1

1.8K 150 101
                                    

yedi nisanda biriyle tanıştım.

güneşli bir gündü. annem ev ihtiyaçları için elime bir liste tutuşturup beni markete yollamıştı. bu görevi evde üstlenebilecek tek kişi bendim, bu sebeple o an ne durumda olursam olayım annem gitmemi istediği zaman gitmek zorundaydım.

hava çok tatlı ve sıcaktı. güneş tepede parıldıyor, çekirgelerin sesi arkada duyuluyordu. çekirgeleri sevmezdim, ama bu mevsim onların sahnesi, onlar da bu sahnenin şarkıcılarıydı.

saygı duymak lazım.

insanlar arasındaki en önemli unsurun saygı olduğuna inanırım. daha sonra merhamet, ardından hoşgörü geliyor. dünyayı güzelleştiren şeylerdi bunlar, aynı zamanda zahmetsiz, kolay ve ücretsizdi, öyleyse neden insanlar uygulamak için bu kadar tembeldi?

sıradan ama bir o kadar da keyifli alışverişten sonra eve doğru yürüyordum. o sırada kaldırımda bir çocuk gördüm.

yanındaki minik kedinin küçük bir tabakta süt içmesini keyifle izliyordu.

yanına adımladım hızlıca.

"hey," ona seslendim. "bunu yapmamalısın."

bana döndü şaşkınca. hatasından haberi yoktu.

"efendim? aç bir hayvanı beslemememi mi söylüyorsun?"

onun yaptığı gibi kedinin yanına çömeldim. minik kedi her şeyden habersiz iştahla sütünü içiyordu.

"hayır, ona süt vermemeni söylüyorum,"

tabağı önünden aldım, kedi bu hareketimle üstüme çıkmaya çalışmıştı.

"kedilere süt verilmez çünkü onların sindirim sisteminde laktoz enzimi yok, bu yüzden de sütün içindeki besleyici maddeleri alamazlar. en kötüsü de laktoz enzimi bulunmadığından ishal olurlar ve bu onları öldürebilir bile."

ona açıkladığımda yüzündeki ifade paha biçilmezdi. aniden değişti, o habersiz ifade yerine dehşete düşmüş bir ifade gelmişti. ne yapacağını bilemez gibi,

"gerçekten mi? ah, bilmiyordum, ne kadar aptalım." dedi.

onun bu hâlini görünce üzülmediğimi söyleyemezdim. doğru bir şey yaptığını düşünüp kedinin doymasını sağladığı için mutluluk duyuyor olabilirdi, ancak şimdi, ben onu gerçekle tanıştırdığımda tüm gönül rahatlığı parçalara ayrılmış, esen ılık rüzgarla etrafa savrulmuşlardı.

"sakin ol lütfen, bilmiyordun ki, onu beslemek için böyle bir şey yaptın. çünkü toplumumuzda böyle yanlış bir algı var,"

"senin suçun yok." gülümsedim.

hâlâ kaygı içinde olsa da hafifçe gülümseyebildi, ardından ayağa kalktı ve bana "bir dakika bekleyebilir misin?" diye rica etti.

bir şey anlamamıştım, ama kabul ettim ve önümdeki kediyi sevmeye koyuldum.

kısacık bir süre içinde yanıma geldiğinde elinde pek büyük olmayan bir kedi maması paketi tuttuğunu gördüm.

"işte," dedi paketin içindeki mamayı o küçük tabağa boşaltırken. "hatamı telafi etmek için küçük bir mama."

kucağımdaki kedi tabaktaki mamayı görünce kucağımdan zıpladı ve tabaktaki mamayı hızla yemeye koyuldu. yüzümde ne zaman oluştuğunu bilmediğim gülümseme onun saf bir mutlulukla kediyi izlemesiyle genişledi.

"çok tatlı." dedi izlemeye devam ederken.

başımı salladım. ona katılıyordum. renkli gözleri, siyah ve beyaz tüyleri ve küçük formuyla bu kedi gerçekten çok sevimliydi.

"ona ne olacak peki?" diye sordu yeniden, bu sefer gülümsemiyordu, yüzündeki kaygı kendini çekinmeden bana sunuyordu.

"bilemiyorum, belki annesi vardır, yan-"

"annesi olsaydı gelirdi, saatlerdir yalnız başına."

"öyle mi? saatlerdir burada mısın?"

başını salladı. merhameti hoşuma gitmişti.

"ben alacağım."

"emin misin bundan? bu kolay bir şey değil, biliyorsundur umarım."

yüzüne bakarak sordum. kararlılıkla bana baktı.

"elbette. annesi yok, ve daha küçücük. sokakta kalmasına izin veremem. ailem sorun etmeyecektir."

"pekala o zaman." ayağa kalktım. küçük kedi için mutluydum.

o da önündeki mamayı bitirmiş kediyi kucağına aldı ve ayağa kalktı benim gibi. elimi kedinin başına atıp okşadım. gözlerini kısıp bana bakmaya başlamıştı.

"onu görmek istesem?"

önce şaşırdı, beklemiyordu sanırım, fakat sonra gülümsedi yeniden.

"tabii, şu binada oturuyorum."

eliyle çok da uzak olmayan kahverengi binayı işaret etti. evime yakın olduğunu söyleyebilirdim.

"tamamdır."

"bu arada ben hyunjin."

"ben de seungmin."

"tanıştığıma memnun oldum seungmin." yüzündeki gülümsemenin neşe seviyesini cümlesini bitirdikten sonra sanki daha da arttırabilirmiş gibi arttırdı.

gülümsedim, "ben de öyle."

yedi nisanda hwang hyunjin adında biriyle tanıştım.

ve o gün hayat benim için tekrar başladı.

lilac | hyunmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin