gözlerimi açmaya çalıştığımda büyük bir zorluk çektim. sanki birileri göz kapaklarıma tuğlalar koymuştu. fakat birkaç denememde bunu başarabildim, gözlerimi açabildim.
yavaşça bulunduğum ortamda gözlerimi gezdirdim. bir yatakta yatıyordum, odanın basit ve soluk renklerinden ve koluma bağlanan serumdan buranın hastane olduğunu idrak etmiştim. doğru, en son hyunjin için buradaydık ve ben bir kabusun içine girip çıkamadığımı hatırlıyordum.
başım az da olsa ağrırken aldırış etmeyerek yanı başımda oturan anneme çevirdim bakışlarımı. başı eğik bir şekilde oturuyordu, yüzünü göremiyordum. aynı şekilde o da beni göremiyordu ve bu yüzden uyandığımın farkında değildi. onu kızdırmış olabileceğimi düşündüm, böylesine bir hale düşmem rezilceydi neticesinde.
hyunjin'i merak ediyordum. onu deli gibi özlemiştim, ne haldeydi bilmiyordum. ve bu beni çıldırtıyordu. en son onu kara leylakların götürdüğünü hatırlıyordum, ona seslenmeye çalıştığımı ama sesimi duyuramadığımı...
gözlerimi kısık tutup onları ışığa alıştırmaya çalışırken odaya elinde karton bardakla giren babamı gördüm. anneme karton bardağı uzatırken bana baktı ve gözlerimin açık olduğunu görüp şaşkınlıkla annemin omzuna dokundu.
"uyanmış!"
babamın dediği şeyi duyup anında kafasını bana çeviren annemin suratıyla karşılaştığımda hayatımda hiçbir şey için bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyordum.
annem kıpkırmızı olmuş gözleriyle bana bakıyordu, şaşkınlık vardı yüzünde, sanki hiç uyanamayacakmışım gibi, inanamadığına benzer bir ifade vardı. ilk defa böyle görüyordum onu, ilk defa gözlerinin böylesine kızarmış olduğunu, ilk defa yüzündeki endişeyi ve ilk defa onun yüzündeki bu ifadeyi anlayabiliyordum. açıktı bu ifade, ilk defa çözebiliyordum onu, ilk defa ne hissettiğini iliklerime kadar alabiliyordum.
"seungmin!"
annem hızla bana sarıldı. bununla beraber şaşkınlığım arttı, çünkü annemin bana sarıldığını pek hatırlamıyordum. ancak bu hissettiğim sıcaklık, bu koku, bu şefkat...sanki yıllardır alışkın olduğum bir şeydi. kendisini bana kabul ettirmemiş, zaten doğduğumdan beri kalbimdeymiş, ardından uzaklaşmış ve şimdi tekrar kalbime geri gelmiş gibi. öyle bir şeydi bu, açıklayamıyordum ama hissedebiliyordum.
annem bana uzun bir süre sarıldı. öyle ki beni hiç bırakmayacak sandım. bunu yaparken saçlarıma ulaşan parmakları bana bu eşsiz duyguları hissettirmeye devam ediyordu. yeniden doğmuş gibi hissediyordum, parmakları saçlarıma ulaştığı an sanki etrafı bir ışık sarmış, tüm günahlarım silinmiş ve masum bir bebeğe dönüşmüştüm. şaşkınlık ve özlem içerisindeydim.
benden ayrıldığında gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu gördüm. o sırada babam bizi gülümseyerek izlemekteydi.
"çok korktum," annem fısıldadı. "sen öyle bayılınca, kalbim durdu sandım."
sadece onun dolu gözlerine bakıyor, bir şey diyemiyordum. boğazım kurumuştu ve su ihtiyacı yaşıyordum.
"su."
kısıkça mırıldanmamla babam hemen masada duran sürahiyi aldı ve bir bardağa su doldurup anneme verdi. annem yatakta hafifçe doğrulmama yardım edip suyu içmemi sağladı. yavaşça bardağı bitirdiğimde daha iyi hissediyordum.
"hyunjin nasıl?"
"ameliyatta."
derin bir nefes aldım. duymak istediğim cevap bu değildi.
