp, hem çiziyorum..
      
 

       “Her zaman pes etmeden devam edin..

Müzik dinlerken uyuya kalmışım..
"Günaydın kızım."
"Günaydın anneciğim."
"Anne sanki biraz yorgun gözüküyorsun? İyi misin?"
"İyiyim kızım, uykumu alamadım ondandır."
"Sen uyu anne istersen."
"Yok kızım. Kahvaltı yapalım geçer."
"Tamam anneciğim."
"Yüzünü yıka gel hadi."
"Tamam anne geliyorum."
Elimi, yüzümü yıkayıp kahvaltı yapmak için mutfağa gittim. Kahvaltı yaptık, annemle birlikte temizlik yaptık. İşimiz bittiğinde odama gittim. Telefonumun çaldığını fark ettim. Arayan Berfin'di.
"Alo."
"Alo, nasılsın Rabia."
"İyiyim Berfin, sen nasılsın?"
"Bende iyiyim, sana soru soracaktım."
"Olur sor."
"Bir tane soruyu anlamadım, anlatır mısın?"
"Tabii ki anlatırım. Hangi soru?"
"Fen bilimleri 34. sayfa 7. soru."
"Tamam bakıyorum hemen."
"Teşekkür ederim, bekliyorum."
Soruyu bulmaya çalışıyorum. Umarım doğru yapmışımdır ve anlamışımdır anlatırım. Çünkü Berfin bana çok yardımcı olmuştu. Bende ona yardım etmek çok isterdim.
"Buldum."
"Yapmış mısın?"
"Evet, anlatayım."
"Şimdi burada..." uzun uzun anlattım.
"Çok teşekkür ederim Rabia."
"Rica ederim ne demek. Her zaman sorabilirsin."
"Sağ ol, görüşürüz."
"Kendine iyi bak."
"Sende."
Telefonu kapatıp, salona gittim.
"Rabia bizde seni çağıracaktık."
"Neden baba?"
"Kızım sana sürpriz yapalım dedik. Bu akşam tatile gidiyoruz."
Bana sürpriz yaptıkları için çok mutlu olsam da, Bodrum, Antalya gibi yerlerden nefret ettiğim için çok sevinmedim.
"Çok sevindim babacığım. Nereye, ne zaman, nasıl gideceğiz?"
"Yeri: sen doğayı çok sevdiğin için, doğayla iç içe bir yer seçtik. Bu akşam gidiyoruz..."

Baba HasretiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin