Selamünaleyküm
Aslında pek de bölüm paylaşmak niyetinde değildim ama baktım ki yorumlarınız bine ulaştı. Bende daha fazla bekletmeyim dedim.
İlginiz için teşekkür ederim ❤️
Oy ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin.
Keyifli okumalar 🌺
Turan albayla birlikte ekibin yanına inerken biraz heyecanlı biraz da tedirgindim. Odaya girmeden önce duyduklarım canımı sıkmıştı. Her ne kadar umursamamaya çalışsam da ilk günden bu tarz bir şey duymak moral bozuyordu.
Kapı önünde duraksadığımız oda muhtemel dinlendikleri alandı. İçeri girdiğimizde muhteşem dörtlü rahat bir şekilde koltuklara oturmuş sohbet ederken bir anda hepsi ayağa kalkarak hazır ola geçti. Turan Albay elleri arkada yanlarına adımlarken bende elimdeki valizimle peşinden geliyordum. O durduğunda kendimi olduğum yere sabitledim.
"Çocuklar komutanınızla tanıştınız sanırım ama ben yine de kulağınıza küpe olsun diye kendim söyleyeyim."
Dördü de hazır ol da Turan albayı dinlerken ben de onları izliyordum. Bakışlarımı Yağız üsteğmene çevirdiğimde onun da bakışları benim üzerimde geziyordu. Yine göz göze gelmemizle kaşlarımı çattım. Kendisinin beni küçümsemiş olmasını bir türlü kabullenemiyordum. Turan Albay pastanede karşılaştığım üçlüye bakarak sözlerine devam etti.
"Bahar üsteğmenim bundan sonra sizin ekipte. Kendisinin komutanınız olduğunu unutmayın."
Hepsinin bakışları bana döndüğünde hafifçe başımı eğdim. Aynı anda cevaplamışlardı.
"Emredesiniz komutanım."
Turan albay bana dönerek Yağız'ı gösterdi. Sıra onunla olan resmi tanışmamıza gelmişti.
"Bahar, ekibin komutası Yağız üsteğmenimde. Onun sorumluluğunda olduğunu unutma. Sormak istediğin bir şey olursa kendisine danışabilirsin." Benden aldığı bakışlarını Yağız'a çevirirken oldukça ters bakıyordu. İtiraz istemediği çok belliydi. "Yağız üsteğmenim sana her konuda yardımcı olacaktır." Bir anda sert ifadesi kaybolurken sıcak bir tebessüm sundu. "Hayırlı olsun üsteğmenim. Başarılar dilerim."
Hemen hazır ola geçtim. "Sağ olun komutanım."
Başıyla küçük bir selam verip çıktı odadan. İşte şimdi yeni ekibimle baş başa kalmıştık. Kalmıştık kalmasına da hiç de hayal ettiğim gibi olmamıştı her şey. Hevesim kırılmıştı bir kere. Moralim bozulmuştu. Yine de bunu belli etmeyecektim. Ben bunun da eğitimini almıştım. O zaman güçlü duracaktım.
Yağız denen sevimsiz kalktığı tekli koltuğa tekrar oturarak arkasına yaslandı bakışları üzerimde dolaşıyordu. Rahat oturuşu belli ki kıdem olarak üstte olmasından sebepti. Fakat rütbe olarak eşittik ve benden çok da farklı değildi.
Karşımda duran üç adamla ayakta dikilmiş birbirimize bakarken sonunda Aykut gülümseyerek hemen yanında duran koltuğu işaret etti. Onlar ben oturmadan oturamıyordu.
"Buyurun komutanım. Hayırlı olsun."
Aykut beyaz tenli ve hafif yapılıydı. Koyu kumral saçları kısa oluşuna rağmen üst kısmını özenle yaptığı belli oluyordu. Sinek kaydı tıraşıyla beyaz cildi parlamış, daha bir pürüzsüzlük kazanmıştı. Boyu neredeyse benimle aynıydı. Bebeksi bir yüzü vardı ama yakışıklıdan çok sempatik bir görünüme sahipti. Bakışları sıcak duruyordu. Herhalde aralarında en genç olan oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgenin Güneşi (Basıldı)
ActionKitap olduğu için ilk üç bölüm hariç diğer bölümler yayımdan kaldırılmıştır. Bir güneşe hayrandım bir de onu gölgede bırakan ay yıldızlı bayrağa. Ya sarı saçlarım toprak kokacaktı ya da mavi gözlerim kana bulanacaktı. Bordo prensesin vatan aşkıydı b...