1.4

649 96 52
                                    


3 Hafta Önce

"Evet," diye onayladı Lay telefonun ucundaki liderini. "şimdi buradan acilen çıkmam lazım."

"Geri gel," dedi Suho duraksamadan. "bir şeyler düşüneceğiz."

"Kadının durumu nasıl?" diye sordu bu sefer. Bir yandan hızlı ama temkinli adımlarla yürüyordu. Ara sokaklardan geçerken yağan yağmur görüşünü kısıtlasa bile gözleri sürekli fıldır fıldır dönüyordu.

"Onun bir ismi var."

"Evet ama sende bilmiyorsun."

"Her neyse," dedi Suho. "bana kalırsa bir şeyler dönüyor kafasının içerisinde. Gereğinden fazla sakin davranıyor." Duraksadı, sanki doğru kelimeyi seçmek ister gibi bir-iki saniye bekledi. "Böyle olmamalıydı."

"Dikkat et," diye uyardı Lay liderini. "mantıklı düşünemiyor olabilir. Gölgesine çok değer verdiğini duydum."

"Pek bir şey anlatmadılar ama Xiumin Tao ile ikisinin çok eski bir bağı olduğunu söyledi. Zaten bunu anlamak için boğazıma nasıl atladığını görmek bile yeterliydi. Öfkeden gözü dönmüştü."

"Kontrolsüz öfke sahibine zarar verir." dedi Lay, Suho'nun ona her daim söylediği gibi. Yağmurdan kaçmak için koşuşturan bir adam omzuna çarpınca tökezledi ve ufak bir küfür savurdu.

"Bunu sana öğreten benim ve biliyorum da. Gözüm üstünde ama emin olamadığım şeyler var."

"Sence bu işi becerebilecekler mi?" diye sordu bu sefer Lay, eski bir balıkçı pazarına girdiğinde gürültü Suho'yu duymasını engellemeye başlamıştı.

"Becerebilirler ama Ego'nun kendisini toparlaması lazım."

"Ondan korkuyor musun yoksa?" Bu soruyu sormak Lay'e bile komik gelmişti ama Suho da kendisi de bunun haklı bir soru olduğunun farkındaydı. Suho'nun öfkesi çok sakin, planlı bir öfkeydi. Onun için birisini parçalamak tek seferde öldürmekten iyiydi. Lakin Ego öyle bir izlenim yaratmıyordu. Özellikle de günlerdir. O, öfkesinin kaynağını öldürebilir sonra da mezarının başında cesedinin parçalarıyla dans edebilirdi. Ne yapacağını kestirmek oldukça güçtü.

Suho'yu rahatsız eden şeyin de bu olduğunu "Kestiremiyorum," dediğinde anladı. "algılayamıyorum. Önceden aynı frekanstaydık, adımlarını tahmin edemesem bile ardındaki niyeti, düşünme şeklini kavrayabiliyordum ama artık her şey çok bulanık. Kyungsoo bile ona saygı duymaya başladı."

"İş ciddi diyorsun." dedi Lay, kendisine kedi balığı satmaya çalışan yaşlı bir kadının yanından kendini zorla kurtararak.

"Tao'nun bir an önce iyileşmesi ve Ego'nun onunla konuşması lazım, onun için ilk sakinleşme adımı bu olur. Kendi takım arkadaşları bile onu zapt edemiyor."

"Bir şey mi oldu?"

Suho iç geçirdi. "Geçen gün tartıştık. Ufak bir şeydi ama..."

"İçim rahat değil." dedi Lay anında.

"Kontrol altında tutacağım." Suho'nun sesi güvenilirdi. "Bize ya da kendisine zarar vermesine izin vermem."

"O eli uzun puştla konuş." dedi Lay, Kris'ten bahsederek. "Onu dinler gibi geliyor."

"Ne Xiumin ile ne Kris ile konuşuyor. Luhan ya da Chanyeol'ün ona bir şey deme cesaretleri bile yok. Sadece arada bir Chen ile oturduklarını görüyorum."

"Ne hakkında konuşuyorlar?" Balık pazarının gürültüsü artık iyice artmıştı.

"İlginç yanı da bu, sadece oturmuş birlikte satranç oynuyorlar."

"Ne sikim iş bu? Yapacak bunca derdimizin altında bir de satranç mı oynuyorlar yani?"

"İkisinin de satranç oynamayı bildiğini biliyorum, eğlenmek ya da kafa dağıtmak için oynamıyorlar. Planlı, süreli, akıl karıştırıcı ve de oldukça saldırgan bir oyun bu. Sanki..."

"Bir planın tahtaya yansımış hali gibi..." dedi Lay ve o anda kas kastı kesildi.

"Sorun ne? Lay?"

Lay arkasına döndü, insan kalabalığının arasında yanına yanaşan adamı fark etmediği için şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Kaçmak için hamle yapacaktı ama bıçak tam o anda bedenine saplandı.

"Jiùmìng! Jiùmìng! (İmdat! İmdat!)" diye bağırdı o anda bir kadın ve insanlar Lay'in telefonu elinden düşerken koşuşturmaya başladılar.

Suho ise telefonun ucundan bağırmaya devam ediyordu: "Lay! Lay! Lay!"

Telefonu uzanıp kapatan, Lay'i bıçaklayan kişi oldu.

*

At ilerledi ve diğer atı yerinden etmekle kalmayarak onu hamle dışı bıraktı. Chen'in beyaz atı senin ellerin arasında havaya kalktı. Ona baktın, ardından atı kenara koydun.

"Biri gitti." dedin.

"Hm?" diye sordu Chen sana.

"Hiç," dedin. "Kendi kendime konuşuyordum."  

iyi olan kazansın | exo oc (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin