Buzdan Ruh |4| Okul

602 84 52
                                    

Bu bölümün gelmesi iki hafta sürdü, farkındayım ve çok üzgünüm. Bundan sonra daha hızlı bölümler yayınlamaya çalışacağım, eğer bu kadar uzun süre geçtikten sonra hala okuyan kaldıysa. :D Bu arada şu ana kadar yazdığım en uzun bölümü oldu bu hikayenin, umarım telafi eder. Her neyse, inşAllah beğenirsiniz, iyi okumalar.

Multimedia; İdil karakteri. (Daha kolay hayal edebilmeniz için)

Şarkı önerisi; Civil Twilight- How am I supposed to die.

Hafifçe çiseleyen yağmur damlaları, kaldırım taşlarına çarparak huzurlu bir melodiyle kulaklarımı aşındırırken, aynı zamanda ayakkabılarımın ıslanmasına neden oluyorlardı. Dudaklarımın egemenliğinden kurtulan sıcak nefesim, gözlerimin önünde beyaz buhar parçasına çevrilirken, ısıtmak için ceketimin ceplerine soktuğum ellerimi dışarı çıkardım ve birbirine sürttüm. Soğuk, burnumda ve gözlerimde hafifçe sızı yaratırken, bakışlarımı karşımda duran kasvetli binaya çevirdim. Yeni okul. Burası benim için bir başlangıç mıydı, yoksa basit bir geçiş mi, bilemiyordum, tek bildiğim kendimi buraya ait hissetmiyor oluşumdu. Sadece, hafızamı kaybedişimin ardından ilk defa insan içine çıkacaktım ve yeni arkadaşlar edinebileceğim fikri, garip bir şekilde midemi karıncalandırıyordu.

Burnumu yavaşça kırıştırdıktan sonra binayı enine boyuna dikkatle süzdüm. Kiraz çürüğü gibi bir tonda, eskimiş taşlardan yapılmış olması, asil olduğu kadar da ürkütücü olan görüntüsünü hiçbir şekilde bozmuyordu. Dört katlıydı, beyaz pencereleri ve üzerinde 'Öztaş Lisesi' yazan girişinin üzerinde dolanan gözlerimi kapıdaki görevli postuna çevrildiğimde otomatik olarak elim omzuma sabitlediğim çantamın içine kaymıştı. Zaten karışık olmayan çantanın içinden öğrenci kartını çıkarıp avcumun arasına aldıktan sonra cesaretimi topladım, ve kendimden emin adımlarla görevli postuna doğru yürüdüm. Orta yaşlı, bıyıkları olan adama elimdeki kartı gösterdikten sonra kontrol edip içeri geçmemi onaylamıştı, tabii öncelikle beni burada ilk defa gördüğünden bahsetmeyi, yeni olup olmadığımı sormayı ihmal etmemişti.

Beni derse gecikmemem konusunda uyardıktan sonra ise aramızdaki kısa konuşma sona ermişti, ona samimi bir gülümseme vererek okulun kapısından içeri adımımı atabilmiştim. Gri toprağın üzerinde paytak adımlarla yürürken, aklımda sadece tek bir düşünce vardı. Çağatay'la aramızda geçen o garip konuşmanın üzerinden tam tamına bir hafta geçmişti, ve bu bir hafta içinde kesinlikle o eve uyum sağlayamamıştım.
Haftasonları hariç, her sabah Seren üniversiteye, Çağatay ise bilmediğim bir yere -galiba işe- gidiyordu ve geceye kadar evde yalnız başıma oturuyordum. Koca bir haftam kanepede uzanıp kitap okumakla geçmişti ki, onlar gece eve döndüklerinde sessizce yemek yedikten sonra ben uyuyordum, Seren ve Çağatay ise televizyon izliyordu. Haftasonları da Seren arkadaşlarıyla buluştuğu için evde olmamıştı, yani bir hafta boyunca onlarla aramda hiçbir kayda değer konuşma geçmemişti.

Okula gelebilmem için bu kadar beklememin sebebi, yaralarımın iyileşmesini beklemem ve Çağatay'ın beni bu okula yazdırabilmek için gerçekten uğraşmak zorunda kalmasıydı. Buraya gelmemde ısrarcı olmasının tek nedeni ise, yaşadığı eve en yakın olan okulun burası olmasıydı. Öztaş Lisesi. Yutkunarak okul koridoruna geçiş yaptığımda şaşkınlıkla büyüyen gözlerimi uzadıkça uzayan büyük koridorun her tarafında gezdirdim. Açık mora boyanmış duvarlar, ve duvar boyunca dizilmiş turuncu kapılar.

Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirip çantamın kemerini omzuma sabitledikten sonra derin bir nefes alarak yürümemi devam ettirdim. Tam tamına ders başladığı saatte burada olmuştum, Çağatay beni buraya arabasıyla bıraktıktan sonra çenemi kapalı tutmam konusunda beni tekrar -belki de bininci defa- uyarıp gözden kaybolmuştu. Yani, koridorlar ders başladığı için bomboştu. Tabii gecikmemde en büyük etken, hazırlanmam gereken vakti uyuyarak geçirmemdi. Evet, sabah bir türlü uyanmak bilmemiştim ve en sonunda Çağatay beni ayağımdan tutup çekerek yataktan düşmemi sağlamıştı. Zamanım olmadığı için kahvaltı bile etmemiştim, ve şimdi derste karnımın guruldamaması için dua ediyordum.

Buzdan Ruh.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin