~BENİ HEP AN/SON~

55 21 2
                                    

Her hikayenin bir sonu vardır.Kimi tatlı kimi acı. Bazı son'lar belkide yepyeni başlangıçlar için küçük bir adımdır. Hayatta sonu gelmeyecek hiçbir şey yok. Hepimiz günün birinde herhangi bir yerde vereceğiz son nefesimizi. Kaçışı yoktur bazı şeylerin. Ne kadar koşarsan koş kaçamazsın Ölümden. Kimisi hayata doymamışken ölür,kimisi dibine kadar doymuşken. Önemli olan gerçekten yaşamak. William Wallace'ın dediği gibi. Ölmeden kendime gerçekten yaşadım diyebilmek için bir şeyler yapmam gerekiyordu..Bu hikaye böyle bitmeyecekti...
Telefonun iğrenç zil sesiyle yataktan deli gibi fırladım. İçimden kendime bir ton küfür de ettim zil sesimin sesi niye bu kadar yüksek diye. Insanoğlu bu ya hiçbir şeyden tatmin olmuyor. Biraz daha ileriye gidip telefon mucidine küfretmeye başladım bu kez. Tanrım ben napıyordum böyle bu küfürler yakışmıyordu bana. Ama anlık hiddetle insan her şeyi söyleyebiliyor. Battaniyeyi üstümden atıp komidinin üstündeki telefonuma sarıldım. Bir insan neden elli dört kez arar ki?
Peki ben elli üç arama da uyanmayıp elli dördüncü telefonda nasıl uyanabildim?
Çok garip ve ironi bir durumdu. Bir yandan da sırıtıyordum kendi kendi kendime. Abooo!!
Nasıl unutmuşum bugün Mardine gidecektik. Bu yüzden aramış dostum beni. Hemde bıkmadan elli dört kez.
16 mesaj da bırakmış:
'Nerdesin'
'Uyansana'
(07:15)
'Hocalar seni soruyor herkes hazır nerdesin sen'
'Ya cevap verseneeee'
'Aloooo! Kime diyorum'
(07:32)
'Dostum gelmene gerek yok 10 dakika da buraya afedersin ama nah yetişirsin.'
'Lan uyan hadii uyan tek gitmek istemiyorum'
(07:50)
'Arabanın lastikleri bozuldu gel yarım saate gidicez yetiş'
'Hadi bak şanslı günündesin yetiş buraya beni deli etme'
(07:58)
.
.
.
Saat uyandığımda tam sekiz'i iki geçiyordu demek ki son mesaja göre yirmi altı dakikam var. Her şer'de bir hayır vardır diyip gitmeye heveslendim. Arabanın bozulmasını bir işaret olarak belirledim kendi düşüncemce.
Apar topar hazırlandım. Herhangi bir ütüsüz thişört'üm'ü giyip yüzümü yıkadım. Bir youtube sayfasında gördüğüm videoda kadınların hazırlanma süreleri minumum 3 saat'tir diye bir bilgi izlemiştim. Erkek olduğuma bir kez daha şükrettim. İnsanların kıyafetlerim,saçlarım,tarzım...Hakkında ne düşündüklerini gram önemsemiyordum. Ağzı olan konuşur sonuçta. Yüzümü yıkayıp saçlarıma biraz su püskürttüm. Antika kokan tarağımla sol yana doğru şekil verdim. Çok sevdiğim siyah tokamı elime aldım. Her dokunduğumda bir parçamı eksik hissetsemde bunu acı bir şekilde yapıyordum.
Ucuz ama kokusu ağır Nobren parfümümümden iki fırt sıkıp evden çıktım. Annem yine kızıcak belki ama kıyamıyorum uyandırmaya. Eve gelince yine bir ton azar işiteceğim ama olsun.
Apartmandan çıktığımda saat sekiz'i 12 geçiyordu. 10 dakikada hazırlanıp çıkmışım evden. Kadın olmadığım için bir kez daha şükredip koşmaya başladım. Durağa varınca en erken minibüsün saat sekiz yirmi iki de geçeceğini gördüm.Yetişmem imkansızdı. Önce ayaklarıma sonra da kendime baktım:

'Özür dilerim biraz yoracağım sizleri'
Diyip koşmaya başladım. Kulaklığımda son ses Mirkelam'dan "Unutulmaz" parçası çalıyordu.
Şarkının melankolik kısmına takılmadan koşuyordum. Beni dışardan gören çoğu insan:' Deli mi ne sabah bu kadar koşulur mu ferman mı var?'
Der gibi baktıklarını hissediyordum. Ama zerre umurumda değildi. Çok sevdiğim kadîm dostumu yalnız bırakamazdım.
Kan ter içinde vardım sonunda otogara. Ve gördüm onları.Üst geçitin ordalar karşı tarafa geçmem gerekiyordu. Kulaklığı çıkarıp telefonu elime aldığımda saat sekiz'i yirmi altı geçiyordu. Bünyamin beni görünce sevinçten havalara uçtu. Bana sarıldı sonra da yüzünü somurttu:

BENİ HEP AN/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin