Hemşirenin "Üff yine mi senin sıran" demesiyle açtım gözlerimi. Kontrole gelmişti yine. Bir şey demedim. Serumu ve yatağı kontrol etmişti. Evet yatağı kontrol etmişti çünkü bebek gibi altıma yapıyordum.
Kontrolden sonra bileğindeki kelepçeyi çözüp banyoya yürüttü beni yeni bir şey değildi bu. İnsanın tek başına yürüyememesi ne aciz bir şey banyoya girip ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra tekrar geri yatağa yatırdı beni. Günde toplasan on adım atıp atmıyordum. Zaten doğru düzgünde bakımım yapılmazdı iğrenç bir durum ama 15 günde bir banyo yapıp saçımı tarayıp tırnaklarımı keserlerdi. Ben ne mi yapardım? Ölü bir ruhtan farkım yoktu hiç ağzımı açmazdım. Tek kelimede etmezdim zaten.
Bu yeni bir şey değil ki tam tamına 417 gündür hayatım böyle. Haa bu arada ben kim mi? Ümran AK. Öyle oha denecek bir kız değilim zaten beni burada pek takanda yok. Peki bu benim umurumda mı?
Hayır
Ertan geldi yine. Ertan kim mi benim doktorum. Başımdaki sandalyeyi çekip oturdu. "Ümoş bugün nasılsın" diye sordu yine sadece gözlerine baktım. Konuşmuyordum ki öyle salak salak bakıyordum kalkmıyordum bile
Bana bakarak yine konuşmaya başladı "Yine leş gibisin. Yine iğrenç bir yaratıksın ve yine ölüme bir gün daha yaklaşmışsın" dedi
Haa bu arada Ertan benim yengemin sevgilisi. Evet doğru duydunuz yengemin sevgilisi. Bunu amcam tabi ki de bilmiyordu, zaten oda Okan'ı koruyor. Tabi şimdi soracaksınız Okan kim? Okan benim kuzenim. Yanı ben öyle zannediyordum ama değilmiş. Neyse.
"Evet sana bir haberim var. Yarın ben yokum Ali İmrân doktor var. Senin raporunu yazmaya o gelecek ve uslu ol tamam mı? Uslu ol ki ölmen daha kolay olsun." diyerek yine çıkmıştı
Bugün yine aynı geçmişti. Boş boş yatarak.
Ali İmrân
Bugün toplantı vardı. Toplantı odasına giderken elimdeki dosyalara bakıyordum "Ali İmrân" diye biri adımı söyleyince elimdeki dosyayı kapatıp arkama döndüm gelen başhekim Barbaros beydi.
"Buyurun Barbaros bey" deyince yaklaşıp elini omzuma koydu. "Hadi ama teke tekken amca diyebilirsin evlat" deyince sağa sola baktım kimse yoktu. Amcamın elini ittirip "Hastanede olduğumuz sürece sen benim için Başhekim Barbaros Beysin amca" deyip toplantı odasına doğru yürüdüm
Bütün doktorlar gelmişti. Geçip Doruk'un yanına oturdum. "Neredesin bilader" dedi. Doruk benim ilkokuldan beri arkadaşımdı. "Geldim işte" deyince amcam girdi odaya
Toplantı başladığında beni ilgilendiren pek bir kısım yoktu. Hastalarım normal derecedeydi ve taburcu olan bile vardı şimdiye kadar kötüleşen hiç olmamıştı
"Ben kadavraya gitmesi taraftarıyım" deyince elimdeki kalem masanın üstüne düştü. Herkesin bakışı bana dönmüştü. Bahsedilen kız daha 28 yaşında hayatının başındaydı
"Daha 28 yaşındaki bir kızı kadavraya mı yollayacaksınız? Yani canlı canlı öldüreceksiniz?" dedim Ertan doktor bana döndü. Bu adamdan hiç haz etmiyordum. "O 28 yaşındaki kız 1 yıldır hiçbir tepki vermeden yatıyor senin haberin var mı?" dedi çok bilmiş bir şekilde
"Belki de sen yapamıyorsun doğru ilaçları yada terapiyi uygulamıyorsun?" deyince birden ayağa kalkıp "Sen ne dediğinin farkında mısın haa? Daha dün bu mesleğe başladın bana akıl mı vermeye kalkıyorsun?" deyince bende ayağa kalktım "Önemli olan meslekteki yaşınız değil hastalardaki sayınız ve istatistiklere göre bu mesleği size öğretebilirim" deyince sinirden kudurduğu belliydi
Amcam araya girip "Taner bey sakin olun Ali İmrân sende özür dile" deyince gülerek amcama baktım. Ben Ali İmrân Çetinkaya özür dileyecektim. "Kusura bakmayın Barbaros bey ama bunu yapmayacağımı sizde buradaki herkeste biliyor. Taner beye de bir ara Hipokrat yemini okutun ki mesleğe başlarken verdiği sözü unutmasın. İyi günler" diyerek dosyaları aldım. Dışarıya çıkınca Doruk'ta peşimden gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ
Mystery / Thriller'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması.. Bence hiçbiri değil. Zümrüdüanka misali yandıktan sonra yeniden küllerinden doğmaktır ağlamak. Her...