Elimdeki ağır bavulu çekerek geçiyordum sokaklardan. Ağzımdan çıkan buhar havanın ne kadar soğuk olduğunu gösteriyordu. Sessiz kasabada yollar bıraktığım gibi bomboştu evlerde birbirinden uzak. Dünyada sadece ben varmışım gibi hissettiriyordu. Kış havasını oldum olası çok sevmişimdir. Dağların tepelerinde kar vardı. Kasabaya yağmamıştı galiba.
Bizim misafirhanenin yokuşuna varmak üzereyken uzakta bir dükkan göründü gözüme. Elimdeki valize rağmen gidip bakmak istedim. Yaklaştığımda buranın bir kitapçı olduğunu anladım. "Sweet night kitapçısı" yazıyordu ufak tabelada. Garipsedim. Hatırladığım kadarıyla bir kitapçı yoktu bu yol üzerinde. İçerde birileri var diye baktım ama yoktu. Gerisin geriye dönüp yokuşu usul usul çıkmaya devam ettim.
"Teyze, ben geldim!"
Evde -daha doğrusu misafirhanede- kimse yoktu. Teyzem kasaba merkezine gitmiş olmalıydı. Yukardaki odama çıkıp valizi bıraktım. Isınmaya çalıştım. Odam hala eskisi gibi duruyordu. Yatağa bıraktım kendimi yorgunca. Biraz öyle kaldıktan sonra pencereyi açmak için kalktım. Havasızdı oda. Pencereyi açar açmaz soğuk hava karşıladı beni. Köpek sesleriyle birlikte diğer hayvanların sesini işittim. Kasabada olduğumu hissettim.
Merdivenlerden inerken teyzem eve girdi. Beni görünce duraksadı. Geleceğimi söylememiştim. Çabuk toparladı kendini.
"Hangi rüzgar attı seni? Aramamıştın bile."
" Neden? Gelmeye iznim yok mu?"
"Gelmek için sebebin yok. İzne mi ayrıldın?" Sorusuna cevap vermedim. Elindeki poşetleri boşaltmasına yardım ettim.
"İzne mi ayrıldın? Ne zaman döneceksin Jungkook?"
"Bilmiyorum. Göreceğiz." Dediğimde gözlerini kaçırdı. Lafı değiştirdi.
"Tart getirmiştim kahve yap da onu yiyelim." Kafa salladım.
Akşam olduğunda salondaki şöminede kestane pişiriyordu teyzem. Bende pişirdiklerini yiyordum keyifle. Özlemiştim gerçekten bu hissi. Bana büyük annemi hatırlatıyordu.
"İleride birkaç misafirhane daha açılmış. Buranın müşterisi ondan azaldı demi?"
"Burada mı yaşayacaksın artık? İzne ayrıldın demi?"
"Hayır. İşi bıraktım. Burada yaşayacağım. Ah sıcak!" Ben sehpanın başında pişenleri yerken halam da şömine başında pişirmeye devam ediyordu.
"Nasıl yaşamayı düşünüyorsun? Neyle geçineceksin?"
"Senin gibi. Bilirsin, hiçbir plan olmadan."
"Şirketle sözleşmen ne olacak?"
"Bitirdik. Onlar tek söz etmeden sözleşmeden vazgeçti. " Teyzem derin bir nefes aldı.
"Yemeyi bitirince odana gidersin." deyip ayaklandı. Yüzüme bile bakmadan. Odadan çıkmadan da "İnsan işinden kolayca ayrılamaz. Birde Jungkook, benimle hayatımı boş geçiriyormuşum gibi konuşma!" dedi. Eskileri hatırladım. Daha bir hafta önce çalışmaya devam ettiğim şirketi hatırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Winter's Tale | Taekook
FanfictionBana yaşadığın şehrin kapılarını aç... Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler bu sokaklar, bu meydanlar İkimize yetmez. 09.11.20