"hyunjin iyi olacak, onu tanıyorum, geri gelecek. bizi bırakmaz o, beni bırakamaz, hayatı bırakamaz. o bunları çok seviyor, o hayatı çok seviyor. o güçsüz biri değil, leylaklar geri getirecek onu bize. hyunjin geri gelecek. anlıyorsunuz değil mi?"
"seungmin kendini yorma, lütfen." annem dolu gözlerle bana bakmaya devam ederken babam yataktan kalkmaya çalışan beni durdurdu ve geri yatağa yatırmaya çalıştı. ancak benim yatakta yatmaya ne ihtiyacım ne de isteğim vardı. sadece hyunjin'i görmek istiyordum.
"seungmin, onun iyi olacağını hepimiz biliyoruz, hepimiz inanıyoruz buna. ama lütfen yatakta kalmaya devam et, sana anlatmak istediğimiz bir konu var."
annemin dedikleriyle durup onlara baktım. anlatmak istedikleri konu? ne anlatacaklardı ki bana?
bir şey demeden yatağa geri yattım ve onlara baktım. ikisi de o kadar mahçup ve o kadar pişman duruyordu ki bir an aklımdan evlatlık olup olmadığım geçti.
"sana yıllardır anlatamadığımız, senden sakladığımız bir şey var."
korku ve merak içimde birleşip patlamayı beklerken yutkundum. "nedir?"
"seungmin, senin bir abin var."
duyduğum cümleyle beynim bozulmuş bir televizyon gibi öylece dururken babamın dediğini idrak etmeye çalışıyordum. abi? ne demek benim bir abim vardı?
"n-ne diyorsunuz?"
şaşkınlıkla onlara sorduğumda annem devam etti.
"senden dört yaş büyük bir abin vardı, doğru. hayat dolu, gülümsemesi daima yüzünde olan ve yardımsever biriydi. onu çok seviyorduk ve üzerine çok titriyorduk. sana hamile olduğumu öğrendiğinde çok sevinmiş, bir kardeşi olacağından öyle bir memnuniyet duymuştu ki bunu her karşılaştığı kişiye söylüyordu. seni çok seviyordu seungmin,"
annem birden ağlamaya başladı, babam onun omzunu tutup ona destek olurken ben gözümü bile kırpamıyordum.
"fakat seni göremeden kaybettik onu. ellerimden kayıp gitti, bir şey yapamadım. onu kaybetmenin acısı öyle tazeydi ki senin gibi bir mucizeye sahip olduğumun farkına varamadım. sana yaklaşamadım, sarılamadım, öpemedim. kokunu içime doyasıya çekemedim. bunları ne kadar istediysem de yapmaya cesaret edemedim çünkü sana ne zaman baksam onu görüyordum. abine çok benziyordun seungmin, dayanamadım. bir annenin çocuğunu kaybetmesi o kadar ağır bir şey ki, altından kalkamıyorsun. bugün seni öyle görünce yine aynı korkuyu yaşadım, seni kaybederim sandım, öleceğim sandım."
donakalmış gözlerimden yavaşça süzülmeye başlayan yaşların sıcaklığını hisseder oldum. annemin karşımdaki çaresiz hali, anlattığı gerçekler... canım yanıyordu, gerçekler gerçekten can yakıyordu. ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. bir abim vardı ve bu gerçek benden yıllarca gizlenmişti. annem bana abimin ölümü yüzünden sevgisini gösterememiş, ondan uzak yaşamama sebep olmuştu. kafayı yiyecek gibiydim, ağlamak istiyordum. annemi kendimden itmek ama aynı zamanda ona sımsıkı sarılmak istiyordum. sanırım kafayı yemiştim yahut sadece yorulmuştum.
pencereden kararmaya başlayan havayı ve binaların ışıklarını izledim bir süre. hiçbir şey demedim, hiç konuşmadım. karşılaştığım gerçekleri sindirmeye çalışırken birden yağmaya başlayan yağmur gözyaşlarıma eşlik ediyordu.
✾
bu sıralar burada çok aktifim çünkü bu kitabı bitirmek istiyorum ve sıkılıyorum 🥲✌🏻 ama umarım sizler iyisinizdir♡
-k(fox)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lilac | hyunmin ✓
Fiksi Penggemartanıdığım bir hyunjin vardı bulunduğu her yeri çiçekler içinde bırakırdı. st: 301020 fn: 210321