Hayırlı Bayramlar arkadaşlar!
Bu bölüm, yazılması gerçekten çok zordu, yani konuyu, olayı doğru anlatabilmek için çabaladım ve yazabildim çok şükür. Sonucunda da ortaya bu çıktı. Kontrol ettim ama, hatalarım varsa kusura bakmayın.
Bölüm Şarkısı: Evanescence-Lies.
Hadi iyi okumalar.
♠
Hayatta bazı anlar vardır, görmemeniz gereken şeyi görürsünüz, duymamanız gereken şeyi duyar ve söylememeniz gereken şeyi söylersiniz. Bunlar bazen önemsizdir ama, bazen tüm hayatımızı etkileyecek kadar büyük bir hataya dönüşebiliyorlar. Benim o gazeteleri görmüş olmam benim açımdan iyi miydi, kötü müydü kestiremiyordum ama Çağatay'ın açısından bakınca bunları görmemem gerektiğini anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. Şu an bulunduğumuz durum, yani, benim korkudan parmak uçlarıma kadar titriyor oluşum ve Çağatay'ın bana çenesinden seğiren kaslar eşliğinde bakıyor oluşu, gerçekten tuhaftı ve bu, sanki demirden yapılmış eller boğazıma sarılarak sıkıyor ve nefesimi kesiyor gibi hissettiriyordu.
Ayaklarımdan bir kaç santim ötede duran ve bana, göğsüme bir yumruk yemişim gibi acı veren haberin yazıldığı gazete parçaları gerçekleri öğrendiğimi yüksek sesle bağırırken, tam da şu an ne diyeceğim, ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Garipti, beynim durmuş gibiydi ve tek hissedebildiğim kalbimin biraz sonra göğsümü bile delip geçecek kadar hızlı atıyor olmasıydı.
Beni öldürecek miydi? Mantıklı düşünürsek bu saatten sonra beni kapı dışarı edemezdi çünkü burdan çıkabilirsem doğrudan polise gideceğimi iyi bilirdi. Aramızdakı kısa süreli ölüm sessizliği saniyelerin içine işlerken, sıklıkla yaptığı şeyi yapıp yüzünü avuçlarının arasına aldı. Derin bir nefes alarak iç geçirdiğini yapılı göğsünün kalkıp inmesinden anlamıştım, hiç bir şey yapmadan sessizce onu izlerken nihayet elleri yüzünü rahat bıraktığında yüzünde gördüğüm ifade hiç de olduğumdan daha iyi hissetmemi sağlamamıştı. Kızgındı.
"Siktir," diye boğuk sesle mırıldandı gözleri tavanla kısa süreliğine buluşup tekrar bana döndüğünde. "Bir bu eksikti."
Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırıp sertçe ezdiğimde bana doğru bir adım attığı için istemsizce gerilemiştim, sırtım arkamda olduğunu unuttuğum kitaplığa çarptığında hissettiğim acı yüzünden kendimi yüzümü buruşturmaktan alıkoyamamıştım. Attığı her adımın bile sesini duyabiliyorken sakince yanıma yaklaşıp aniden yere eğilmesi, sıcak bir nefesin daha dudaklarımın hapsinden kurtulup özgürlüğünü ilan etmesine neden olmuştu, gözlerim ona kaydığında gazetelerden birini parmaklarının arasına sıkıştırıp yavaşça doğruldu ve o yoğun kahverengileri, benim gözlerime kenetlenirken korkunun usul usul kanıma işlediğini daha yeni farkediyordum.
"Bunları görmemen gerekirdi," diye tekrar konuştuğunda aramızdaki mesafe fazla uzak sayılmazdı ama yine de dibimde olmadığı için şükrettim. Acaba onu itip buradan kaçabilmek şansım var mıydı? Tabii ki yoktu! Daha kanepeden kalkıp kitaplığın yanına bile zor yürümüşken, bunu nasıl yapabilirdim ki? Yutkunarak ve vücudumu esir alan korkunun yüzüme yansımaması için dua ederek nefes aldım, gözlerinde gördüğüm şey bariz hayal kırıklığıydı ve öfkeli olması gerekirken neden bunu gördüğümü ben de anlayamamıştım.
"Ben sadece kitaplara bakıyordum-" mırıldanmamı elini havaya kaldırıp susmamı işaret ederek kestikten sonra dudaklarını dikkat dağıtıcı bir şekilde yalayıp yine gözlerini üzerime dikti. Şu an yaşadığım şeyin gerçekten bir duygu karmaşası olduğuna inanıyor ve kendi beynimde bunun gerçekliğini savunuyordum çünkü gerçekten ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Gözlerimi parmaklarının arasında tuttuğu o gazeteye bakmaması için zorluyordum çünkü, o haberi gördüğüm an tüm benliğimle hayal kırıklığına batacağımı çok iyi biliyordum. Koskoca Türkiye'de, milyonlarca insanın arasında beni bir katilin bulmuş olmasının verdiği hayal kırıklığı düşünebileceğimden bile fazla acı verici ve yıkıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Ruh.
Teen FictionKadın farkında bile olmadan adamı onardı, ama adam onu her gün daha fazla yıktığını göremedi. Kız da farkına varmadı, öfkesi, gücü, hırsı gözlerinin önüne sis gibi çöktü. Adamı kendisine, gücüne ve azmine hayran bıraktı. Sadece bir enkaza çevrildiği...