"Egenaz, burası babanın mekanı değil mi? Kasada falan dursana, neden garsonluk yapıyorsun?" Kızların önüne kahvelerini koyduktan sonra yerimi alamadan Yüsra'nın daha önce de dile getirdiği durumumu gülümseyerek açıklamaya çalıştım, sanırım 10. kez.
"Garsonluk yapmıyorum kanki, baristalık yapıyorum daha doğrusu barista olmaya çalışıyorum." Sınav... Daha çok yerleştirme sonucum hüsran çıkınca babamın bir zincir haline getirmeye çalıştığı kafelerinden birinde kendime yer buldum, bazı insanlara evde oturmak işkenceden başka bir şey değildir çünkü.
"Çok şey değişti." Gözlerini öteki tarafa devirerek mırıldanmıştı. Arkadaşlarımın geri kalanının aksine ikiziyle beraber, çalışma hayatına lise diploması ile girişimi kabul etmiyordu. Sanki ben bundan dolayı kırgın değilmişim gibi laf atması ruh halimi düşürse de yüzümdeki mutlu maskeden vazgeçmiyordum, vermem gereken tepki olan ağlamaya başlarsam 6 ay susturamazsınız da ondan.
"Biliyor musun bu görünüm sana aşırı derecede yakıştı, öyle parlıyorsun ki kafeye girdiğimde direkt sana yöneliyorum." Nuray beni okumuşçasına övgülerini sıralamıştı, belki de bulunduğum konumda nasıl hissettiğimi en iyi bilenlerden biriydi.
"Çünkü tezgahın hemen arkasında duruyor, bulmak kolay yani. Makyajın dozunu da arttırmış gibisin, o sayede dikkat çekiyorsun. Her neyse size voleybol kulübüne girdiğimi söylemiş miydim?"
Bana edilen iltifatların sonuna çok hızlı gelmiştik. Yüsra'nın kendiyle ilgili bir konuya gereksiz heyecanla atlamasıyla gözlerim ilk, masadaki Sarışın Kıza kaydı. Nötr bir yüz ifadesiyle telepati yöntemini kullanarak sinirlenmeye başladığımı gösterdim, o ise gözlerini saniyelik ayırıp dudağının tek tarafını kaldırarak 'Yapacak bir şey yok.' sinyalini verdi ve sağ tarafına dönüp şu sıra pek de eğlenceli olmayan arkadaşımızı dinlemeye başladı.
"Halbuki seni voleyboldan pek haz almayan biri olarak hatırlıyorum." Ben lisedeyken voleybol takımına girdiğimde, 'Gerçekten bu aptal oyun için kendini mi yoracaksın?' aşağılaması az önce kulaklarıma uğradı gibi.
"Ah öylesine okulda oyunlarına katıldım ve cidden çok iyiydim. Hayatım, biliyorsun uzunlar her zaman bir adım öndedir."
"Bunun tek sebebi adımlarınızın büyük olması." Voleybola zaafım olduğundan mıdır emin değilim ama Yüsra bunu inadıma yapıyormuş gibi hissediyordum.
Sakin Egenaz, onlar ikizler onlar lise dostların, onlara kin tutmamalısın ama bir şey de demen gerektiğini biliyorum. Sana bu kadar yüklenemem, "Boyunu siktiğimin maskülen tiplisi."
"Ne dedin?"
Kaos çıkmasın diye benim bile duyamayacağım mırıltıyla söylemiştim küfürlerimi, duymasa bile kelimelere dökmek rahatlattı. Soru işareti olan bakışlara içten gelmeyen bir tebessümle karşılık verdim, "Dua ediyordum boyum uzasın diye."
"Neyse sen dua ede dur ben kalkıyorum, şey kahveler..."
"Benden, her zamanki gibi." dedim, bıkmışlık ve aynı zamanda soğuklukla.
"Canım." Çantasını alırken teşekkür etmek yerine bunu tercih etmişti, tam kalkarken yanağıma yüzeysel bir öpücük kondurdu ve elini iki kere bize doğru açıp kapadıktan sonra çıkışa yürümeye başladı.
O kapıdan çıkınca en başından beri içimdeki kıvılcımların farkında olan Nuray masaya doğru eğilerek elimi tuttu, "Sinan yüzünden böyle davranıyor biliyorsun, sana daha yakın davrandığı için kıskanıyor."
"Sinan'ı ona ayarlayan bendim." Kollarımı bağlayarak hırsla arkama yaslandım çünkü artık cidden kızıyorum.
"Belki de bu onu daha da sinir ediyor. Sinan seni istedi sen ona verdin, ister istemez aşağılayıcı bir konum." İster istemez hak verdim ama kalbimi kırmasına ne gerek var?
![](https://img.wattpad.com/cover/195497901-288-k774936.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar II
Hài hướcÖz güvenin vücut bulmuş hali, bedeninden beklenin aksine gerektiğinde sevgilisi için adam bile dövebilen Egenaz'ın hayatı Türk gençlerinin senelerdir savaş verdiği, yenilmez, doğa üstü güç tarafından iki lokmada yendi ve faydalı tarafları sindirime...